Yazımıza bir hüküm cümlesiyle başlayalım: Suya düşen renk, hakikatin gölgesidir! Su, hayatın alametidir. Ve dahi Hakk Teâlâ, Enbiyâ Sûresi’nin 30’uncu âyet-i kerîmesinde mealen “…Ve canlı olan her şeyi sudan meydana getirdik…” buyurmaktadır.

Mahza rahmet olan su, gökyüzünden yeryüzüne inerken sûret değiştirir; lâkin özünden hiçbir şey kaybetmez. Bazen bir damla olur, bazen bir umman! Kimi zaman sarnıçta birikir, kimi zaman dalga olur, taşar. Ressam ve plastik sanatkâr Ali Emre Kaymak’ın sanatı da işte bu hakikatin kıyısında, maddenin ruha temas ettiği o ince eşikte vücut buluyor!

Rengin ve Tefekkürün Münâsebeti
Kırk yılı aşkın sanat serüveni boyunca Kaymak, tefekkürün estetiğini aramaktan hiç vazgeçmedi. Onun için sanat, yalnızca göze hitap eden bir temâşâ değil; kalbe dokunan derin bir düşüncedir. Kelâmın bu yerinde yeni bir hüküm cümlesi daha kuralım: Boyayı tuvale süren el değil, formu ruha dönüştüren bir gönül sahibidir o!

Resimlerinde su, sadece bir unsur değil, içinden akrilik boyalar geçen bir varoluş remzidir! Kaymak, suyun altında, ışığın kırıldığı o derinlikte kendi hakikatini arıyor. “Ne arıyorsun bu suda?” diye sorulduğunda, cevabı sâdedir ama mânidardır: “Berraklığı.” Çünkü bilir ki insan, kendi iç sarnıcına inmeden dış dünyanın güzelliğini idrak edemez.
Biriktirmek ve Taşmak Arasında
Kaymak’ın “Sarnıç” adlı yeni sergisi, yılların tefekkürle yoğrulmuş birikiminin taşmaya yüz tutmuş hâli olsa gerektir. Malum olduğu üzere sarnıç, hem koruyan hem de saklayan bir mekândır. Sanatkârın zihninde ve gönlünde nice yıllar biriken renkler, imgeler, düşünceler, nihayet bu sergide su misali, ötelere, ötelerin ötesine doğru taşıyor!
Akrilikle bezenen her tablo, bir su katmanı; her renk, bir dalga; her form, bir balık! Sessizlik ise o derinliğin ta kendisi! Kaymak, adeta “suyun altında resim yapan bir dalgıç”; nefesini sanatla tutan, yüzeye her çıktığında biraz daha sadeleşerek, biraz daha hakikate yaklaşan usta.

Zamanın Dışında Bir Sanatkâr
Kimi dostlarının ve bahusus Süleyman Özdil’in tâbir ve tavsifiyle “geçen milenyumdan gelen plastik sanatçı” Kaymak, çağının hazına ve hızına elini, ayağını, fırçasını, paletini kaptırmamış, insan olma ve insan kalma yolunda mücadele eden bir şahs-ı vâhid. O, renkleriyle, balık figürleriyle, mavinin her tonuyla modern zamanların güftügûsu içinde durağanlığın zarafetini, sessizliğin haysiyetini ve tefekkürün estetiğini hatırlatıyor. Onun eserlerinde zaman bir çizgi değil, bir devrândır; dün ile yarın aynı suyun içinde Hakk’ı zikreder!
Sanat, Bir Dua Gibidir
Ali Emre Kaymak’ın sanatında her fırça darbesi bir nefes, her renk bir hamd, her oluş bir teslimiyet! Bu sebeple onun sanatı, biçimin ötesinde bir dua; estetikten ziyade irfânın, Barbaros Ceylan üstadın ifadesiyle ‘gönlün dili’dir. Her eser, bir niyaz, bir secde, ana kucağı misali sığınma sahnesi!

Taşın, Suyun ve Hafızanın İzinde
“Sarnıç” resim sergisi Gülhane Sarnıcı’nda sanatseverlerle buluştu.
18 Ekim 2025 Cumartesi günü ziyarete açılan sergi, 18 Ocak 2026 tarihine dek —pazartesi günleri hariç— her gün 10.00–18.00 saatleri arasında ücretsiz olarak gezilebilecek.
Kaymak, balık ve su imgeleri üzerinden kişisel hafızasıyla kentin çok katmanlı belleği arasında zarif bir köprü kuruyor. Denizle kurduğu bağ, sahil hayatının izleri, çocukluk hatıralarının sükûneti… Hepsi, izleyiciyi hem şahsî hem de müşterek bir hafıza yolculuğuna çıkarıyor.
Asırlardır suya ev sahipliği yapan Gülhane Sarnıcı’nın taş duvarları, bu kez ressamın naif fırça darbeleriyle yankılanıyor! Mekânın kadîm sessizliği ile sanatkârın renkleri arasında kurulan diyalog, ziyaretçiye derin bir tefekkür tecrübesi sunuyor.
Bir Çağrının İçinde Saklı Hikmet
“Sarnıç”, günümüz insanına unuttuğu bir hakikati hatırlatıyor: Durmayı, dinlemeyi, beklemeyi…Kaymak, sarnıcın serinliğinden sesleniyor: “Gözün gördüğüne değil, kalbin sezdiğine inan.
İçindeki sarnıcı kirletme, kurutma, suyunu paylaş!” Muhatabımızın son cümlesindeki yükleme, Sırlı Süleyman Efendi’den bir katkı geliyor: Mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır, hüzünler paylaşıldıkça azalır!
Bu çağrının içinde hem bir îkaz hem bir müjde saklı: Ruhumuzun sarnıcı hızla kuruyor; lâkin sanat, o berraklığı muhafaza etme telaşında!.

Ali Emre Kaymak’ın “Sarnıç”ı bir sergiden ziyade, enfüsî (iç) âleme yolculuk, yahut kimi zaman cehrî (sesli) kimi zaman da hafî (gizli) zikir. Zikir dendiğinde bittabi başzâkir Selman Efendi’nin âvâzı işitilir: Şem’a yanan pervaneler, gelsin beraber yanalım! Çünkü zikir, suya düşen bir renk lekesi kadar sâde, okyanus misali derindir!
İbrahim Ethem Gören – 20 Ekim 2025
Yazı No: 696

Sarnıçta balıklar renkler ve umutlar yazınızda bir derginin sadece bir sergi olmadığını,sanatın sadece görünenden ibaret olmadığını büyük bir ustalık ve incelikle anlatmışsınız.Sanatkarımızın da sizinde elinize emeğinize yüreğinize sağlık üstadım
Teşekkürler Halit Bey. Var olunuz. Ankara’ya selam ve hürmetlerimle…