Vahşi emperyalizm, bireyin ve toplumun tüm hayatını kuşatmış durumda. Bu kuşatma, sadece ekonomik değil; kültürel, sosyal ve siyasi alanlarda da kendini göstermektedir. Artık bireyin, “benimle ne olur” demeye lüksü kalmamıştır. Bu mücadele seninle başlar, seninle devam eder.
Elbette bir bireyin tek başına emperyalizmi yenmesi mümkün değildir. Ancak tüm bireyler bilinçlenip günlük hayatlarındaki tercihlerde – tükettikleri ürünlerden kullandıkları hizmetlere kadar – yerli ve milli olana yönelirse, emperyalist düzen sarsılır. Çünkü emperyalizmin gücü, varlığından çok algısındadır. Bu algı kırıldığında, etkisi de kırılır.
Dünya genelinde küresel tröstlerin gücü, bireylerin ve toplumların iradelerini kırmış olmalarından gelmektedir. İnsan, günlük hayatında yaptığı alışverişlerde, tükettiği ürünlerde bilinçli seçimler yaparsa, bu düzeni yavaşlatabilir ve sonunda durdurabilir.
Yerli ve milli üretimi desteklemeyen, yerli üreticiyi tercih etmeyen herkes, farkında olarak ya da olmayarak küresel emperyalist düzene hizmet etmektedir.
Bu mücadele, siyasi görüşü, mezhebi, etnik kökeni ne olursa olsun tüm yurtseverlerin görevidir. Vatandaşlık bilincinin gereği olarak, kendi ülkesinin üreticisinin yanında durmak, onun ürettiğini tüketmek bir insanlık görevidir. Zalimin karşısında, mazlumun yanında olmak gerekir.
Büyük güçlerin gücü, aslında bizim üzerimizdeki etkisidir. Bu etkiyi kırmak bizim elimizdedir.
Milletimiz tarih boyunca yokluk içinde bile neler yapabildiğini tüm dünyaya göstermiştir. Bugün ise her türlü imkâna sahibiz. Üretiyoruz ama yeterince pazarlayamıyoruz. Halkımız hâlâ büyük reklamların etkisinde kalıyor, daha bir ürünü görmeden astronomik fiyatlarla satın alıyor.
Tüketim alışkanlıklarımız ithalatı teşvik ediyor. Bu yalnızca enerji bağımlılığı meselesi değil; tüketim kültürümüz de bizi dışa bağımlı kılıyor. Bunun önüne geçmek, yerli ürünlere yönelmekle mümkündür. Bu tercih, bağımsızlığımızın teminatıdır.
Bugün yaşadığımız mücadele, sadece ekonomik bir mücadele değil; kültürel, siyasi ve hatta varoluşsal bir savaştır. ABD, İngiltere ve İsrail gibi ülkeler bu küresel düzenin jandarmalığını yapmaktadır. Öyle ki Trump, CEO’ları yanına oturtup başkanlık koltuğunu onlara bırakmakta bir sakınca görmemiştir.
Dünya büyük bir hızla değişiyor. Yapay zekâ ile küresel düzen yeniden dizayn ediliyor. Tek dil, tek millet, tek devlet gibi dayatmalar giderek küresel hale geliyor. Bu değişime direnç göstermek bireyler ve hatta devletler için gittikçe zorlaşıyor.
Ancak Türkiye bu noktada önemli bir vizyon yakalamış durumdadır. Savunma sanayi, yapay zekâ, yazılım ve mühendislik alanlarında ciddi başarılar elde edilmiştir. Sadece silah, uçak ya da gemi üreten bir ülke değil; teknolojiyi geliştiren ve ihraç eden bir ülke olmaya doğru ilerlemekteyiz.
Bu noktada halkımıza düşen görev; kendi ürettiğimizi sahiplenmek, her alanda yerli ve milli olana yönelmektir. Bu bir tercih değil, bir zorunluluktur. Çünkü emperyalizmle hesaplaşmadan kurtuluş mümkün değildir.

YORUMLAR