“Severiz esb-i hünermend-i sabâ-reftârı / Bir perî şekl sanem, bir gözü âhû yerine” diyen Gazi Giray Han’ın, edebiyat ve sanat dostlarının hafızalarında kayıtlı mısraları, aslında yalnızca mısrâ-i berceste değil aynı zamanda bir milletin ruh atlasıdır. Zira bu beyitte milletimizin asırlardır gönlünde taşıdığı at sevgisi, “ahu gözlü, perî şekilli bir güzel yerine sabâ rüzgârı gibi akıp giden, hünerli bir atı sevmek” hakikatiyle müşahhas bir şekilde dile gelir. İşte bu hakikatin zamanımızdaki en vefalı şahitlerinden biri de, ömrünü atların nefesiyle yoğuran, yarış pistlerinin toprak kokusunda saadet bulan, “Kalamış’ın Sıkı Abisi” diye tanınan, centilmen binici ve yetiştirici Ahmet Vâlâ Sidar olmuştur.
İttifak gazetemizdeki bugünkü köşe yazımın öznesinde değerli büyüğüm, Türkiye Gıda Sanayii İşverenleri Sendikası TÜGİS’in Başkanı Kaan Sidar’ın muhterem pederi Ahmet Vâlâ Sidar (1935-2010) var. Ahmet Vâlâ Sidar Kırım göçmeni bir aileye mensup atlara kara sevdalı güzel bir insandı. Hem at bindi hem de at yetiştirdi. 2010 yılında aramızdan ayrılan atçı ve yetiştirici Ahmet Vâlâ Sidar TJK nezdinde de unutulmadı. Hatırası 13 yıldır Vâlâ Sidar koşusuyla yâd ediliyor.

Vâlâ Sidar Koşusu’nda kazanan Cantaloupe oldu
Merhum Ahmet Vâlâ Sidar anısına düzenlenen Vâlâ Sidar Koşusu (KV-7), 1 Ekim Çarşamba günü İstanbul Veliefendi Hipodromu’nda koşuldu. 2100 metre çim pistte gerçekleştirilen yarışta 3 yaş ve üstü İngiliz safkanlar mücadele ederken jokeyi Özcan Yıldırım idaresindeki Cantaloupe (Papa Clem – Laik Kız / Common Grounds), son 200 metrede yaptığı güçlü sprintle rakiplerini geride bırakarak galibiyete ulaştı.
Yarış sonrası düzenlenen törende kazanan safkanın kupası, TJK Asli Üyesi Necati Demirkol adına, merhum Ahmet Vâlâ Sidar’ın oğlu Kaan Sidar tarafından takdim edildi. Törene TJK Genel Sekreteri Gülnur Gülerce ile Genel Müdür Yardımcısı Burak Konuk da katıldı.
Vâlâ Sidar Koşusu, Türk atçılığının mütevazı ismi merhum Ahmet Vâlâ Sidar’ın anısını yaşatmaya devam ediyor.
1933-İstanbul
1933 yılında İstanbul’da doğan at sahibi ve yetiştirici Ahmet Vâlâ Sidar’ın, centilmen binici olarak başlayan atçılık macerası son nefesini verdiği ana kadar mütemadiyen devam etti. Evvelemirde 1976 yılı Hatay Koşusu’nun galibi Yalel isimli safkan ve 1977 yılının en başarılı 2 yaşlı İngiliz tayı Royal Dancer olmak üzere birçok safkanla pistlerimizde sayısız birincilik kazandı. Grup koşusu galibi taylar yetiştirdi.

“Kalamış’ın Sıkı Abisi” nâmıyla tanınan Ahmet Vâlâ Sidar aynı zamanda başarılı bir yelkenci, rallici ve Fenerbahçe Kulübü Yüksek Divan Kurulu üyesiydi. Arz ettiğimiz üzere ilk gençlik yıllarında centilmen koşulara da katılan Sidar, Türk Sinema tarihindeki at yarışı konulu 1953 yapımı ilk film olan “Ölüm Yarışı”nda başrol oyuncularından biri olarak bir jokeyi canlandırdı. 2010 yılında aramızdan ayrıldı.
Böyle bir mufassal girişten sonra Ahmet Vâlâ Sidar merhuma rahmet niyazıyla, içinden Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi’nin müstesna güzelleri atlar geçen hikâyesine müşfikâne nazar edelim. Cumhuriyet’in ilk yıllarında çocukluk çağında başlayan; askerlik yıllarında taçlanan iş bu yolculuk, Türk atçılığının müstesna sayfalarına uzanacaktı.

Ahmet Vâlâ Sidar’ın hayatı, genç bir erin muhafız alayındaki nöbetlerinden, Kızıltoprak’ın bahçelerinde başlayan iş girişimlerine, oradan da sahaların şanlı safkanlarına kadar uzanan, bir ömürlük çaba ve at sevdası destanıdır.
Askerlik Yılları ve Tarihe Düşen Hatıralar
Ahmet Vâlâ Sidar’ın askerliği, sıradan bir vazife olmaktan çok öte anlamlar taşır. O yıllarda dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın yakın koruması olarak görev yapar. Komutanı, süvari subaylarından Muzaffer Batur’dur. Tabur Komutanı Binbaşı Batur, yalnızca askeri disiplinle değil, at sevgisiyle de tanınan bir isimdir. Celal Bayar’ın yarış atlarıyla ilgilenir, genç Vâlâ da ona yardım eder. Batur’un oğlu, ileride usta bir gazeteci ve binici olarak nâm salacak olan Yalçın Batur’u omuzlarında gezdiren kişi de yine A. Vâlâ Sidar’dır. Bugün Batur ailesinin bu at sevgisi torun Murat Batur’la sürmektedir.
Celal Bayar’ın at tutkusunun adı “Tufan”dır. Nice yarışlarda şampiyon olan bu safkana ise yine muhafız alayından bir başka genç asker, sonradan efsane jokey olacak Ekrem Kurt biner. A. Vâlâ Sidar ile Ekrem Kurt’un dostluğu da askerlik günlerinde filizlenir.
Yazımızın kahramanının hatıraları arasında en şaşırtıcı olanı ise, muhafız alayında bir pazar günü çalan telefondur. Hattın ucunda Başbakan Adnan Menderes vardır. Küçük Aydın Menderes’in ceket düğmesi kopmuş, diktirecek kimse bulunamamıştır. Babacan bir çaresizlikle Menderes, muhafız alayını arar. Vâlâ, alayın terzisini yanına alıp cipe biner, başbakanlık konutuna gider. Düğme dikilir, kahve ikram edilir ve Menderes, Sidar’ın başını okşayarak teşekkür eder. Bu küçük hadise, büyük adamların hayatındaki samimi anlara dair unutulmaz bir kesittir.
Askerlikten İş Hayatına
Askerlik dönüşünde kısa süreli bir evlilik yapan A. Vâlâ Sidar, ekonomik anlamda kendi ayakları üzerinde durmaya karar verir. Önce Tikveşli firmasının distribütörlüğünü üstlenir. Sonra otomobillere olan ilgisiyle dedesinin Kızıltoprak’taki köşkünün bahçesinde küçük bir atölye kurar. Bu atölye, günün birinde Türk otomotiv dünyasında zikredilecek girişimlerin ilk kıvılcımıdır.
Atölyede geçen hatıralardan biri, oğlunun üç yaşında yaptığı kazadır. Bir Cadillac’ın kontağını açarak yan bahçenin duvarını yıkan küçük çocuğu direksiyonun başında gören baba Sidar’ın yaşadığı şok, aile içinde gülümseyerek anlatılan hatıralar arasında kalır.
Kızıltoprak’taki derme çatma atölye, ardından karakol altındaki iş yerine, oradan Bahargülü Sokak’taki büyük servise taşınır. Elli-altmış kişilik kadrosu, şubeleri, sigorta acenteliği ve yedek parça ticaretiyle Sidar’ın iş dünyasındaki serüveni büyür. 1970’lerde otomotiv sanayiinde Mıgırdıç Usta ile “Sidar” markasıyla akü üretimine girişir. Kalitesiyle kısa sürede rağbet gören bu aküler, Fransa’ya göç eden Mıdırgıç Usta’nın ardından devam etmez; fakat Sidar pes etmez, EAS markasının Anadolu yakası başbayiliğini alarak ticarete devam eder.
Aile ve Evlilik
İlk evliliğinden sonra 1961’de bir arkadaşının nişanında tanıştığı Muazzez Hanım’a âşık olur. Yıldırım nikâhıyla evlenir ve sürpriz yaparcasına annesini, babasını, babaannesini “size gelin getirdim” diyerek karşılarına çıkarır. Yapı Kredi Bankası’nda çalışan, İstanbul Kız Lisesi mezunu Muazzez Hanım, -kısa süren şaşkınlığın ardından- aile tarafından büyük bir hüsn-ü kabul görür. Bu evlilik, Sidar’ın vefâtına kadar yarım asır sürecektir. 1963’te Kaan, 1966’da Hatice Elif dünyaya gelir.
Müteşebbis Ruh ve Dostluklar
Ahmet Vâlâ Sidar, işinde maceraperesttir. Birçok girişimde bulunur, çoğunda başarılı olur ama daldan dala atlamaktan da geri durmaz. Yanında her daim “Baba” diye hitap ettiği Lütfü Zaimoğlu vardır. Aile için “Lütfü Baba” saygıdeğer bir dost, iş içinse güvenilir bir genel müdürdür. Onun vefâtıyla birlikte işlerin de küçülmeye başlaması tesadüf değildir. 1994’e gelindiğinde Sidar ailesi tüm girişimlerini tasfiye eder.
Yelkenlerden Safkanlara
Ahmet Vâlâ Sidar yalnızca ticaret adamı değil, aynı zamanda bir spor ve tutku adamıdır. Önce yelken sporunda İstanbul Yelken ve Fenerbahçe formalarıyla yarışır, birçok başarılar kazanır. Fakat ömrünün en büyük sevgisi atlar üzerinedir.
“Allah ölene kadar kapımdan atı eksik etmesin” diye dua eden Sidar’ın duası kabul olur. 6 Temmuz 2010 günü Zühdü Paşa Camii’nde cenaze namazı kılınırken, ailesinin Carduelis isimli safkanı Ankara Hipodromu’nda start alır.

Bir Soyun At Sevgisi
Vâlâ Sidar’ın at sevgisi yalnızca bir hobi değil, genlerine işlemiş bir mirastır. Babaannesi tarafından Kırım Hanı II. Mengli Giray’ın soyuna uzanan aile içinde süvari subayları ve generaller vardır. At, Sidar ailesinin damarlarında dolaşan bir sevdadır. Babası da bu kökten gelen bir mirası yaşatır. Atçılığı hiçbir zaman yalnızca ticaret veya şöhret aracı olarak görmez; gönülden bağlandığı safkanları arasında Yalel, Royal Dancer, Kızıltopraklı ve Ruby’nin ayrı yeri vardır.

2010-Ebedî Yolculuk
Vâlâ Sidar’ın ömrü boyunca tek bir gayesi vardı: Atçılıkta ve yetiştiricilikte iz bırakmak. İşini hep bu hedefe varmak için araç gördü. Büyük servetlere sahip olmadan, sınırlı imkânlarla da olsa, bu gayeyi gerçekleştirdi. Onun at sevgisi, yalnızca bir uğraş değil, bir yaşam biçimi, bir ruh hali, bir aile geleneği idi.
Bugün geriye dönüp bakıldığında Ahmet Vâlâ Sidar’ın adı Türk atçılığının yüz akı olarak anılır. Hem iş dünyasındaki girişimleriyle hem de safkanlara duyduğu sahici sevgiyle, ardında Fatihalar okunacak bir isim, anlatılacak bir hikâye ve ilham verecek bir hayat bırakmıştır.
Hâmiş: Ahmet Vâlâ Sidar’ın ataları, Kırım Hanlığı’nın önemli isimlerinden 2. Mengli Giray’a kadar uzanır. 1678–1739 yılları arasında yaşamış olan 2. Mengli Giray, ilki 1724–1730, ikincisi 1737–1739 olmak üzere iki kez hanlık yapmıştır. Görevde bulunduğu dönemlerde iç karışıklıkları ve isyanları bastıran Mengli Giray, 1737 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Urkapı Muharebesi’nde Rus ordusunu mağlup ederek askeri dehasını göstermiştir.
Sanat ve edebiyata da ilgisi olan 2. Mengli Giray, Nevayi mahlasıyla şiirler kaleme almış ve bu eserlerini bir divânda toplamıştır. Bahçesaray’da türbesi bulunmakta olup, hem siyasî hem de kültürel mirasıyla tarih sahnesinde hatırlanmaktadır.

2. Mengli Giray Han’ın Kırım Bahçesaray’daki türbesi
FOTOĞRAFLAR (Elif-Kaan Sidar Arşivi)
Foto-1: TJK Vâlâ Sidar Koşu logosu
Foto-2: Ahmet Vâlâ Sidar-Çocukluk yıllarında Kalamış’ta
Foto-3: Burhan Kunt, Demir Turgut ve Ahmet Vâlâ Sidar balık avı sonrasında İstanbul Yelken’in tahta iskelesinde-1941
Foto-4: Ahmet Vâlâ Sidar ve Ruby bir galibiyet sonrası
Foto-5: Ahmet Vâlâ Sidar ve ünlü antrenör Mustafa Edip Kantarmacı Suudi Arabistan Riyad El Cenadriye hipodromunda-2005
İbrahim Ethem Gören – 01.10.2025, Yazı No: 689

YORUMLAR