Gündem Özel

Lozan’a dair merak konusu olanlardan biri de büyükelçi yapılan Türk casus!

Lozan’a dair merak konusu olanlardan biri de büyükelçi yapılan Türk casus!
Abone Ol

Lozan Anlaşması öncesi Türk delegasyonundan birinin İngilizlere bilgi sızdırıldığı yani casusluk yaptığı uzun yıllar dillendirilmişti. Hatta 2010 yılında Tarihin Arka Odası adlı TV programında Erhan Afyoncu, Pelin Batu ile Murat Bardakçı’nın sorularını yanıtlayan Doç. Dr. Sevtap Demirci Lozan’daki Türk casusuna dikkat çekmişti.

Türk tarafından karşı tarafa bilgi sızdırıldığını ve bunun kim olduğuna dair araştırmalara giriştiğini söyleyen Sevtap Demirci İngiliz arşivlerine defalarca girmesine rağmen söz konusu casusun bir türlü kimliğine ulaşamadığına ifade etmişti. Demirci şu ifadeleri de kullanmıştı:

“Lozan’da açılmayan belgeler var. Birtakım belgeler var. Fakat o belgeleri göremiyorsunuz. Onları üzeri şöyle kara bir şeyle çizilmiş. Tabi Lozan belgeleri. Ama belgelerde ne olduğu yazıyor, İsmet Paşa’dan Rauf Bey’e, ya da Rauf Bey’den İsmet Paşa’ya, İsmet Paşa’dan Mustafa Kemal’e gibi…”

“Mesela ben şeyi aradım. Türk delegasyonun içerisinden karşı tarafa bilgi sızıyor. Ben bu ismi çok aradım. O ismin geçtiğini düşündüm belgede nokta nokta noktadan alınan informasyona göre, bilgiye göre diye geçiyor. Fakat o nokta nokta kısmı tamamen kapalı. Kişi delegasyondan. O şahsın ismini tam yakalayacağım dedim belge, orada, fakat şahsın ismi karalanmış. Belgeyi göremiyorsunuz. Belgeyi göremiyorsunuz ama katalogda yazıyor. Belge kapalı. Belgeleri sorduk. Cevap geldi (İngilizlerden): ikili ilişkiler bozulabilir, bunların akrabaları yaşıyor olabilir bunu daha sonraki yıllarda açıklayacağız. 2 yıl ileriye atıyorlar. 2 yıl sonra gidiyorum, 2 yıl daha ileriye atmış. 2 yıl daha gittim, sonra gidemedim.”

LOZAN’IN 100.YILINDA MUSTAFA ARMAĞAN O CASUSU YAZDI!

Tarihçi Mustafa Armağan “Lozan’da ajan kimdir” başlığıyla kaleme aldığı yazısında yıllarca merak edilen Lozan’daki Türk köstebeğini enine boyuna anlattı. İşte Armağan’ın Yeni Akit’te yayınlanan yazısının ilgili bölümü:

“Habertürk’te “Türk delegasyonunun içerisinden karşı tarafa bilgi sızıyor” diyen, Lozan üzerine doktora tezi yazan Sevtap Demirci, İngiliz arşivinde tam o ifşa belgesine ulaştığında casusun isminin karartılmış olduğunu görmüş.

İngilizlerin karartmasını anlıyoruz da bizim Lozan uzmanlarının, Cumhuriyetten sonra büyükelçiliklerle ödüllendirilen bu casusun ismini vermeyişleri manidardır.

Aslında karşı tarafa bilgi verdiğinden şüphelenilen kişi hakkında Başbakan Rauf (Orbay) 22 Kasım 1922 tarihli telgrafında İsmet Paşa’ya, heyetten Hasan (Saka) Bey’in yanında götürdüğü kâtip hakkında bir ihbar yapıldığı, babasının da İngiliz Muhipleri Cemiyeti’ne mensup Reşat Bey’in kardeşi olup Batum’da Türk Komünist Fırkası genel sekreteri olduğu bilgilerini verir ve babasının sınır dışı edildiğinden bahseder. ‘Dikkatli olun, içeride casus var’ mesajıdır bu.

Lakin şüpheli, görevine devam etmektedir. Nitekim 2 ay sonra, 19 Ocak 1923 tarihli telgrafta Rauf Bey bu vurdumduymazlığa sinirlenir ve kâtiplik yapan kişinin halinin Lozan’daki heyet tarafından bilindiği halde görevine devam etmesinin uygun olmadığını ve münasip bir surette Türkiye’ye iadesini isteyecektir. Hem de bu kararı Gazi Paşa’nın da katıldığı bir bakanlar kurulunda aldıklarını bildirir. Gariptir yine değişen bir şey olmaz.

Nihayet 3 Şubat 1923 tarihli telgrafta Rauf Bey, İsmet Paşa’ya casus olduğundan şüphelenilen kişinin Türkiye’ye gönderilmediğini söyleyerek tekrar uyaracaktır: Bu zararlı kişi deşifre edildiğini fark edip firar edebilir. Bilgilerimizi Yunan tarafına sızdırdığından şüphelenilen kâtibin “daha birçok mahrem ve sır hususları yüklenip kayıplara karıştığı tahmin olunabilir.”

Rauf Bey ne kadar çırpınmaktaysa İsmet Paşa da o kadar sakindir. Aynı gün verdiği cevap “casus”u savunma üzerine kuruludur: Malum zatın “aşırı çalışmaktan hasta düştüğünü, bu yüzden değerli yardımlarından mahrum kaldıklarını” söyler ve kendisinden emin olduğunun garantisini verir. (Bkz. Bilal N. Şimşir, Lozan Telgrafları 1, 1990, s. 118, 391 ve 489)

Lozan’da nelerin döndüğünü içeriden anlatan yegâne kaynağımız olan Dr. Rıza Nur’un hatıratında bu zararlı kişiden şöyle bahsedildiğini okuyoruz:

“Hasan’ın (Saka) Lozan’a getirdiği, benim Sirkeci’de Hasan’a: “Bu çocuk ahlaksızdır, hırsızdır, bunu götürme!” dediğim ve “Hasan’ın pek namuslu bir gençtir” deyip götürdüğü çocuğu her encümende ve daima görüyorum. Dikkatimi celb etti. Bunun böyle her yerde bulunması lüzumsuz, niye sanki? Şüphelendim. (Bir hırsızlığı üzerine tahkikat yapan İsviçre polisinin verdiği bilgiye göre) Bir gece Venizelos’un otomobilinde görülmüş. Fransız heyeti ile temasta imiş. Geceleri sık sık Rus murahhas heyetine gidermiş. Bizim otelde geceleri kumar oynarmış. İşin asıl fenası, bu namussuz oğlan bir düziye hafiyelik etmiş, ne gördüyse, ne işittiyse, düşman safa haber vermiştir.” (Hayat ve Hatıratım, cilt 3, 1968, s. 1127-8)

Rauf Bey’i tastamam doğruluyor Rıza Nur’un anlatımı.

Merak ettiniz değil mi? Kimdi Lozan’daki casus?

Cevap, Cumhuriyet devrinde Roma, Paris ve Tahran büyükelçilikleriyle ödüllendirilen Suat Davas’tır.

Ödüllendiren de Başbakan ve Cumhurbaşkanı sıfatıyla Lozan’daki heyetin başkanı İsmet İnönü!”

(HABER MERKEZİ)