Evin hanımı Neriman Hanım, iki gündür hazırlık yapıyordu, iftara misafir gelecekti. Gelen yabancı değildi canım, kız kardeşi ile eşi ve çocukları gelecekti. Uzun zamandır görüşmüyorlardı. Yok, başka şehirde değil onlarda İstanbul`da Ü sküdar`da oturuyordu. Neriman Hanım`da Fatih`te oturuyordu. Ama çocukların okulu, eşlerin iş telaşı derken bu Ramazan ayı güzel bir fırsat olmuştu. İki aile hasret giderecekti. Hem çocuklarda birbirini görecek ne güzel sohbet edeceklerdi. Sohbet dedik değil mi? Siz öyle sanın. İşin aslı hiçde öyle değil. İşte Neriman Hanım`ın evinde iftar öncesi yaşananlar:
İftardan birkaçgün önce ev temizlenir, hatta eve temizlik için yardımcı da alınır. Komşulara haber salınarak biri mantı açar, diğeri yöresel tatlısını getirir. Bir başka komşu sarma yapar. Ü st komşusu da börekleri hazırlar. Evde toplam sofraya oturacak kişi sayısı on kişi olmasına rağmen iftar sofrasına sanki elli kişi katılacakmış gibi bir heyecan bir telaş. Peki, bu arada evde neler mi olur? Evin çocuklarına sıkı sıkı tembih edilir, evin kirletilmemesi için. Evin beyine de sıkı sıkı tembihler yapılır gelirken mutlaka pide alınmalı, fazla alınsın ki mahcup olunmasın. Sanki her zaman mı geliyorlar ki. Ha unutmadan ne olur ne olmaz birkaççeşit tatlı da alınmalıydı. Komşulardan gelecek tatlı belki yetmeyebilirdi. Ayrıca iftariyelik peynir çeşidi de unutulmamalı. Ay unuttuk! Hurma da alınacak. Hem de bir iki çeşit. Eşi biraz yahu dur mur diyecek olur. Cevap hazır, yahu sanki her zaman mı geliyorlar.
Ve nihayet misafirler gelir. Çocuklar tam birbirleri ile konuşacaklar, koş bakkala limon unutulmuş limon al. İki bacanak sohbete başlayacak Neriman Hanım eşini çağırır, salondaki avizeye ilave bir lamba daha konsun ki içerisi daha da aydınlık olsun. Sanki her zaman mı geliyorlar. Kısaca iftar öncesi sohbet yapılmadı. İftar sırasında ise şunu uzatır mısın, şundan alır mısın? Bunun tadı güzel olmuş, eline sağlık, ay kusura bakmayın iyi hazırlanamadık vb. gibi cümleler havada uçuşurken sohbet yine yapılamaz. Öyle ya sanki her zaman mı geliyorlar.
Akşam namazı kılınır, tam sohbete başlanacak, çaylar gelsin. Çayın yanında kuruyemiş ikramı, bisküvi de mi koysak yok ayıp olur tüh kurabiye yapsaydım bari. Çaktırmadan evin büyük oğlu hemen çağrılır alelacele pastaneye gönderilir ve ayıp olur çayın yanına kurabiye aldırılır. Öyle ya sanki her zaman mı geliyorlar.
Derken çay biter, teravih için erkekler teravihe gider ve namaz sonrası bu sefer de meyve ikramı yapılır. Şundan ye ne olur. Bak hatırım için;
Sonuçmu? Sanki her zaman mı geliyorlar. Sohbet yapılamadı ama bol bol yemek çeşitleri, pasta çeşitleri, meyve çeşitleri ikram edildi. Bol bol sohbet yapılamadan misafirler uğurlanır. Geriye yorgunluk, pişmanlık ve bir de tabi ki bulaşık kalır. Pişmanlık dedim değil mi? Sanıyorsunuz ki sohbet edemedik, tüh keşke daha az yemek ve temizlik için zaman ayırsak da daha ÇOK SOHBET ETSEYDİK pişmanlığı mı dersiniz. Hayır! Keşki yemekte ali nazik yapsaydım. Yaprak sarması yerine acaba kabak dolması mı koysaydım. Cacığın içine niye dereotu atmadık ki tüh görüyor musun unuttuk!
Evet, benim şahit olduğum iftar daveti böyle. Sizin evdeki iftar daveti umarım daha farklıdır.
Kısaca: Lütfen sohbet edelim israf etmeyelim!
Kuran-ı Kerimden:
Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Bununla beraber malını saçıp savurma. Çünkü (malını) saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür. (17 sure 26.ayet)
Ve onlar ki, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler ikisi arasında orta bir yol tutarlar.(25.sure 27.ayet)
Asmalı ve asmasız (üzüm) bahçeleri, hurmaları, ürünleri çeşit çeşit ekinleri, zeytinleri ve narları, birbirine benzer ve benzemez biçimde yaratan O`dur. Her biri meyve verince meyvesinden yiyin, hasat günü de hakkını (zekat ve sadakasını) verin ama israf etmeyin, çünkü O, israf edenleri sevmez. (6.sure 141.ayet)