Dünyanın en gelişmiş silahlarını Gazze’de deneyen İslam ve insanlık düşmanı küresel Siyonist terör örgütünün jandarması İsrail, askeri ve siyasi olarak istediği hiçbir şeyi alamayınca bu sefer oradaki tüm insanları; çocuk, yaşlı, hasta demeden, topyekûn susuz, aç, biilaç bırakarak, tüm insani hayat damarlarını keserek insanları yavaş yavaş ölüme terk etmiş, ne kadar acziyet içerisinde olduğunu göstermiştir. Bir kere daha aşağıların aşağısı çukuruna düşmüş, bütün dünyaya rezil-i rüsvay olmuştur.
Sahiplerini güç durumuna sokmuş, dünya bu rezaleti seyretse de içinde bir kısım vicdan sahipleri seslerini çıkararak “Neler oluyor?” demeye başlamıştır. Dünya daha önce böyle bir işkence, zulüm görmedi. Nazi Almanyası’nda bu kadar sistematik zulüm yapılmadı. İnsanlar aç susuz bırakılmadı, yavaş yavaş ölüme terkedilmediler. İnsanoğlunun tarihinde hiç bu kadar zulüm olmamıştır. Zulmü yapanlar da bu kadar aciz, zelil, alçak, çukur duruma düşmemişlerdir.
Bu girdaptan çıkar, ya Rabbülalemin. Dünyada da, ahirette de bu zalimlere gün yüzü gösterme. Birbirlerine kırdır, tüm yardım edenleri kahrı perişan eyle. Biz Müslümanlara da feraset, şahsiyet bahşeyle.
İsrail, yalnız Gazze’de değil, bütün dünyada terör estiriyor. Emperyal dünyanın tüm kirli işlerini görmek ve sahiplerine bağlılığını en iyi şekilde göstermek için her tarafa saldırıyor ve saldırmaya da hazır olarak bekliyor.
Gazze’de tüm insani hayat belirtilerini yok eden terör örgütü, aynı zamanda dünyaya diş gösteriyor. Hiçbir kural tanımadığını, her an her yere saldırmak için hazır beklediğini göstere göstere ne demek istiyor?
Birincisi, sahiplerine layık ve sadık olduğunu, her türlü işlerini sorunsuz hallettiğini göstermeye çalışıyor. Trump, Netanyahu’ya “Çok güzel iş çıkardın, çok başarılı oldun.” diyerek kendisine teşekkür etmişti.
İkinci olarak dünyaya şunu açıkça gösteriyor ki: Her türlü istek ve arzusunu yapabileceğini, istediği zaman istediği yere saldırıp yok edebileceğini, tüm dünyanın kendi kayıtsız şartsız egemenliğinde olduğunu; istediği zaman, istediği yeri yok edebileceğini, hayat izi dahi bırakmayacağını, en acımasız şekilde hiçbir kural tanımadan, her türlü hukukun üstünde, hiç kimseye hesap vermeden kapatabileceği korkusunu vermeye çalışıyor.
Egemenliği altındaki dünya suskun ve bunu yapabileceğini biliyor. Çünkü İsrail’in yalnız bir devlet olmadığını; İngiltere’nin, Almanya’nın, Fransa, ABD ve birçok ülkenin birleşik terör örgütü olduğunu biliyor. Anglo-Sakson Protestanların dünya terör devleti olduğunu; sadece Yahudi’nin değil, bir emperyal proje olduğunu, bu projenin stratejik emperyal hedeflerinin olduğunu biliyor dünya.
Ancak karşı koyacak ne irade ne de gücü var. O yüzden her devlet iyi geçinmeye çalışıyor. Bulaşmak istemiyor, çünkü İsrail’in kendi başına bir devlet olmadığını bildiğinden; bulaştığı zaman tüm dünyada emperyal sistem tarafından başına gelecekleri biliyor.
Hiçbir devletin tek başına bu emperyal güçle başa çıkma, mücadele etme imkânı bulunmamaktadır. Daha doğru bir ifade ile silahla bu güce karşı gelmekten önce, bu emperyal gücü besleyen kaynakları tespit edip bunlara karşı mücadele geliştirmek; bu gücü temelinden sarsar ve hiç beklemediği bir cephede, hiç mücadeleyle baş edemeyeceği bir alan açılmış olacağından buna karşı koyacak bir imkân ve ihtimal bulunmamaktadır.
Bu emperyal gücün arkasındaki devasa İsrail’den de, birçok ülkenin toplamından büyük global/küresel şirketlerin ürettikleri ve tüm dünyaya pazarladıkları mal ve hizmetleri almamak, tüketmemek en yumuşak tarafıdır. Tüm ürettikleri mal ve hizmetlerle değerleri almamak, kullanmamaktır.
Hatta kendi silahıyla vurmak için — çünkü bütün dünyada birbirleriyle her alanda rekabet ettikleri için, başka rakipleri olmadığından — stratejik olarak, örneğin aynı alanda beş markası olan bir sektörde önce bir marka boykot edilir, iflas edince sırayla diğer markalar boykot edilir. Asla kendi aralarındaki rekabete dayanamazlar.
Böylece rakibi olarak kendilerini yaratan bu iktisadi güç dengelenmiş, dizginlenmiş olur. Tüm dünyadaki bu şekilde tekelleşip tek otorite kendisini gören güce karşı hiçbir gücün alternatifsiz olmadığını, her şeyin bir zamanı ve yeri olduğunu; yer ve zamanı gelince de ömrünü tamamlayıp tanınmayan, bilinmeyen kötülükler mezarlığındaki yerini almış olur.
Hiçbir sorun çözümsüz değildir. Bazı zorluklar olabilir, ancak asla çözümsüz değildir. Çalışma, gayret ve kuvvetli bir siyasi ve sosyal irade ile çözülemeyecek sorun yoktur. Bu küresel güç asıl kuvvetini mazlum dünyadan alıyor. İnsanlar bunun farkına vardığı zaman, sorunun yarısı çözülmüş demektir. Gerisi biraz emek, biraz zaman, biraz sabır lazım.
Kendilerini dünyanın ve insanın sahibi gören bu gücün ne kadar çaresiz, ne kadar aciz olduğunu bir avuç Gazzeli, hiçbir zaman unutmayacakları bir ders verdiler. Dünyadan tamamen tecrit edilmiş, Allah’tan başka hiçbir dayanağı olmayan Gazzelilere dahi hiçbir şey yaptıramamış, aciz duruma düşmüşlerdir.
İsrail aynı şartlarda olsaydı kaç saat dayanırdı, bunu sormak lazım. O zaman kim güçlü? Bu çağın en soylu, en şerefli mücadelesini veren Gazze halkını eğer dünya yalnız bırakmamış olsaydı, İsrail perişan olmuştu.
Ellerinde yiyecek ekmeği dahi olmayan bu insanların; çoluk çocuk, kadın, hasta, yaşlı insanların mücadelesini dünya insanlık tarihi unutmayacaktır. Bir de barbar, vahşi Batı’nın tasmalıklarını… Hiçbir zaman yapılan işkence, zulüm, savaş suçları, soykırımı…
Bu dünya durdukça bu yapılan vahşet de anlatılacaktır. O zaman kimin kazanıp kimin kaybettiği daha belli değil; savaş hâlâ devam ediyor, devam da edecektir. Bu hesap burada bitmez. Savaş dursa da bitmez. Bu hesap sorulmazsa bir daha, bir daha tekrar yaşanır. İnsanlık, er ya da geç bunun hesabını soracaktır. Bir avuç insanın nasıl dünyaya egemen olduğunu, nasıl tüm dünyayı sömürdüğünü, yapılan haksız eylem ve zulümlerin hesabı görülecektir. Mazlumun ahı, geç kalsa da yerde kalmaz.

YORUMLAR