Anadolu’nun gönül insanlarından biri olan Beyşehirli Kul Yusuf, yetmiş iki yıllık hayatını ihlâs ve hizmet ekseninde örmüş bir alperen derviş. Onun ömrü aynı zamanda içinden fedakârlık, sabır ve merhamet geçen hakikatli bir hayat hikâyesi.

Küçük bir kasabada başlayan yolculuğu, büyük şehirlerin sokaklarından geçerek köyüne dönmüş; her adımında insanlara, hayvanlara ve çevreye hizmeti gaye edinmiştir. Bu satırlar, Kul Yusuf’un örnek alınası serencamını, gönüllülük ve fedakârlık hizmetlerini, ukbâ değerleriyle yoğrulmuş hikâyesini aktarma gayesiyle tekraren, teberrüken kaleme alınmıştır.
Beyşehirli Kul Yusuf, nam-ı diğer Yusuf Bulut, ihlâs ve tevazu ile yoğrulmuş bir gönül insanıdır… Onun hayatı, sıradan bir yaşam değil; hizmet, sabır ve fedakârlıkla örülmüş tasavvuf öğretisidir. Gözle görülen tüm hizmetleri, gönlünde taşıdığı sadakatle şekillenmiş; sessiz ama derin bir hikâye olarak Beyşehir’in münbit coğrafyasında yankılanmıştır.
İmrenler’den İstanbul’a…
“Kul” Yusuf, Beyşehir’in İmrenler kasabasında dünyaya gelmiş, ilkokulu burada tamamlamış ve henüz 11 yaşında babasının yanına, İzmir’e giderek hayata atılmıştır. Küçük yaşta simit satarak geçimini sağlamış, 14 yaşına kadar her gün sokak sokak dolaşarak nasibini aramıştır. Babasının 1967’de vefâtına kadar günde 200 simit satan Yusuf’un satışları, pederinin garîk-i rahmet oluşuyla birlikte her nasılsa 400’e çıkmıştır!
Erken yaşlarda hayat yükünü omuzlayan muhatabımızım anahtar kelimeleri sabır, gayret, hizmet, diğergamlık olurken, her adımında ihlâsın ve emeğin izlerini temâşâ etmek mümkündür.
Babasının vefâtı onu İstanbul yollarına düşürmüştür. “Taşı toprağı altın” denilen büyük şehirde, akrabalarının izinden giderek önce simit, ardından yoğurt satarak gurbet ellerde ekmeğini alnının teriyle kazanmıştır. Yoğurt kefelerini sırtına alıp sur içindeki sokaklarda dolaşmış, rızkını aramış, kazandıkça şükretmiş, şükrettikçe nasibi artmıştır. Ticaretinden kazandığında daima fakirin hakkını gözetmiş; helâl lokmayı düstur edinmiştir.
İstanbul’da geçen otuz bir yılın ardından “bu kadar dünyalık yeter” diyerek köyüne dönmeye karar vermiştir. 1965–1999 yılları arasına tarihlenen gurbet hayatı, nihayet onu yeniden İmrenler’e, köyüne kavuşturmuştur. Yaşı kemâle ermiş, ol vakte kadar biriktirdiği dünyalıkları satarak köyüne dönmüş ve son yirmi dokuz yılını burada geçirmiştir.

İmrenler’de Hizmet Yılları
İmrenler, yaz mevsiminde nüfusu 3.000’e, kış aylarında ise bine kadar düşen küçük bir kasabayken bugünkü zamanda mahalleye tebdil edilmiş bir Anadolu yöresi. Kul Yusuf, bu mütevazı beldede emekli maaşıyla yaşayan, bir eve, bir otomobile ve bir de hizmet aşkına sahip gönül insanı…
Kul Yusuf’un Hizmet Serüveni
Hizmet serüveni, pazaryeri taşımacılığı ile başlamıştır. Her hafta çarşamba günü kurulan pazar, köylünün iğneden ipliğe tüm ihtiyaçlarını karşıladığı yerdir. Alışveriş yükünü evine taşımak çoğu için külfetli olduğundan, Kul Yusuf bunu kendisine vazife bilmiştir. Kendi ifadesiyle: “Bir gün pazardan 18 kiloluk yağ tenekesi almıştım. Aracımı pazara götürmemiştim, bir arkadaşımdan beni bırakmasını istedim, ricamı kırdı. İşte benim pazar taşımacılığı hizmetlerim böyle başladı.”
O günden itibaren tam 15 yıl boyunca çarşamba günlerini iple çekmiş, pazaryerinin ortasında köylülerini beklemiş, arabasına binmek isteyenleri tek tek evlerine ulaştırmış, yüklerini taşımış, zengin-fakir ayrımı gözetmeden hizmet etmiştir. Bu gayret, pazara canlılık katmış, esnafın yüzünü güldürmüş; köye ayrı bir renk katmıştır!
Yaz aylarında Hüyük pazarında da benzer bir titizlikle hizmet veren Kul Yusuf, evinde soğuttuğu bidonlarla pazarda su dağıtarak insanlara serinlik sunmuş, taziye evlerine giderek aracında bulundurduğu onlarca tabureyi halka ulaştırmıştır. Bu küçük ama derin dokunuşlar, Kul Yusuf’un gönül hizmetinin en güzel tezâhürlerinden olsa gerektir! Her davranışı, topluma duyduğu şefkatin ve ihlâsın simgesidir.
Cenaze Hizmetlerinde Bir Ömür
Kul Yusuf’un gönüllü hizmetleri yalnızca pazaryeri ile sınırlı kalmamıştır. Cenaze hizmetleri, onun hayatında müstesna bir yer tutar. Minarelerden yükselen salâ sesini işitir işitmez abdest alır, otomobiline atlar ve defin hizmetine koşar. Bagajında daima kürek, kazma, tırmık taşır; kimi zaman birkaç çift çizme de bulundurur. Çünkü yaşlıların çoğunlukta olduğu cenazelerde genç eller nadirdir “Cenazelere katılanların yüzde onu genç… Benim gibi eli ayağı iş tutan en fazla on kişi oluyor.” Cümlesi Kul Yusuf’a aittir.
Defin işlemlerini kolaylaştırmak için yeni kürek ve kazmaları kendi imkânıyla temin ederken kazdığı kabrin içini düzenlemek onun için ibadet şevkiyle yaptığı bir ameliyedir.
İmrenler’in, Hüyük’ün ve çevre köylerin vefât istatistiklerini da tutan Kul Yusuf yüzlerce cenaze hizmeti görmüştür. Onun için önemli olan rakamlar değil, Allah için yerine getirilmiş hizmettir. Hangi köyde cenaze haberi alsa, orada olmayı kendine vazife bilir; bazen bir günde birkaç cenazeye koşar.
Kış mevsiminde yapılan definler ona daha fazla huzur verir! Soğuk, tipili, buzlu toprakta mezar kazmanın insana ayrı bir feyiz verdiğini ifade ederken kabrin ölçüsünü almak için bizzat içine, sapma yerine yatmaktan çekinmiyor; ölümün korkulacak bir şey olmadığını bu hâl üzere idrak ettiğini söylüyor.
Sabah namazından sonra cami avlularını kardan, buzdan temizlemek; köylü düşüp bir yerini kırmasın diye gayret göstermek onun için vazgeçilmezdir.

Kuşlara, Toprağa ve İnsanlara Merhamet
Kul Yusuf’un merhameti, insana olduğu kadar hayvana da uzanıyor. Hasat vaktinde yirmi teneke buğdayı kuşlara ayırıyor, Kışın yiyecek bulamayan güvercin, kumru, sığırcık, saka ve serçelere evinin bahçesinde yemlikler hazırlalıyor. Bazen evinin camını tıkırdatarak varlığını haberdar eden kanatlı dostlarının rızkını temin etmek, onun için bir şükür vesilesi…
Toprakla haşır neşir oluşu, çocukluğundan gelen bir miras. Yakın çevresine yerin altıyla ilgili şöylesi bir kanaat fısıldıyor: “Üç sınıf insanı toprak yemez: Sevabı çok olanı, şehidi ve günahı çok olanı!”

Hizmette Hudut Tanımayan Bir Bilge
Kul Yusuf, yalnızca köyünün değil, civar köylerin de cenazelerine, düğünlerine ve günlük işlerine koşuyor. Yaz düğünlerinin bulaşıklarını yıkamaktan, pınarları kuruyan köy çeşmeler için çare aramaya kadar her hizmette bulununuyor. Kendisinden sonra da bu hizmetlerin devam etmesine dair “Benden sonra bu hizmetleri devam ettirecek baş-altı kişi daha yetiştirmem gerekiyor.” diyor.
Bilge Şahsiyet
‘Bilge şahsyet’ tabir ve tavsif aynı zamanda Kızılay gönüllüsü olan Kul Yusuf için vaz edilmiş dersek hata etmiş olmayız!
Edebiyattan sanata, coğrafyadan şifalı bitkilere kadar geniş bir ilme sahip çünkü. Bir zamanlar köyünde misafir ettiği ABD Milli Eğitim Müdürü Mr. Nilsen ile Alcatraz Hapishanesi’nin tarihini tafsilatlı şekilde anlatacak kadar birikimi var.
Hülâsa…
Allah dostu, hizmet ehli, fakir-fukara dostu bir Anadolu alp ereni Beyşehirli Kul Yusuf, her hâliyle gönüllü bir hayır neferi…. Geride kalan son yirmi yılda hemşehrileri onu köyünde ya çarşı-pazarda insanlara yardımcı olurken, ya kabristanda defin hizmeti yaparken, ya bir hastayı doktora yetiştirirken, ya su dağıtırken, ya kuşları yemlerken, ya da kara kış sabahlarında köy camilerinin kar-buz tutmuş yollarını açarken buldu.
Yusuf Bulut: Kalp kırmak Kâbe’yi yıkmak gibidir
Hayatı boyunca şu iki asliyet ve terkip şuurunu kendine rehber edindi: Kalp kırmak Kâbe’yi yıkmak gibidir. Önce nefsine, sonra insanlara vaaz et.

Kul Yusuf’lara selâm olsun!
Toplumumuzun, Kul Yusuf gibi ihlâs ve tevazu içinde hizmet eden gönül insanlarına her zamankinden daha fazla ihtiyacı var.
Bir süredir önemli bir sağlık sorunu ile mücadele eden Beyşehirli Kul Yusuf’a acil şifalar diliyor, en kısa zamanda sağlığına kavuşmasını ve yeniden hizmetlerinin başına dönmesini temenni ediyoruz. Kul Yusuf’lara selâm olsun!

İyilik Sağlık Vakfı’mızın 2025 yılı İyilik Sağlık Ödülü’nü Kul Yusuf’a Takdim Ediyoruz
İyilik Sağlık Vakfı nezdinde müessesemizin 2025 yılı İyilik Sağlık Ödülü’nü 26 Eylül 2025 Cuma günü Konya’da tedavi gördüğü ikametinde takdim edecek olmakla iftihar ediyoruz. Bu ödülü yalnızca Sayın Yusuf Bulut’un şahsına değil; onun temsil etmekte olduğu paylaşma, yardımlaşma ve hizmet değerlerine ithaf ediyoruz.
İbrahim Ethem Gören – 25.09.2025, Yazı No: 687

YORUMLAR