Filistin topraklarında 75 yıldır devam eden işgal ve BM kararı ile kurulan İsrail devletinin Filistinlilere yönelik zulmü, dünyanın birçok yerinde halklar tarafından reddediliyor.
İsrail'in zalim ve hukuka aykırı eylemlerine karşı dünya genelindeki vatandaşlar, tepkilerini sosyal medya, medya ve gösteriler aracılığıyla karar mercilere iletiyor. Siyasal tüketiciler ise tepkilerini göstermek amacıyla sürdürülebilir ve etkili boykotlar yaparak ekonomik yaptırımlar uygulamaya çalışıyor.
Özellikle Gazze'deki yoğun İsrail saldırılarının ardından, 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren Türkiye'de başlayan boykot hareketi, sosyal medyada desteklenen şirketlerin isimlerinin paylaşılması ve yerli alternatiflerin önerildiği afişlerin dolaşımına neden oldu.
TARİHİMİZDEKİ BOYKOTLAR
Türkiye'nin yakın tarihinde, İtalyan, Fransız ve ABD mallarına yönelik yapılan boykotlarla birlikte en sık karşılaşılanlar arasında İsrail'i destekleyen şirketlere karşı gerçekleştirilen boykotlar öne çıkıyor.
1998 yılında, Abdullah Öcalan'ın teslim edilmemesi üzerine büyük bir toplumsal katılımla gerçekleşen boykot, "Önce vatan sonra ticaret" çağrısı ile devlet yetkilileri, medya, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlar tarafından İtalyan mallarına yönelik olarak uygulanmıştı.
Türkiye'de boykot motivasyonları incelendiğinde, devlet ve hükümetleri cezalandırma, değişim yaratma inancı, öfkeyi ifade etme, düşmanlığı gösterme ve ülkelerin politikalarını değiştirebilme arzusu ön planda oluyor.
Osmanlı'nın son dönemlerinde Avusturya'nın Bosna-Hersek'i topraklarına katması, Osmanlı'nın siyasi bir tepki gösterme gücü olmamasına rağmen, iktisadi bir tepkiyle karşılandı. Avusturya'dan ithal edilen mallara ve feslere halk nezdinde boykot uygulandı. Halk, Avusturya feslerini satın almaktan kaçındı ve ellerindeki fesleri parçaladı. Basın, bu boykotlara destek verdi ve zaman zaman hararetli yayınlar yaptı. Özellikle liman şehirlerinde daha yaygın olan bu boykotlar, Avusturya gemilerinin mallarını boşaltamadığı ve şirketlerin büyük zararlar yaşadığı limanlarda etkili oldu. Sonunda Avusturya, Osmanlı ile müzakere masasına oturdu ve tazminat ödemeyi kabul etti.
Bu boykotlar, Osmanlı'da yerli ve milli sanayinin kurulması, milli ekonomi gibi kavramları gündeme getirdi. Bazı gazete yazılarında, yerli müteşebbislerin uyanması ve bu fırsatı değerlendirmesi teşvik edildi. Bu dönemde Harb-i İktisadi Cemiyeti adını taşıyan sendikalar ortaya çıktı ve boykota uymayanları deşifre ederek toplumsal bir baskı oluşturdu. Başlangıçta Avusturya tarafından ciddiye alınmayan boykot, sendikaların daha düzenli bir eylem haline getirmesiyle etkili hale geldi. Boykot, Hindistan, İran, Arabistan ve Mısır'a kadar yayıldı. Avusturya'nın politikasından rahatsız olan İngiltere, İtalya, Sırbistan gibi Avrupa ülkeleri de boykota katılınca Avusturya ciddi bir maddi zarara uğradı.
Yunanistan'ın Girit Adası üzerindeki emelleri ve Osmanlı tebaası olan Rumları kendi siyasal amaçları için kullanması sonucunda Yunanistan'a karşı da boykot uygulandı. Bu boykot zaman zaman azalan gerginlikle yavaşladı, ancak daha sonra yeniden başladı. Trablusgarp Savaşı sırasında da İtalyan mallarına karşı boykot uygulandı.
YAHUDİLER BOYKOTTAN KAÇAMIYOR
Yahudiler, tarih boyunca tüketici boykotlarının hem başlatıcısı hem de hedefi olmuşlardır. Nazi Almanya'sında, özel görevlendirilen ekipler tarafından Yahudi iş yerlerinin kapı ve pencerelerine gamalı haç bayrakları asılmasıyla birçok Yahudi mağazası kapanmıştır. Ayrıca, Naziler Yahudi dükkânlarının önüne gözcüler yerleştirerek, yoldan geçenleri Alman dükkânlarından alışveriş yapmaya teşvik etmişlerdir.
Almanya'daki Nazilerin Yahudilere ve Yahudi iş yerlerine yönelik boykota karşı tepki olarak, İngiltere ve ABD'de Alman ürünlerine karşı bir boykot başlatıldı. İngiltere, Fransa, Romanya, Yunanistan, Letonya, Yugoslavya, Mısır, Filistin, Fas ve birkaç Güney Amerika ülkesi Alman ürünlerine karşı boykot düzenledi. İngiltere'nin boykotlara aktif katılımı, İngiltere ile Almanya arasındaki kürk ticaretini neredeyse durma noktasına getirdi.
BAŞARILI BOYKOT NASIL OLUR?
Boykotlar, başlangıçta büyük tepki alsa da zamanla azalabilir ve sürdürülmesi zorlaşabilir. Bu durumda bireyler arasında mahrumiyet hissi veya standartların düşmesi gibi etkiler ortaya çıkabilir. Boykotun uzun soluklu ve derin etkiler bırakabilmesi için planlı olması, olası sonuçların gözden geçirilmesi ve alternatif planların hazırlanması önemli.
Türkiye'de son günlerde İsrail'i destekleyen firmalara karşı yapılan boykotlar, belirli ürün gruplarına odaklanmış gibi görünse de genellikle dağınık ve plansız bir şekilde gerçekleşiyor. Boykota başlarken alternatif ürünlerin belirlenip paylaşılması, odaklanılacak sektörlerin ve firmaların belirlenmesi hızlı ve etkili sonuçlar almayı sağlayabilir.
Örneğin, Türkiye'de İsrail'e destek veren temizlik ürünleri ve yeme-içme sektörü şirketlerine karşı başlayan sosyal medya hareketi, belirli firmalara odaklandı. Bu firmalardan birinin TCDD bünyesinde hizmet verdiğinin ortaya çıkması, vatandaşların yoğun şikayetleriyle TCDD'nin bu firmayla olan işbirliğini sonlandırmasına yol açtı. Benzer şekilde, aynı firmanın şehir hastanelerinde de hizmet verdiği tespit edildi ve tüketiciler bu alanda baskı kurmaya odaklandı.
Boykotlarda önemli bir faktör de firmanın itibarsızlaştırılmasıdır. Sosyal medya aracılığıyla yapılan itibarsızlaştırma, sadece satın almama kararına göre daha kalıcı sonuçlar doğuracak.
7 Ekim sonrasında, Avrupa ve ABD'de İsrail'i destekleyen devlet politikalarına rağmen, İsrail karşıtı bir kamuoyu oluştu. Eğer bu kamuoyu, sadece belirli sektörlere, örneğin yeme-içme ve temizlik sektörlerine odaklanırsa, boykot edilen şirketlerin ciddi zarar görmesi kaçınılmaz olacak.