Yüce dinimiz İslam`da imanın, ibadetin, güzel davranışların kabulü halis niyet ve samimiyete bağlıdır. Niyet her işin başı, kulluğun sırrıdır. Cenab-ı Hakkın rızasını kazanma arzusudur. Samimiyet ise inancın ve amelin yalnızca Allah`a has kılınmasıdır. İnsanın içiyle dışının, kalbiyle halinin bir olmasıdır.
Niyet ve amel, birbirini tamamlayan ruh ve beden gibidir. Namazı fiziksel hareketten, orucu açve susuz kalmaktan, hac ve umreyi seyahatten ayıran niyettir.
Mümin imanında samimidir. 'Biz bu kitabı sana gerçeğin bilgisi olarak indirdik. Öyleyse samimi bir inançve bağlılık göstererek sadece Allah`a kulluk et.' ilahi emrine canı gönülden uyar. Yalnızca Allah`a kulluk eder ve sadece O`ndan yardım ister. Rabbinin kendisini gördüğü ve hep yanında olduğu bilinciyle yaşar.
Mümin ibadetlerinde samimidir. Diliyle, bedeniyle ve gönlüyle Rabbinin nimetlerine şükreder. O`nun büyüklüğü karşısında kendi acizliğini itiraf eder. 'De ki, şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.' Ayet-i celilesine son nefesine kadar sadık kalır.
Mümin çevresine karşı samimidir. Ailesiyle, akrabasıyla, komşularıyla iyi ilişkiler kurar. Güler yüzlü, doğru sözlü, alçak gönüllüdür. Vefalı ve yardımseverdir. Güveni ve dürüstlüğü yaygınlaştırır. Kötülüğe engel olur. Vahdetin yanında, fitnenin karşısında durur. Hâsılı mümin, hayatının her safhasında hüsn-i niyet ve samimiyet üzere yaşar.
Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadisinde şöyle buyurur: 'Allah, ancak samimiyetle ve sadece kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder.'
Evet! Ameller, niyetlere göre kıymet kazanır. Herkes yaptığının karşılığını niyetine göre alır. Samimiyetsiz işlerin Allah katında hiçbir değeri yoktur. Unutmayalım ki imanın lezzetine, ibadetin huşuuna, salih amelin huzuruna ve Cenab-ı Hakkın rızasına ancak halis bir niyet ve samimiyetle varılır.
Sağlıcakla kalın;