Bir süredir yaşananları Körfez’den takip etme imkanım var.
Neler nasıl yaşanıyor ve görülüyor?

Şunu demem lazım, herkes çırpınıyor bir katkı koymak için.
İslam ülkeleri bilinen aksine ayrışmış değil, kendilerine göre konumlanma sergiledikleri değerlendirilebilir.

Körfez ülkelerinin hem diplomatik alanda hem de kamusal söylem düzeyinde İsrail ile Hamas arasındaki çatışmayı şekillendirmede oynadığı roller devam ediyor. 

Kimi Körfez ülkeleri, savaşa son vermek için bölgesel ve uluslararası güçlerini kullanmaya çalışıyor.  

Katar, İsrail'in Batılı müttefikleri ve Hamas'ın kendi yetkilileriyle olan güçlü ilişkilerinden yararlanarak İsrail ile Hamas arasında kritik bir aracı olarak ortaya çıktı. Doha bu diplomatik fırsattan yararlanmak isterken, arabuluculuk bayrağını taşıyor. 
Daha önceki yazılarımda dile getirmeye çalıştım bu adımları.

11 Kasım'da Suudi Arabistan, İslam-Arap zirvesinde dünya liderlerine ev sahipliği yaptı ve derhal ateşkes çağrısında bulundu.

İsrail'i savaş suçlarıyla suçlayan ortak bir bildiri yayınladılar. 

Ancak kamuoyu başka birşey.
Ya da güçlü kamu diplomasisi.
Bakın mesela İsrail yanlısı Arap kesimler car. Onlar kamuoyunu etkilemek amacıyla etkinleşerek yeni kitlelere ulaşmayı başardı.
Değineceğiz.
Ancak Katar'ın arabuluculuğu, emirliğin kendine özgü bölgesel ve küresel ilişkiler ağına borçlu.

Doha, ABD'nin Ortadoğu'daki politikasıyla büyük ölçüde uyumlu, bölgedeki en büyük Amerikan hava üssüne ev sahipliği yapıyor.  2022 yılı itibariyle ABD'nin “NATO üyesi olmayan en büyük müttefiki” unvanını elinde tutuyor.
Bu dikkat çekici olsa gerek.

Aynı zamanda ülke, Gazze'deki hükümeti İsrail ile tam koordinasyon içinde finanse ettiği üst düzey Hamas yetkililerine de ev sahipliği yapıyor. 

Hamas'a yakınlığı, Katar'ın rehinelerin serbest bırakılması müzakerelerindeki en büyük varlığı ve en ağır yükümlülüğü oldu.. Amerika Birleşik Devletleri'nde, 113 Kongre üyesinden oluşan grup, Başkan Joe Biden'i Katar'a "Hamas'la tüm bağlarını kesmesi" için baskı yapmaya çağırdı.“
Ama Katar kritik önemde.

Gelelim medyaya.

Bazı Arap sosyal medya kullanıcıları İsrail'i kesin olarak destekliyor.
7 Ekim'den bu yana, bu yayınlar Batı medyasında ortak olan İsrail yanlısı yaklaşımları yineliyor.

Az da olsa kısaca bahsetmek isteriz.
Mesela basına yansıyan isimler var.
 Suudi vatandaşı ve bir Siyonistim diyen Loay Al-Shareef var. 
11 Ekim'de El Şerif İnstagram sayfasında İsraillilere ingilizce hitap eden bir yazı yayınladı: 

”Medeni dünyanın tarafını tutmayı seçtim“ dedi ve "Hamas'ın sunduğu aşırılıkçılık veya terörizmin tarafını değil.“ 
Benzer şekilde, El Ehli Hastanesinin bombalanmasından sonra, Bahreyn-İngiliz asıllı Emcad Taha, insanları "Gazze'deki teröristlere değil İsrail'e işaret ettikleri" için eleştirdi." 

İsrail askerlerini övdüğü viral olan 2020 yılındaki röportajının ardından geniş çapta tanındı yorumlarını okuduk.
Savaşın patlak vermesinden bu yana Hamas karşıtı ve İran karşıtı propagandayı ateşli bir şekilde tweetleyerek savunuyor.
En azından kendisine takip edenler öyle görüyor.
Körfez’deki esintiler bu şekilde. Sıcaklık düştü.
Ilık hava hissediliyor…