Köyüm Sevinçli`nin karşı yamacında ki dağın ismidir Hodul.
Hodul`un batı kısmında tarlalarla birleştiği yerde hepimizin çocukluğunda masalsı bir patika yol vardı. O yola girdiğinizde bütün çalılar yolun içine girmek istermişcesine yolu kapatırdı, yol kısa ama gizemliydi. Tam da o patika yolun bittiği yerde  Hodul`la Gürdere`nin koynunda sakladığı bir erik bahçesi vardı.
Onbaşı Dayım o kadar özenirdi ki erik bahçesine, uzaktan bakınca lütfen bana dokunmayın sözünü bahçenin kendisi anlatır adeta...
Bahçenin baştan sona her yerini cılbırtı çalılarıyla el emeği örmüştür Onbaşı Dayım. Haksızda sayılmaz yani bizim gibi çocukluğu seyip  geçenler iyi bilir köy yerinde bağlar bahçeler her an çocukların talan etme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Ama onbaşı dayımın erik bahçesi ile hukuku başkadır. Onunla yatar onunla kalkar. Sabahları çok erken gittiği için gidişini göremeyiz, ancak dönüş yolu zamanı tam da akşam ezanına denk gelir. Akşam ezanı köyde okunmaya başladığında Onbaşı Dayım eşeğin üstünde çift gözlü heybesi dolu içinde erik, üzüm, incir sepeti görüne görüne köye giriş yapar...
Biz de uyanıklık yapar sanki onbaşı dayımla karşılaşıyormuş gibi köy yolunda onun karşısından gelirdik. Bizi görünce hemen eşeğini durdurur heybenin arasından bize meşhur kırmızı-sarı eriklerinden verir bir salkım da bağ üzümü tutuşturuverirdi elimize...
  'Onbaşı Dayımın erikleri 'benim nasıl kutsalım olmasın yıl boyunca onlara bakarken hep işte bu Onbaşı Dayımın erikleri diye bakar ve severim.
  Bugün bahçeye çıktığımda gördüm ki sadık dost bu yıl oldukça cömert ... cömertliği  bir yana alıp götürdü beni Hodul`un eteğinden Gürdereye giden o patika yolun ucundaki erik bahçesine.
Hasatı orda yaptım sanki bugün...