Bir gün Mescid-i Nebevi`de bir grup sahabi, tesbih ve duayla, diğer bir grup sahabi de ilimle meşguldü. Ashabın bu durumunu gören Peygamberimiz (s.a.s), şöyle buyurdu: 'Her iki grup da hayırlı bir işle meşguller. Bir kısmı Allah`a dua ediyor ve O`ndan bir şey istiyorlar. Allah, onlara dilerse verir, dilerse vermez. Diğerleri ise ilim tahsil ediyorlar ve bilmeyen kimselere ilim öğretiyorlar. İşte bunların yaptığı daha faziletlidir.'
Allah Resû lü (s.a.s), ilim tahsil eden sahabeyi sadece bu şekilde taltif etmekle kalmadı. 'Şüphe yok ki, ben de bir öğretmen, bir öğretici olarak gönderildim.' buyurarak onların yanına oturdu. Zira o, 'Bilenlerle bilmeyenler hiçbir olur mu?' Ayeti doğrultusunda bilginin, ilmin üstünlüğünü yaşantısıyla ortaya koyan bir peygamberdi.
Resû lullah Efendimiz, ömrü boyunca ilme, bilgiye, öğrenmeye büyük önem verdi. Onun en büyük gayelerinden birisi, cehaleti yok etmekti. Hak ve hakikate götüren, hayatı anlamlı kılan bilgiyi, insanı yücelten ilmi öğretmekti. O, 'Allah`ım! Bana fayda verecek ilmi öğret ve ilmimi artır.' şeklinde yakaran bir Rahmet Elçisiydi. Zira Peygamberimiz, ilk olarak hidayet rehberimiz Kur`an-ı Kerim`in 'Oku' emrine muhatap olmuştu. Yüce Rabbimiz, Son Elçisi nezdinde insanlığa evvela şöyle buyurmuştu: 'Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı döllenmiş yumurtadan yarattı. Oku! Senin Rabbin, sonsuz kerem sahibidir. Kalemle yazmayı öğreten O`dur. İnsana bilmediğini öğreten O`dur.'
Bizler, bilginin hikmetle buluştuğu, ilmin irfanla yoğrulduğu, âlimin ahlâkla bezendiği bir medeniyetin mensuplarıyız. Medeniyetimizde ilim, aklın ibadeti olarak görülür. İlim, en başta eşyanın hakikatini, varlığın gaye ve hikmetini anlamaya çalışmaktır. İlim, kendini bilmektir. Zira kendini bilen, Rabbini bilir. Rabbini bilen, eşyanın hakikatini öğrenmeyi gaye edinir. Kendi varlığının farkında olan, çevresinin, kâinatın, hayatın farkında olur.
Bilgi, kişiyi kendisinden, Rabbinden, insanlardan uzaklaştırmamalıdır. Onu çevresine yabancılaştırmamalıdır. Bilgi, insanı hikmete taşımalıdır. Onun kalbine, gönlüne hitap etmelidir. Bilgi, ahlak ve sorumluluk bilinciyle hayata yansımalıdır. Kişiyi Allah rızasına ulaştıran bir araçolarak görülmelidir.
Allah sağlık ve afiyet versin;
Bizler, nasıl ki Allah`ın kitabını okuyup hayatımıza yansıtmakla mükellefsek kâinatı ve kâinattaki nizamı da okumak, yani anlamakla mükellefiz. İnsana ve insanlığa fayda sağlayan her türlü ilmi tahsil etmekle sorumluyuz. İlmi çıkar ve tatmin vesilesi olarak asla göremeyiz. İnsanlığa zarar vermek, yeryüzünü tahrip etmek ve yaşanmaz hale getirmek için ilim tahsil edemeyiz.
Geliniz, yavrularımızın Kur`an`ın rahmet iklimiyle buluşmaları, Peygamberimiz (s.a.s)`in örnek hayatını öğrenmeleri noktasında sorumluluğumuzu ihmal etmeyelim.