Yeni Akit Gazetesi’ndeki köşesinde kaleme almış olduğu 27/07/2020 tarihli ‘’AKP’nin Papatyaları’’ başlıklı yazısı sebebiyle hakkında başta KADEM ve AK Parti Kadın Kolları tarafından seri suç duyurularında bulunan Abdurrahman Dilipak’ın, kamuoyunda ‘’AKP’nin Papatyaları Davası’’ olarak bilinen davanın son celsesi 14/09/2023 tarihinde Küçükçekmece Adliyesi’nde görüldü.
“FAHİŞELER İFADESİYLE 'LGBT'Yİ İŞARET ETTİM”
Duruşmada ilk sözü alan Dilipak, dosya kapsamında müşteki ve katılan olarak kabul edilen isimlerin şahsi olarak şikâyetçi olmadığına, AK Parti Kadın Kolları’nın zorlamaları ile şikayetçi olduğuna vurgu yaptı. Buna ek olarak dosya kapsamında sunulan vekaletnamelerin tüzel kişilik adına yani Ak Parti Kadın Kolları Başkanlığı adına sunulduğu, gerçek kişi, isim isim vekaletnamelerin bulunmadığı hususu ile de bu tezini destekledi. Dilipak savunmasına bahse konu yazıda uyardığı ve ikaz ettiği kesimin LGBT unsurlarına pozitif ayrımcılık talep eden kuruluşlar olduğu, bu hususta LC Waikiki isimli firmanın bu uyarı dikkate aldığı, uyarısının kendisini ‘’hakikaten’’ Ak Partili olarak tanımlayan ve 2023 yılı itibariyle de Ak Parti’nin kurucu iradesi ve anlayışı ile düşünen dava arkadaşlarına olduğunu, ‘’Fahişeler ve Türevleri’’ kavramı ile LGBT unsurlarını nitelendirdiği ve maksadının bu olduğunu belirtti.
KADEM: TOPLUM NEZDİNDEKİ İTİBARIMIZ ZEDELENMEKTEDİR
Dilipak'ı savunan Av. Fatih ŞEN tarafından LGBT+ ve KADEM’i aynı cümle içerisinde kullanılmasına tepki gösteren KADEM vekili Av. Helin GÖRGÜL’ün; ‘’Savunma içeriğini kabul etmiyoruz, savunmada KADEM ve camiası sanki LGBT+ yanında ya da savunucusuymuş gibi ifadeler kullanılmıştır. Bizim tavrımız nettir, her zaman aile bütünlüğünden ve İslami değerlerden yanadır. Bizim bu konudaki kararlığımız bu dava ile ölçülemez. Bu davadaki müşteki sıfatımız ve davayı takip irademiz toplum nezdindeki itibarımızın zedelenmesine yöneliktir.’’ şeklinde aslında Dilipak’ın da uyarılarının haklılığını gösteren bir beyanda bulunmuştur.
''KADEM'İN İTİBARINI ZEDELEYECEK BİR İFADE YOKTUR''
Akabinde Dilipak müdafi Av. Esra BALCI; ‘’İddianameye konu edilen yazıda geçen ilgili ifadelerde KADEM'e yönelen KADEM'in itibarını zedeleyebilecek bir ifade yoktur. Bunu herkes anlayabilir, zaten müştekiler kendilerine yönelmediğinin farkındadır, toplumda farklı şekilde algılandığı iddiasıyla şikayette bulunmuşlardır. Yazının akışı, içeriği açıktır. KADEM 'e ilişkin eleştirilerin yer aldığı paragrafta eleştirilen hususlar bir toplumsal mesele olarak ele alınmıştır.’’ şeklinde beyanda bulunmuş ve ‘’Yanlışta ısrarın bir Müslümana yakışmayacağını’’ belirtmiştir. Bu sırada söz alan Dilipak; ‘’Bu hafta sonu gerçekleşecek olan aileyi koruma mitingi yapılmasına karar veren Hüdai Vakfında bu hususta gerçekleşen istişare toplantısına bende katılmıştım. Daha önce belirttiğim üzere LGBT+ unsurlarına yönelik fahişeler ve türevleri kelimesinin kullanılması kararı bu toplantıda alınmıştı’’ dedi.
KADEM: ÖZÜR BEKLİYORUZ
Sonrasında KADEM vekili Av. Helin GÖRGÜL; “ Hakaret suçundan korunan hukuki menfaat toplumu oluşturan ortalama insanların nezdinde şahısların sahip olduğu toplumsal itibardır. Somut olayda yalan ve gerçek dışı açıklamalarla KADEM’in, KADEM yöneticilerinin ve KADEM camiasının sahip olduğu itibar ve saygınlık zedelenmiştir. Yazı içeriğinden KADEM 'i hedef aldığı açıkça anlaşılmaktadır. Sanık savunmasında fahişe kelimesinin kökeninden ve tarihçesinden ayrıntılı olarak bahsetmiştir. Her ne kadar fahişeler ve türevleri ifadesi direkt olarak bizi hedef almasa da yazının bütünü değerlendirildiğinde yer alan ifadelerin şeref ve saygınlığımızı, itibarımızı zedeleyecek mahiyette olduğu açıktır. Yargılama aşamasında tanık olarak dinlenen Ahmet Akın da ifadesinde yazı içeriğini de doğru bulmadığını da belirtmiştir. Daha sonra sanığa yazının yanlış anlaşılabilecek olması nedeniyle tashih yazısı yazması yönünde telkinde bulunduğunu belirtmiştir, sanık kalemi güçlü bir yazardır, fikirlerini beyan ederken KADEM ve yöneticilerinin toplumu oluşturan ortalama insanlar nezdindeki itibar ve saygınlığını zedelemeden de bir takım cümleler sarf edebilirdi, kullanabilirdi.’’ Şeklinde beyanda bulunarak KADEM olarak özür ve tashih metni beklediklerini belirtmiştir.
DİLİPAK: SONRAKİ YAZIMDA AÇIKLADIM
Bu sırada söz alan Dilipak; “Ahmet Akın bana bu yazıyı çarpıtacaklar, kullanacaklar şeklinde uyarıda bulundu, daha sonra kaleme aldığım ‘inanmamanız gerekmez miydi’ başlıklı yazımda da gerekli açıklamayı yaptığımı düşünüyorum. Bir yazar kamuoyunun harekete geçirmek için kamu yararı gözeterek şok edici ifadelerde kullanabilir, uluslararası insan hakları ödülüne layık görülen bir yazar, gazeteci ve insan hakları savunucusuyum.’’ şeklinde beyanda bulunmuştur.
''KADEM, LGBT'Yİ DESTEKLEYEN BİR TUTUMDA BULUNMADI''
KADEM vekili Av. İlknur TÜRKER; ‘’Bir ifadenin hakaret olup olmadığını toplumu oluşturan kişilerin nezdinde uyandırdığı karşılık belirler. Fahişe kelimesinin toplumda nezdinde uyandırdığı anlamda bellidir, derneğimiz hiç bir zaman LGBT yi destekleyen bir tutum içerisinde bulunmamıştır, bu iddiayı asla kabul etmiyoruz’’ şeklinde beyanda bulunmuştur. Av. İlknur TÜRKER’in beyanı üzerine söz alan Dilipak kendisini; ‘’ ben yazı içerisinde fahişelik suçtur demek istedim, LGBT'yi kastettiğim açıktır, Kur'an-ı Kerimde geçmektedir’’ diyerek açıklamıştır.
Dilipak müdafi Av. Fatih ŞEN tarafından LGBT+ ve KADEM’i aynı cümle içerisinde kullanılmasına tepki gösteren KADEM vekili Av. Helin GÖRGÜL’ün; ‘’ Savunma içeriğini kabul etmiyoruz, savunmada KADEM ve camiası sanki LGBT+ yanında ya da savunucusuymuş gibi ifadeler kullanılmıştır. Bizim tavrımız nettir, her zaman aile bütünlüğünden ve İslami değerlerden yanadır. Bizim bu konudaki kararlığımız bu dava ile ölçülemez. Bu davadaki müşteki sıfatımız ve davayı takip irademiz toplum nezdindeki itibarımızın zedelenmesine yöneliktir.’’ şeklinde aslında Dilipak’ın da uyarılarının haklılığını gösteren bir beyanda bulunmuştur.
Akabinde Dilipak müdafii Av. Esra BALCI; ‘’İddianameye konu edilen yazıda geçen ilgili ifadelerde KADEM e yönelen KADEM 'in itibarını zedeleyebilecek bir ifade yoktur. Bunu herkes anlayabilir, zaten müştekiler kendilerine yönelmediğinin farkındadır, toplumda farklı şekilde algılandığı iddiasıyla şikayette bulunmuşlardır. Yazının akışı, içeriği açıktır. KADEM 'e ilişkin eleştirilerin yer aldığı paragrafta eleştirilen hususlar bir toplumsal mesele olarak ele alınmıştır.’’ şeklinde beyanda bulunmuş ve ‘’Yanlışta ısrarın bir Müslümana yakışmayacağını’’ belirtmiştir. Bu sırada söz alan Dilipak; ‘’ Bu hafta sonu gerçekleşecek olan aileyi koruma mitingi yapılmasına karar veren Hüdai Vakfında bu hususta gerçekleşen istişare toplantısına bende katılmıştım. Daha önce belirttiğim üzere LGBT+ unsurlarına yönelik fahişeler ve türevleri kelimesinin kullanılması kararı bu toplantıda alınmıştı’’ dedi.
Sonrasında KADEM vekili Av. Helin GÖRGÜL; ‘’Hakaret suçundan korunan hukuki menfaat toplumu oluşturan ortalama insanların nezdinde şahısların sahip olduğu toplumsal itibardır. Somut olayda yalan ve gerçek dışı açıklamalarla KADEM’in,KADEM yöneticilerinin ve KADEM camiasının sahip olduğu itibar ve saygınlık zedelenmiştir. Yazı içeriğinden KADEM 'i hedef aldığı açıkça anlaşılmaktadır. Sanık savunmasında fahişe kelimesinin kökeninden ve tarihçesinden ayrıntılı olarak bahsetmiştir. Her ne kadar fahişeler ve türevleri ifadesi direkt olarak bizi hedef almasa da yazının bütünü değerlendirildiğinde yer alan ifadelerin şeref ve saygınlığımızı, itibarımızı zedeleyecek mahiyette olduğu açıktır. Yargılama aşamasında tanık olarak dinlenen Ahmet Akın da ifadesinde yazı içeriğini de doğru bulmadığını da belirtmiştir. Daha sonra sanığa yazının yanlış anlaşılabilecek olması nedeniyle tashih yazısı yazması yönünde telkinde bulunduğunu belirtmiştir, sanık kalemi güçlü bir yazardır, fikirlerini beyan ederken KADEM ve yöneticilerinin toplumu oluşturan ortalama insanlar nezdindeki itibar ve saygınlığını zedelemeden de bir takım cümleler sarf edebilirdi, kullanabilirdi.’’ şeklinde beyanda bulunarak KADEM olarak özür ve tashih metni beklediklerini belirtti.
Bu sırada söz alan Dilipak müdafii Av. Ali PACCI; ‘’ Bahse konu yazıda müştekilerin bir tanesinin adı ya da sıfatı yer almamaktadır. Müştekilerin yakındığı paragrafta KADEM 'in adı dahi geçmemektedir. Yazıda KADEM 'e yönelik eleştiri dışında hiç bir hakaret ifadesi yoktur, öyle ki yazıda sayın Fatma Şahin'in de adı geçmektedir, yazının içeriği açık olduğundan şikayetçi olmamıştır. Neden hiçbir şekilde Ak Partili bir kadın bireysel şekilde başvurmamıştır?’’ şeklinde beyanda bulunmuştur.
Fatma ŞAHİN ismi üzerine söz alan Dilipak; ‘’İstanbul Sözleşmesine ilişkin yapılan istişarelerde Fatma Şahin ile birlikte bulunduk. Kendisi benim çalışmalarımı bilir hatta ne yapmak istediğimle ilgili birebir kurulacak komisyon çerçevesinde konuşmak, danışmak istediğini söyledi.’’ dedi.
Duruşma sonunda davanın esası hakkındaki mütalaasını açıklayan Cumhuriyet savcısı G.G. , A.B. , G.A. isimli müştekiler yönünden düşme kararı verilmesini, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanlığı ile Kadın ve Demokrasi Derneği’nin tüzel kişi olarak hakaret suçunun mağduru sıfatını taşıyamaması sebebiyle müşteki olamayacaklarını ve seksen beş (85) müşteki ve katılan yönünden de zincirleme suç hükümlerinin tatbiki ile Dilipak’ın Hakaret Suçu’nu işlediğinden bahisle cezalandırılmasını talep etmiştir. Karar celsesi 13/10/2023 günü 09:30’a bırakılmıştır.
Dilipak müdafii Av. Fatih ŞEN, dava sonunda yaptığı açıklamada LGBT+ oluşumunun Türk Toplumu için kadın hakları savunuculuğundan ziyade kadın haklarını tahrip eden, Türk aile yapısını bozucu nitelikte unsurlar barındırdığından bahisle müvekkili Dilipak’ın yazısında geçen ve işaret edilen kişilerin aslında müştekiler olmadığının açık olduğu, LGBT+ konusunda ilk atağın KADEM’den geldiğini, LGBT+ konularında gerek KADEM’in gerek ise de Ak Parti Kadın Kolları’nın bulunmaması gerektiğini belirtmiştir.
Dilipak üzerine atılı suça ilişkin de savunmalarda bulunan Av. Fatih ŞEN; ‘’ Somut olayımızda müvekkil Dilipak: ''Koç kadar, Sabancı kadar, Eczacıbaşı kadar bizim “Yeşil sermaye” davasına sadakat gösterip, bu fahişelere ve onların türevlerine karşı seslerini yükseltebilecekler mi?'' şeklinde yazımda bulunmuştur. Cümle devamında ''AK Parti içindeki FETÖ’nün zihniyet ikizi AKP’liler ve AKP’nin papatyaları'' diyerek de, Özal'ın partisi ANAP'ta beliren ve kendilerini papatyalar olarak tanımlayan grubun benzerinin AK Parti içerisinde de belirmeye başladıklarını ve partilerin sonlarının aynı olmaması adına uyarılarda bulunduğu aşikardır. Dilipak kendisini de ait hissettiği Ak Parti ve tabanına karşı kendisini sorumlu hissederek uyarılarda bulunmuştur. Burada kullanılan bu fahişeler ve onların türevleri ibaresi herhangi birisi için kullanılmamıştır. Burada kastedilen LGBT+ gruplarının muhafazakar tabanlı ve gücünü de muhafazakar tabanından alan yapının bozulması ve kuruluştan bu yana mücadele etmiş oldukları zihniyet ile eş değer konuma düşmeleri ihtimaline karşı uyarılardan ibarettir. İlgili yazıdan bir önce yazmış olduğu köşe yazısında da LGBT+, İstanbul Sözleşmesi üzerine eleştirilerde ve uyarılarda bulunmuştur. Dava konusu yazıda da çerçeve bu bahisten ibarettir. Keza Hakaret Suçu'nda mağdurun belirlenebilir olması gerekmektedir.
Öte yandan da hakaret suçunun mağduru bir tüzel kişi olamamaktadır. Kamuoyu tarafından konunun mağdurun Ak Parti ve Ak Parti Kadın Kolları sanığın da Dilipak olduğu şeklinde lanse edilmesi organize linç girişiminden ibarettir. İlgili yazıda da herhangi bir mağduru niteler veyahut da dosya kapsamında katılan olarak kabul edilen hiçbir şahıs nitelendirilmemiştir. Sonuç olarak müvekkil, kendi mahallesinden olduğunu düşündüğü Ak Partilileri hassasiyet ile uyarmıştır. LGBT+ cenahına pozitif ayrımcılık talep eden zihniyeti suçlamıştır. Güncel ve geçmiş yazıları takip edildiğinde bu husus açıklığa kavuşacaktır. Burada kastedilen işbu ceza dava dosyası kapsamında Dilipak'tan şikayetçi olan ve katılan olarak kabul edilen Ak Partili insanlar değil Ak Partililerin de hoş karşılamadığı AKP'lilere yönelik olarak eleştirel bir bakış açısıdır. Öte yandan bu cümleler Ak Parti'ye yönelik olarak kullanılsa dahi matufiyet konusunda ciddi bir hukuki sorun bulunmaktadır. Yukarıda da açıkladığımız şekilde mağdurun belirlenebilir olmadığı durumlarda matufiyet şartının sağlandığından bahsedemeyeceğiz.
Huzurda bulunan dosya, başından sonuna, müvekkilin de daha önce ifade ettiği şekli ile talimatlar yolu ile şablon dilekçeler aracılığıyla huzura gelen bir dosyadır. Yukarıda açıklamış bulunduğumuz hususlara rağmen Dilipak'ın cezalandırılması cihetine gidilmesi büyük bir hukuki garabet ve ifade özgürlüğünün ihlali olacaktır.'' ifadelerini kullandı.
Dilipak müdafii Av. Fatih ŞEN, müvekkilinin masumiyetini ve haklılığını tescil edecek, ve Türk Hukuku adına da emsal davalara örnek teşkil edecek nitelikte bir karara imza atılmasını bekliyoruz şeklinde açıklamalarda bulunmuştur.