Değerli okuyucularımız,
Bugün pek gündeme gelmese de ekin biçme mevsiminin başlangıcıdır; Bu mevsim, tarım ve hayvancılıkla içiçe büyümüş bir insan olarak bir köy çocuğu olarak biliyorum ki çiftçilerimiz ve köylülerimiz için çok önemlidir; Aslında insan için çok önemlidir;
Size daha önceki yazılarımızda buğdayın önemiyle ilgili bilgiler aktarmaya çalışmıştım;
Bugün özellikle bu korona virüs sebebiyle bütün dünyanın içine kapandığı bir dönemde gıdada ülkelerin kendine kendine yeterli olabilmesinin ne kadar önemli olduğu sanırım daha iyi anlaşılmıştır.
Yaşı 40 ve üzerinde olanlar okudukları coğrafya derslerinde ülkemizin gıdada kendi kendine yeten yeti ülkeden birisi olduğunu öğrenmişlerdir.
Bugün konunun akademik boyutuna bakıldığında gıdanın dünyada en önemli stratejik alan olduğu biliniyor.
Dr. Maraş hep köylerimize dikkat çekiyordu
O kadar ki Dr. İsmail Maraş hocamızın yıllardan beri ısrarla köylerimiz, köylerimiz sözlerinin ne anlama geldiği her yeni bir gündem maddesinde daha bir anlam kazanıyor;
Silah sanayiine verilen önemi asla yadırgamıyoruz; Bu konuda devletimizin attığı adımları gururla takip ediyoruz; Ama gıdada kendi kendine yetebilmenin bu hale tekrar dönebilmemizin silah sanayiimizden bile önemli bir strateji olduğunu bu vesileyle dile getirmek istiyoruz.
Çanakkale savaşında dedelerimizin hatıraları anlatılırken top mermisi kadar, bir neferin doyması için mümkün olmayacak kadar azıcık ve kalori bakımından çok zayıf tayinleri de konuşulur.
Bizim atom bombasına, nükleer santrallere, petrole aklınıza ne gelirse teknolojiye ihtiyacımız olduğundan en az üçmisli buğdaya hububata ve gıdaya ihtiyacımız olduğunu bilmemiz gerekiyor;
Bugün dünya satrançmeydanında yapılan stratejik hesaplar ve hamlelerin tamamı su ve gıda üzerinedir;
Tarihin her döneminde birinci öncelikli olmuş coğrafya Mezopotamya dediğimiz havza bugün de aynı önemini korumakta ve paylaşımlarda bütün oyuncuların gözü buraya odaklanmaktadır;
Niye? Su var hayat var; Gıda var hayat var; Türkiye bu açıdan çok şükür halen marketleri çarşı pazarları dopdolu bir ülke; Yeni nesil her ne kadar ekinin nasıl ekildiğini, nasıl biçildiğini, nasıl değirmende öğütülüp un yapıldığını nasıl unlu mamul oluşturulduğunu bilmeden sabahleyin gidip marketlerin unlu mamul bölümünden veya fırından istediği çeşit lezzetleri alıyor olsa da;
Ama aynı gençliğe bir gün unsuz, ekmeksiz, pastasız vb. kaldıklarını söyleseniz kıyameti koparırlar; İki gün açlığa kimse dayanamaz; Ellerindeki cep telefonları, bilgisayarları, altlarındaki arabalar hiçbir anlam ifade etmez; Cebinizde tomarla paranız olsa yiyecek ekmek bulamadığınızda hepsi anlamsız birer kâğıt parçası oluverir;
Asıl konuya dikkat
Şimdi asıl konuya dikkat çekmek istiyoruz; Pandemi ilan edildikten sonra bizim farkında olmadığımız bir şey daha ilan edildi dünyada; Buğday ambarı olan Rusya anında buğday ihracını durduğunu açıkladı; Parayla da olsa buğday satmayacağını açıkladı dünyaya; Bunun ne demek olduğunu anlamak için onca zengin olmalarına rağmen maske bulmakta zorluk çeken ve vatandaşlarına maske temin edemeyen ülkelerin ve vatandaşların perişanlığını göz önünde bulundurmak sanırım yeterli olacaktır.
Şimdi çok şükür buğday başta olmak üzere hiçbir gıdanın sıkıntısı çekilmiyor; Bu çok büyük bir başarı değil midir?
Bu anlamda devletimizin ve Tarım Bakanlığımızın yerli tohum üzerine yaptığı çalışma her türlü takdirin üzerindedir; Bir dönem iktidarın tarım ve hayvancılığa yeteri kadar yer vermediği gibi eleştiriler yapılmıştı; Tarım ve hayvancılık konusunda gerçekten de çok sık bakan değişikliği de yaşanmıştı; Ama kamuoyuna gerekli açıklama yapılsa da gündeme gelemeyen gelse de günlük hararetli konulardan kimsenin dikkatini çekmeyen yerli tohum stratejisi, devlet arazilerinin de tarıma açılacak olması, çiftçinin teşvik edilmesi büyük bir gayretin ürünüdür;
Tarım ve Orman Bakanımız Bekir Pakdemirli 'Kimse merak etmesin, tedirgin olmasın, siz ekmeye, biçmeye, güvenle üretmeye devam edin. Ü rününüz tarlada, serada, etiniz, sütünüz ise elinizde kalmayacak. Gerekirse devlet olarak biz girer alım yaparız' açıklaması herkesin yüreğine su serpmiştir;
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi nde, Tarım ve Orman Bakanlığı nca düzenlenen '3. Türkiye Tarım Orman Şurası' kapanış programına katılmış ve burada yaptığı konuşmada 2020 yılı için tarım, hayvancılık, balıkçılık konularında önemli müjdeler vermişti.
Tarımda dışa bağımlılığın tehlikesine dikkat çeken Sayın Cumhurbaşkanımız bakın ne söylemişti:
Ata tohumu projesi
'Ata Tohumu Projesi yle, ülkemiz gen kaynaklarını oluşturan bitki çeşitlerinin koruma altına alınmasını sağlıyoruz. Dünyanın üçüncü büyük tohum gen bankasını 250 bin örnek kapasiteyle Ankara da hizmete açtık. 20 yıl önce 'Acaba Avrupa da, Amerika da nerede tohum buluruz da biz bunu çiftçimize dağıtırız?' diye koşturup duruyorduk. Şimdi neredeyiz? Tohum ihracatımızı 11 kat artırarak 102 bin tona, ihracat rakamımızı ise 152 milyon dolara yükselttik. Sertifikalı tohum üretimimizi de yine yüzde 5 artırarak 1.2 milyon tona, tohum sektörümüzün pazar büyüklüğünü ise 1.4 milyar dolara çıkarmayı planlıyoruz.
'Ambarın anahtarı kimin elindeyse güçde onun elinde olur' derler. Milletimizin gıda güvenliğini garanti altına almak, her ülke gibi Türkiye için de bir milli güvenlik meselesi haline gelmiştir. Temel tarım ürünlerinde dışa bağımlı olmak, en az savunma sanayinde dışa bağımlılık kadar tehlikelidir. Kıtaların ve çıkar mücadelelerinin kesiştiği bir bölgede yer alan bizim gibi bir ülke için bu asla göze alınamayacak bir risktir.
Sayın Cumhurbaşkanımıza onca güncel meseleler arasında geçmişte ve gelecekte en önemli strateji olan tarım ve hayvancılık konusunda sürdürülen uzun vadeli çalışmalar için çok teşekkür ediyoruz;