Türk tarihinde benzerine hiçrastlamadığımız 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden iki yıl geçti. Bu iki yıl içerisinde Türkiye çok köklü değişimlere sahne oldu. Darbe girişiminin en somut sonucu olan OHAL`in dahi devam ettiği bu sürecin nasıl sonuçlanacağını ise bugünden kestirmek çok zor görünüyor. 

 

Önümüzdeki 50 yılı şekillendirecek bir kırılmanın yaşandığı 15 Temmuz, sadece siyasal sistemimizde değil sosyal hayatımızda ve dini anlayışımızda da tahmin edilemeyecek ölçüde belirleyici oldu. Klasik askeri darbelerden pek çok anlamda ayrışan 15 Temmuz, etki ve yıkımıyla da sarsıcı sonuçlara kapı araladı. 250 şehit ve yüzlerce gazi, toplumsal hafızamızda canlı bir şekilde yaşıyor. 

 

Peki motivasyonunu sapkın bir din yorumundan alan FETÖ, darbe girişiminin ardından nasıl bir propaganda dili kullanmaya başladı? Benzer örgütler gibi yeraltına çekilerek tamamen marjinalleşti mi yoksa Batılı ülkelerin örtülü desteğiyle yeni bir diaspora mı oluşturdu? Geride kalan iki yıla baktığımızda FETÖ`nün çok sinsi bir örgütlenme modeliyle varlığını sürdürme arayışında olduğunu gözlemliyoruz. Pensilvanya`ya yerleştiği günden itibaren uluslararası sisteme dahil olan FETÖ, faaliyet alanları açısından büyük darbeler yese de algı operasyonlarını sürdürüyor. 

 

Ne büyük bir tesadüf ki, Oxford Dictionaries, başarısız darbe girişiminin gerçekleştiği 2016 yılının kelimesi olarak post-truth`u seçmişti. Dilimize gerçek-ötesi`, gerçek-sonrası ya da post-olgusal` olarak da aktarılan post-truth`, FETÖ`nün 15 Temmuz ile ilgili oluşturmaya çalıştığı şüpheleri tanımlamada anahtar bir kavram olarak dikkat çekiyor. Dilbilimciler 2016`nın en çok tartışılan kavramını nesnel hakikatlerin belirli bir konu üzerinde kamuoyunu belirlemede duygulardan ve kişisel kanaatlerden daha az etkili olması durumu` olarak açıklıyorlar. 

 

Başta ABD olmak üzere özellikle Batılı ülkelere kaçan FETÖfirarilerinin yapmak istediği de tam bu kavrama denk geliyor. Nesnel hakikatlerin kamuoyunu belirlemede daha az etkili olacağına inanan FETÖ, 15 Temmuz gecesine dair akıl almaz yalanlarını piyasaya sürüyor. Sosyal medya aracılığıyla yürütülen çalışmalarda 15 Temmuz gecesi yaşadığımız her şeye dair şüphe oluşturulmaya çalışılıyor. Görsel belleğin kaydettiği tüm gerçekleri reddeden bu kişiler, daha üzerinden iki yıl bile geçmemiş hakikatleri yıkmanın savaşını veriyor.

 

Proje örgüt olarak tanımlanan FETÖ`nün merkez yapılanmasının ve Pensilvanya`daki ana karargahının faaliyetlerini özgürce sürdürmesi 15 Temmuz`a dair dezenformasyon çalışmalarının önümüzdeki süreçte de devam edeceğini ortaya koyuyor. Sadece sivil alanda değil özellikle koruma kalkanı içerisinde oldukları ABD`de kamusal alanda da yalanlarını serbestçe ifade eden firari FETÖ`cüler, Türkiye düşmanı her tür projenin bileşeni olma çabası içerisindeler.

 

Ağırlıklı olarak internet yayınları, bloglar, Youtube kanalları ve sosyal medya hesapları üzerinden çalışmalar yürüten FETÖ, `post-truth` bilgiler üretmeye ve yaymaya çalışıyor. Ne acı ki, çok FETÖiçerisinde çok sınırlı ve kontrollü olarak yapıldığı tahmin edilen özeleştirilerde 15 Temmuz neredeyse hiçyer almıyor. 

 

FETÖ`nün merkez karargahıyla aralarına mesafe koydukları izlenimi veren bazı kişiler yazdıkları yazılarda, paylaştıkları yorumlarında 15 Temmuz darbe girişimindeki rollerini hep görmezden geliyorlar. Ağırlıklı olarak hareketin üst yönetimiyle tabanı arasında yaşanan sorunlara odaklanan bu kişiler, FETÖelebaşı Gülen yerine yakın çevresinde konumlanan imam`ları hedef alıyorlar. 

 

Türkiye`nin 17-25 Aralık sonrası sınırlı, 15 Temmuz sonrası ise topyekun şekilde başlattığı FETÖile mücadelenin sağlıklı bir bilançosunu yaparken artık bir diaspora olarak tanımlanan Batı ülkelerindeki örgüt üyelerinin durumunu gözden kaçırmamak gerekiyor. İçeridekilerin yaşadığı tecrübe ile dışarıdaki militanların önceliklerinin çok farklı olduğunu dikkate alarak FETÖile mücadeleyi artık daha çok Türkiye sınırları dışında güçlü bir şekilde sürdürmenin gereği açıktır.