lemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz (s.a.s.)`i, insani erdemlerden ve kulluk bilincinden uzaklaşmış cahiliye toplumu hazmedemedi. Mekkeli müşrikler, kendilerine bir şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderilen Merhamet Peygamberine akla hayale gelmedik baskı ve zulmü reva gördüler. Ona kucak açmak, onunla yeniden kendilerine gelmek yerine onu dışladılar, Onun hayatına kastettiler. Bu baskı ve şiddet ortamında İslam`ı yayma ve yaşama imkânı kalmadığını gören Peygamberimiz önce sahabeden bazılarını gönderdi, sonra da kendisi gitti fedakâr insanların şehri Medine`ye.
İşte Allah Resulü ve ashabının bu kutlu yolculuğunun adı hicrettir. Bu hicret, sıradan bir göçdeğildir. Hz. Ömer döneminde takvim başlangıcı kabul edilen hicret, Müslümanlar için bir milattır. Hicretle beraber İslam`ın yüksek hakikatleri Medine`den bütün yeryüzüne dalga dalga yayılmaya başlamıştır
Hicret, Müslümanlar için birçok dersler içermektedir. Her şeyden önce bu hicret, bir kaçış değil, yüce değerlerin yeryüzünde neşv-ü nemâ bulması için girişilen kutlu bir yolculuktur. Hicret şiddetten merhamete, esaretten özgürlüğe gidişin adıdır. Allah`a itaatin, sadece O`na kul olmanın göstergesidir.
Hicret, İslam davası uğruna anadan, babadan, evlattan hatta candan vazgeçişin, ibretli ve meşakkatli kıssasıdır. Hicret, yarını, diyarını, malını-mülkünü Allah için göz kırpmadan terk eden Muhacir ve onları bağırlarına basan Ensârın destanıdır. Bu destanda fedakârlık, kardeşlik, ahde vefa, birlik ve beraberlik, sevgi, saygı, paylaşma ve kucaklaşma vardır. Hâsılı hicret, Allah`a ibadete, insanî erdemlere, rahmet ve medeniyete gönlünü açanların azmi ve kararlılığı, bu değerlere kapılarını kapatanların ise hüsranıdır.
Resû lullah Efendimizin hadisi doğrultusunda asıl hicret, haram ve günahları terk ederek Yüce Allah`a teslimiyettir. Allah Resulüne gönülden bağlılığın, sadakatin, ümmet olabilme gayret ve samimiyetinin ifadesidir. Hicret, insanlık onurunu zedeleyen her türlü süflî duygu ve emellere sırt çevirmektir. Ulvî değerler uğruna mücadele etmektir. Hicret batıldan, boş şeylerden, ömrü israf eden her türlü arzu ve istekten uzaklaşmaktır. Hakk, hakikat ve ahlak yolunda ilerlemektir. Yüce Mevlâ`nın yarattığı tertemiz fıtratımızı muhafaza edebilmektir. Şirkten, küfürden, nifaktan uzak durup, imana sadık kalabilmektir.
Hicret ahlakına sahip olmanın ölçüsü Allah`a kul, Resulüne ümmet olma bilinciyle, yeryüzünde iyiliğin hâkim olması için gayret göstermektir. Sevgi, saygı, paylaşma, yardımlaşma duygusuyla, samimiyetle kardeşine, milletine, değerlerine gönülden bağlı olmaktır. Dolayısıyla İslam`ın bütün değerlerini istismar ederek, vatanına ve milletine her türlü hainliği yapanların, hicret kelimesinin arkasına sığınmaları beyhude bir çabadır. Böylelerinin, içine düştükleri acizliği, hicret kelimesini kirleterek müntesiplerine izah etmeye çalışmaları, hicret gibi ulvi bir kavramı istismardan başka bir şey değildir.
Geliniz! Bu anda iyilik ve hayırlara hicrete, hakiki bir muhacir olmaya söz verelim. Salih ve sadık kul olmak, Muhacir ve Ensar kardeşliğini aramızda yeniden kurmak ve ilahi rahmeti tecelli ettirecek hicretlere koyulmak adına bu günümüzü milat bilelim. Peygamberimiz (s.a.s)`in öğrettiği şekilde, Allah`ın emrettiklerini yapıp yasaklarından uzak kalalım ve böylece bizler de hicret sevabına nail olalım. Gönül yesribimiz, İslam`ın nuruyla erdemi, ahlakı, insaniyeti temsil eden tenvir edilmiş Medine olsun.
Ne mutlu hayat yolculuğunu kutlu bir hicrete dönüştürebilenlere!
Ne mutlu bu hicretin sonunda Allah`ın rızasına ulaşabilenlere!