Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Mehmet Cangir
Mehmet Cangir

Ahtapot devlet

Netanyahu’nun “Bugün Tel Aviv, yarın New York” demesi yalnızca sıradan bir siyasi açıklama değil, bir niyet beyanıdır.

Tarihte de iki devletin açıkça savaşması nadir görülür. Küresel Siyonist düzen, Ortadoğu’yu yeniden yapılandırmak istiyor. Gazze’de başladılar; sırada Lübnan, Suriye, İran var. Nihayetinde ise yukarıdan Türkiye ile zaferlerini taçlandırarak tüm Ortadoğu’yu ve Afrika’yı hakimiyet altına almak istemektedirler.

Hava sahasını koruyamayan bir devlet, içerde ve dışarda halkının güvenliğini nasıl sağlayabilir? Saldırının ilk anından itibaren hiçbir engelle karşılaşmadan, önceden belirlenen tüm askeri hedefleri bombalayıp rahatça geri dönmeleri, yeniden mühimmat yükleyip tekrar saldırmaları, saldırgan tarafa büyük bir avantaj sağlamıştır.

Bir ordu en yüksek rütbeli komutanlarını koruyamıyorsa vatandaşını nasıl koruyacaktır? İran, yıllardır iç kamuoyunu kontrol etmek için İsrail’i açık hedef göstermiş ancak yeterli hazırlığı yapmadığı için şimdi hedef hâline gelmiştir.

Trump eşkıyası, saldırıya uğrayan ülkenin şartsız teslim olması gerektiğini ve İran hava sahasının tamamen kendi kontrollerinde olduğunu söyleyerek, savaşın doğrudan tarafı olduğunu itiraf etmiştir. Hamaney’in yerinin bilindiği, fakat “şimdilik öldürmeyeceklerini” açıklamaları da bu düşünceyi pekiştiriyor. Amerika, saldırının başından beri her türlü askeri yardım ve desteği sağlamaktadır.

Hamaney’in hedef olarak belirlenmesi, her ne kadar Netanyahu’nun fikri gibi sunulsa da, aslında Amerika’nın bu konuda kararsız kaldığını gösteriyor olabilir. Hamaney’in dini lider olması ve aynı zamanda sivil kimliği, İran dışındaki dini-siyasi etkileri sebebiyle onu şimdilik ikincil hedef hâline getirmiş olabilir. Belki de Amerika, bu işi İsrail’e yıkarak doğrudan tepki almanın önüne geçmek istemiştir.

Hamaney, sadece bir lider değil; hem dini hem de siyasi bir figürdür. Yaklaşık 50 yıldır etkisini sürdüren bir şahsiyettir. Şu anda İran’daki rejimin yegâne lideridir. İran içinde ve dışında etkisi büyüktür. Ancak İran’da rejim karşıtı çok sayıda insan vardır. “Rejim yıkılsın da kim gelirse gelsin” diyenlerin sayısı az değildir. Hatta çoğunlukta oldukları iddia edilmektedir.

İsrail, Amerika’yı yanına alarak hava üstünlüğüne güveniyor ve tüm askeri alanları hedefleri arasına koymaktadır. İsrail, Gazze’de ne yaptıysa İran’da da yapmak isteyecektir. Gazze’de halka önce “Güneye gidin, burası güvenli değil” sonra da “Kuzeye gidin” diyerek halkı bezdirdiler. Ancak görüldü ki Filistinliler için hiçbir yer güvenli değildi.

İsrail, İran’daki askerlere de “Silahlarınızı bırakın, yoksa gereği yapılır” derse bu şaşırtıcı olmayacaktır. Silah bırakmayan her asker hedef kabul edilebilir. Sivil halka “Tahran’ı terk edin” demeleri, ne kadar gözü dönmüş, buyurgan ve küstah olduklarını göstermektedir.

Amerika, savaşa doğrudan katılmadan önce İsrail’e her türlü silah ve istihbaratı vermiştir. Savaşın seyri netleşince, Amerika da doğrudan müdahil olmuştur. İsrail, Amerika’yı yanına alarak İran’ı uzun süre havadan bombalayacaktır. Askeri hedeflerine ulaştıktan sonra, içeride rejim değişikliğine gitmeye çalışacaktır.

Zayıflamış ve yenilmiş bir İran’da birkaç ay sonra iç muhalefet artacaktır. Bu muhalefetle iş birliği yapılarak iktidara bağlı figürler getirilmek istenecektir. Sıkça konuşulan rejim değişikliği esasen o kadar da önemli değildir. Küresel Siyonist düzenin asıl istediği, kendilerine bağlı, hizmet edecek kişilerin iş başına gelmesidir.

Bunun en yakın örneği, seçilmiş Mursi’nin devrilip yerine darbeci Sisi’nin getirilmesidir. Sisi, onların istediği her şeyi yapmaktadır. Eğer Mursi iktidarda kalsaydı, İsrail; Gazze’de, Lübnan’da, Suriye’de ve İran’da böyle bir savaşı başlatamazdı.

Sisi gibi, Şii Müslüman, namazında niyazında ama doğrudan İsrail politikalarına uygun hareket edecek bir lider etrafında darbe yapılması mümkündür. Yakında Tahran, Tebriz gibi şehir merkezlerine havadan bildiriler atılarak halk rejimi devirmeye teşvik edilebilir.

İran’daki muhalefet, 45 yıldır böyle bir fırsatı bekliyor olabilir. Ne yazık ki insanlar genellikle daha güçlü olanın yanında yer alır. Bu nedenle tarihi kazananlar yazar, haklılar değil.

İsrail, kendisini yeryüzünün efendisi olarak gördüğünden, hiçbir kurala ya da hukuka bağlı hissetmemekte; kendilerini Tanrı’nın temsilcisi, diğerlerini ise kendi hizmetleri için yaratılmış varlıklar olarak görmektedir. Bu düşüncelerini, tahrif edilmiş kutsal kitapları olan Tevrat meşrulaştırmaktadır. Diğer canlıları öldürmeyi, kullanmayı, hapsetmeyi hak olarak görüyorlar.

Bu düşünceler yeni değil, eski kadim Yahudi geleneğinde de vardır. Firavun’un gördüğü rüya üzerine tüm erkek çocukların öldürülmesini emretmesi gibi. Hz. Musa’nın kıssası Kur’an-ı Kerim’de açıklanmıştır. İsrailoğulları, Hz. Musa ve diğer peygamberlerin başına neler getirdilerse, Gazze’de yaptıkları soykırımı da benzer bir anlayışla gerçekleştirmişlerdir.

Zalimlerin en büyük özelliği korkak olmalarıdır. Bu nedenle korktukları her şey hedef hâline gelir; ortadan kaldırılmasını meşru sayarlar. Trump’ın “Hamaney’i şimdilik öldürmeyeceğiz” demesi, “İstediğimiz zaman öldürebiliriz” mesajıdır. Bu da yarı tanrısal bir ifade olup, “Hayatınızı size biz bahşediyoruz” demektir.

Küresel Siyonist güçler, dünyadaki varlıklarını daha görünür kılmakta ve hükmetmeye çalışmaktadır. Gördüğümüz liderler bu sistemde sadece birer piyondur. Çoğu zaman yaşanan çelişkili açıklamalardan, kendilerinin birçok konudan haberdar bile olmadıkları anlaşılmaktadır.

Eskiden gizli operasyonlarla hükmetmeye çalışan bu yapı, bugün açık ve pervasız bir şekilde olaylara müdahil olmaktadır. Bu güç, tüm gezegeni kendi evi gibi görmekte ve her alana müdahale etmektedir. Artık sadece vekilleri aracılığıyla değil, doğrudan yönetmeye karar vermişlerdir.

Bu yapı, dünyanın her yerinde örgütlüdür. Amerika’da bir canlı yayında bir İspanyol aktörün İsrail karşıtı sözlerinin anında kesilmesi, mikrofonunun kapatılması bu yapının ne kadar organize ve güçlü olduğunu göstermektedir.

Yine Roger Garaudy’nin Siyonizm’le ilgili kitaplarının basılması engellenmiş, TV programlarına çıkarılmamış, hayatı zorlaştırılmıştır. Bu güç, kendisinden başka hiçbir güce tahammül etmemektedir. Çünkü asıl sorunları, kendi varlıklarına duydukları güvensizliktir. Bu korkularından dolayı her potansiyel tehdidi ortadan kaldırmak istemektedirler.

Küresel Siyonist güçler, yeryüzü devleti kurma hayaliyle devletleri savaşa zorlamaktadır.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER

ÖNE ÇIKANLAR