Gündem Özel

Çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar dikkat! Bu yaştan sonra şans %90 düşüyor

Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Halenur Bozdağ, kadınların yaşlarına bağlı olarak doğurganlık kapasitelerinin azaldığını belirtiyor. Özellikle 35 yaşından sonra bu kapasitenin büyük ölçüde azaldığını ifade ediyor.

Abone Ol

Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Halenur Bozdağ'a göre, 37 yaşından itibaren ise yumurtaların yüzde 90'ının tükendiğini belirtiyor. 30 yaşın altındaki kadınların her ay gebe kalma olasılığının yaklaşık yüzde 20 olduğunu, ancak 40 yaşındaki kadınların bu olasılığının yüzde 5'e düştüğünü açıklıyor.

Sağlıklı yaşam alışkanlıkları gebelik şansını artırıyor

Çocuk sahibi olmayı düşünen çiftlerin sağlıklı yaşam alışkanlıklarına dikkat etmeleri gerektiğini vurguluyor. Bu kapsamda sağlıklı kilo, sigara ve alkol tüketiminden kaçınma, kafein alımını sınırlama ve düzenli spor yapma gibi faktörlerin gebelik şansını artırıcı etkileri olduğunu belirtiyor.

Ayrıca gebelik öncesinde çiftlerin genel sağlık durumlarının değerlendirilmesi, genetik geçişli hastalıklar ve SMA hastalığına yönelik genetik taramalar yapılması önerisinde bulunuyor. Ayrıca gebelik öncesinde folik asit takviyesine başlanması, servikal smear testi ile rahim ağzı kanseri taramasının yapılması, bağışıklık durumunun belirlenmesi ve gerekirse aşılarla eksik olan bağışıklığın sağlanması gerektiğini belirtiyor.

Doktora girmek şart

Kısırlık belirtilerine dikkat çekiyor ve haftada 2-3 kez, korunma yöntemi kullanmadan cinsel ilişki yaşayan çiftlerin çoğunun bebek sahibi olmayı denediği ilk yıl içinde gebe kalabildiğini söylüyor. Ancak 12 ay veya daha uzun süredir denendiyse ve hala gebe kalınamıyorsa, bir doktora başvurmanın önemli olduğunu ifade ediyor.

Özellikle 35 yaşın üzerindeki kadınların 6 ay denemenin ardından doktora başvurması gerektiğini belirtiyor. Kısırlık sorunu yaşandığında, doktorun tanı ve tedavi konusunda bilgilendirme yapacağını ekliyor. Dünya genelinde insanların yaklaşık yüzde 17'sinin kısırlık sorunu yaşadığını ve Avrupa'da doğurganlık çağındaki 6 çiftten 1'inin çocuk sahibi olmada zorluk yaşadığını ifade ediyor. Kısırlığın hem kadın hem de erkeğe ait risk faktörlerinden kaynaklandığını vurguluyor.

Yaş faktörü etkili

Doç. Dr. Bozdağ, kadınların yaş faktörünün çocuk sahibi olma konusundaki en önemli etken olduğunu belirtiyor. Kadınların doğurganlığının 35 yaşından itibaren büyük ölçüde azaldığını ve 37 yaşından itibaren yumurtaların yüzde 90'ının tükendiğini ifade ediyor. 30 yaşın altındaki kadınların her ay gebe kalma olasılığının yaklaşık yüzde 20 olduğunu, ancak 40 yaşındaki kadınların bu olasılığının yüzde 5'e düştüğünü belirtiyor. Erkeklerin ise ergenlikten itibaren yaşamları boyunca sperm ürettiğini ancak yaş ilerledikçe sperm kalitesinde düşüş görüldüğünü belirtiyor. 45 yaşın üzerindeki erkeklerde düşük riski ve otizm gibi bazı durumların görülme olasılığının arttığını ekliyor.

Doç. Dr. Bozdağ, bazı hastalıkların doğurganlığı olumsuz yönde etkileyebileceğini belirtiyor. Bu hastalıklar arasında cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar (HIV ve genital tüberküloz dâhil), ergenlikten sonra kabakulak geçirme, inmemiş testis, polikistik over sendromu, endometriozis, kanalların tıkanıklığı, adet döngüsü sorunları, çevresel kirleticiler ve iş yerindeki kimyasalların olduğunu ifade ediyor.

Sağlıklı yaşam alışkanlıklarının gebe kalma olasılığını artırdığını belirterek, çiftlerin yumurtlamadan yaklaşık 5 gün önce başlayan ve yumurtlama gününü kapsayan verimli dönemde sık cinsel ilişkiye girmesinin gebelik şansını artırdığını ifade ediyor. Sağlıklı yaşam stili, zararlı alışkanlıklardan uzak durmak, gametlerin (yumurta ve sperm) sayısını ve kalitesini olumlu yönde etkiler ve tedavi sonuçlarına olumlu katkısıyla gebe kalma olasılığını artırır. Ayrıca çiftlerin birbirlerine sağladığı psikolojik destek, gerekirse sağlık profesyonellerinin psikolojik desteği, tedaviye uyum ve yaşanacak sorunların üstesinden gelmede önemlidir.

Kısırlık tedavilerinden bahsederken, tedavilerin nedene yönelik olduğunu ifade ediyor. Erkek infertilitesine neden olan sperm üretimindeki aksaklıkların ilaç veya cerrahi tedavilerle düzeltilebildiğini, spermin dışarı atılması sorununa neden olan kanal tıkanıklarının cerrahi işlem gerektirebileceğini belirtiyor.

Kadın infertilitesinde ovulasyon (yumurtlama) sorunlarının ilaç tedavisi ile çözülebildiğini, rahim ve tüplerin yapısal sorunlarının cerrahi tedavi ile düzeltilebileceğini ifade ediyor. Yumurtlama sorunlarında hap veya iğne şeklinde kullanılan ilaçlar ile yumurta gelişiminin sağlandığını, düzenli ilişki önerilerek gebelik olasılığının artırılabileceğini söylüyor. İntrauterin inseminasyon (aşılama tedavisi) yönteminin iki aşamadan oluştuğunu açıklıyor.

Bu yöntemde, birinci aşamada kadının yumurtalarının gelişiminin doğal süreçte veya ilaç kullanılarak takip edildiğini belirtiyor. Yumurtlamanın sağlandığını, sonrasında erkeğin sperminin ince bir kateter yardımıyla kadının rahim içine bırakıldığını ekliyor. Tüp bebek tedavisinin ise ciddi erkek faktörü varlığında, kadında tüplerin tıkalı olduğu durumlarda, birçok tedaviye rağmen başarısız olmuş aşılama tedavileri sonrasında, ileri kadın yaşı veya düşük yumurtalık rezervi durumunda uygulanan bir tedavi yöntemi olduğunu belirtiyor.