Yunan efsanesine göre, Truva Savaşı ndan sonra Pamphylia ya gelen kahraman Mopsos liderliğindeki Argive kolonicileri tarafından kurulan Aspendos`tan bahsedeceğim. Antalya seyahat eden misafirlerimiz, burayı ilk defa ziyaret ettiklerinde, içeri girdikleri andan itibaren hayranlıklarını gizlemiyorlar, buraya geldiklerine çok mutlu oluyorlar.
Tarihçiler şehrin yakınlarında akan nehrin kenarında İ.Ö. 467 yılında Yunanlılarla Persler arasında geçen, Eurymedon Savaşı adıyla anılan savaşta Yunan tarafının kazandığından bahseder. Aspendos, Büyük İskender`e hileli yollarla direnme göstermeye çalışsa da sonuçta teslim olup, şehirde yetiştirilen ünlü atlar ve altın karşılığındaki vergi borcunu kabul etmişlerdir. İskender`in ölümünden sonra Ptolemaios egemenliğine giren şehrin, en parlak dönemi şüphesiz, ünlü tiyatro ve suyollarının inşa edildiği Roma İmparatorluk dönemidir.
Kentin diğer kalıntıları ise tiyatronun arkasında, akropolün yukarısında yer alırlar. Aspendos un gözden kaçırılmaması gereken bir diğer kalıntısı da su kemerleridir. Kuzeydeki dağlardan şehre su getiren 1 km uzunluğundaki bu kemerler dizisi olağanüstü bir mühendislik becerisini ortaya koyar ve eski çağlardan günümüze kalan nadir örneklerdendir. Genel görünümü, yaklaşık 1 kilometre uzunluğundaki kuzey-güney konumlu kemerli köprünün her iki ucundaki su basınçkuleleri oluşturur. Şehrin suyu tepede yer yer görülebilen ana kayaya oyulmuş armut şekilli sarnıçlarda toplanırken, İ.S. 2. ve 3 üncü yüzyıllarda tüm yapılarla beraber suyolu sistemi geliştirilerek suyun daha düzenli elde edilmesi başarılmıştır. Tiyatronun yaslandığı, yer yer sur duvarları ile çevrili tepenin üzerinde ise şehir merkezinin yapıları olan agora, bazilika, anıtsal çeşme, meclis binası ile anıtsal tak, cadde ve Hellenistik tapınak, görülmesi gerekli kalıntılardır.
Antalya - Alanya karayolunun 44 üncü kilometresinden kuzeye dönen yolun 2 nci kilometresinde yer alan Aspendos, sadece bizim ülkemizin değil tüm Akdeniz`e kıyısı olan ülkeler arasında bile en iyi korunagelmiş Roma Dönemi tiyatrosuna sahip olmasıyla ünlüdür. Şehir, bölgenin en büyük nehirlerinden Köprüçay (Antik Eurymedon) yakınlarındaki tepe düzlüğünde kurulmuştur. Aspendos Tiyatrosu, gerek mimari özellikleri gerekse iyi koruna gelmişliği ile Roma Devri tiyatrolarının günümüzdeki en seçkin temsilcilerinden biridir. Yapı, Roma tiyatro mimarisinin ve yapım tekniğinin son çizgilerini sergiler. Devrinin görkemli yapılarından biri olan Aspendos tiyatrosu 15&ndash 20 bin kişi alabilmekteydi. İmparator Marcus Aurelius devrinde (İ.S. 161&ndash 180) Theodoros`un oğlu mimar Zenon tarafından inşa edilmiştir. Girişin iki anında Grekçe ve Latince yazıtlardan Curtius Crispinus ve Curtius Auspicatus adlı şehrin zengini iki kardeş tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
Böylesine ufak bir ölçekte bir kentin tüm Akdeniz dünyasının en geçerli parasını basması ve anıtsal yapılarla donanması ekonomisindeki rahatlıkla açıklanabilir. Şehir ekonomisini ayakta tutan en önemli ihraçürünü bugün kurutulup pamuk tarımında kullanılan, yakınlarındaki Kapria Gölü nden elde dilen tuzdur. Diğer ihraçürünleriyle beraber ulaşıma elverişli nehir aracılığıyla diğer Akdeniz pazarlarına gönderilen tuz, şehrin en önemli gelir kaynağıydı. Ayrıca bağcılık ve buna bağlı olarak şarapçılık, zeytin ve zeytinyağı ile diğer tahıl ürünleri ve yaş meyve şehrin tarıma dayalı diğer ihraçürünleriydi. Tarihçiler Aspendos`ta yetiştirilen atların tüm Yakındoğu ve Akdeniz dünyasının en aranır atları olduğunu yazarlar. Aspendos, Bizans ve Selçuklu dönemlerinde varlığını sürdüren şehirlerden biridir. Ü nlü tiyatroda Selçuklu dönemi onarım izlerini özellikle dış cephe ortasındaki anıtsal kapı eklentisinde ve cephesindeki koyu kırmızı zigzag desenli sıva kaplamada görmek mümkündür. Selçuklu sultanlarının konakladıkları, kervansaray olarak düzenlendiği düşünülen sahne binasının günümüze dek sağlam kalabilmesinin en önemli nedeni de bu Selçuklu onarım ve korumacılığına bağlanır. Mustafa Kemal Atatürk de 1930 yılında burayı ziyaret etmiş, 'onarılıp yeniden kullanılması' için direktifler vermiştir.
Ü lkemizin en önemli tarihi alanlarından birisi olan Aspendos`u gezip görmediyseniz, mutlaka ziyaret edin. Ziyaret ettiğinizde uzun süre orada kalacaksınız ve tarihte bir yolculuğa çıkacaksınız.