Yaylayı bilmeyenler, yarpızı da bilmezler
Bilmezler sadra şifa tütsülü yokuşları... 
Kaf Dağı Ülkesi'nin yolu yayladan geçer
Cevizlerin başında döner anka kuşları... 
Gün akşama döndü mü Toros yaylalarında 
Çakallar tempo tutar, dellenir kuru poyraz, 
Bir gam musallat olur kavakların başına...

Yukarıdaki mısralar kadim arkadaşım Osman Bülent Manav’ın gönül ikliminden… Şair Osman Bülent Manav’ın Yarpız Kokulu Şiirler isimli ilk şiir kitabını yıllar önce okumuştum. 
Şahsa özel, matbu kitaplar şimdilerde yeni yeni gündeme gelse de Osman Bülent Manav 30 yıl önce ilk kitabını evvelemirde tek nüsha olarak basmış ve akabinde bu satırların yazarını Tuzla Piyade Okulu’na uğurlarken hediye etmişti. Piyade Okulu’ndaki dört aylık yedek subay eğitiminden kendime ayırdığım zamanlarda arkadaşımın kitabını hece hece okuyarak birçok şiirini hafızama nakşetmiştim. 


Bülent Manav, Tepe Edebiyat Sanat dergisini el ve gönül birliğiyle yayınladığımız arkadaşlarımızdan biri… Manav, o dönemde Sait Edip Akdağ ile birlikte otuz beş sayı yayınlanan mecmuamızın hemen her sayısına naif kaleminden neş’et eden birbirinden âlâ şiirlerle katkıda bulunmuştu… Son cümleye Ekrem Kaftan’ı, Tayyib Atmaca’yı, Halil Gökkaya’yı, Mehmet Şeker’i, Nizamettin Kırımlı’yı, Merhum Olcay Yazıcı’yı, Merhum Bekir Sıtkı Erdoğan’ı ve merhum Nazir Akalın’ı da dâhil etmekte yarar vardır.
Şimdilerde kütüphanelerin tozlu raflarında kendine yer bulan Tepe Edebiyat dergisinin eski sayılarını birkaç gün önce gözden geçirdim. O esnada Osman Bülent Manav’ın, kitabına da adını veren, BFA Yayıncılık mahreçli Yarpız Kokulu Şiirler’ine rastladım. Sınırlı sayıda şiir dostuna ulaşan, dağıtım kanallarındaki sorunlar ve ekonomik kriz dönemlerinde bin bir güçlükle matbaamızı ayakta tutmaya çalışırken gerektiği gibi tanıtımını yapamadığımız, ilgilenemediğimiz kitaplarımızdan biriydi Yarpız Kokulu Şiirler… Son cümleye telifi bizde olan Ahmet Selim’in Uyanış Zamanı isimli eserini de ekleyelim...  
Malum olduğu üzere şiirle cemiyetimizin arası epey açık… Belki bu yüzden “Toplumumuzda şiir okuyucusundan daha fazla şair var” denilerek bir hakikate atıfta bulunulur. Hulâsa pek çok şair ve birbirinden yaman şiirleri öksüz bırakılır. Bu keyfiyet şairin ve şiirin bahtı olsa gerek… Ne diyelim, “Bir gün anlaşılır şiir, çoğu gitti azı kaldı”dan başka!
Şairlere, yazdıklarına ve bahusus şiir kitaplarına karşı hususi ilgi duyuyorum. Bilirim ki onların da bizler için birer övünç kaynağı haline gelmesi biraz da benim, yani bizim, müşteri olmamıza bağlı. “Şairler hep anlaşılmak istemişlerdir” demek biraz geniş bir çerçeve çizmekse de “Anlaşılmak şairleri hep mutlu etmiştir demek” mübalağa olmaz. 
Tüm şairler kocaman bir sabırla beklemektedir şiirlerinin “bir gün anlaşılıp” “ekmek gibi aziz” olacağı zamanları. 
Böyle bir girişten sonra Osman Bülent Manav’ın duygu ve mânâ yüklü mısralarına odaklanalım… Manav, bizlere hakikaten güzel bir dünya sunmakta. Yarpız Kokulu Şiirler’de ve ilk kitabından 10 küsur yıl sonra okuyucularına “merhaba” diyen ikinci şiir kitabı Musandıra’da sağanak sağanak şiire, damla damla hüzne rastlarız… 
Osman Bülent Manav’ın şiirlerinde unutulan, yitirilen, kaybolan, kaybolmaya yüz tutmuş değerleri buluruz. Güvercin kanatlarıyla “Yayla sabahının serin kokusu”nu şehre taşımaya çalışan şiirlerdir bunlar. İnsanımızdan “çağdaş medeniyet!” kisvesi altında koparılan mânâ aşkını, kurbî yaşayışı, “hayât-ı hakîka”yı ve ulvî tefekkür zenginliklerini buluruz Bülent Manav’ın şiirlerinde… 

Şiir yelkenlisine Toros yaylalarından ne kadar lazımsa o kadar rüzgâr taşınmakta olan şairin eşârı, şehrin keşmekeşinde bunalan düşünce adamlarına, âkil zevâta ana kucağı misali sığınma sahnesi vaad ediyor.

Yarpız Kokulu Şiirler 64 sayfalık hacimde 39 şiire ev sahipliği yapıyor… Kitap dört bölüme ayrılmış. Ve her bölüme “yeşil” bir ad verilmiş. Birinci bölüm Beyaz Zambak.

Burada tekkede ömür süren bir dervişin duygularını buluyoruz. İkinci bölüm Karanfil başlığını taşıyor. Karanfil’de ölüm, sevgi, ayrılık ve hüzün var... Kır Çiçekleri üçüncü bâb. Bu kısımda diğer bölümlerde kendine yer bulamayan muhtelif konuları işleyen şiirler mevcut. Son bölüm Kekik. Kekik’te dağların kokusu var, dağ kokusu, kekik râyihası… 

Osman Bülent Manav şiirlerini tamamen geleneksel tarzda kaleme almış. Şiire âşinâ hemen herkes tarafından bilinmekte olan hece ölçüleri, kâfiye düzenleri mısralara ustalıkla yerleştirilmiş. Son cümleye ifadelerdeki içtenliği ve berraklığı da ekleyince meydana Osman Bülent Manav’ın kendine has söyleyişi çıkıp okuyucusuna “merhaba” diyor: Merhaba.

Yarpız Kokulu Şiirler okunmayı bekliyor. Okunmayı ve paylaşılmayı… Zaten, mutluluklar ve sevgiler de paylaşıldıkça çoğalmaz mı?
Şair, günbegün maddenin mânâyı ve insanımızın yüreğini, saf duygularını tutsak aldığı âhir zaman sakinlerine şiirleriyle yeni bir teneffüs ikmali yapıyor... Tıpkı, “Şair Yarpız Kokulu Şiir”de olduğu gibi… 
(…)
Her yayla bir çocuktur; gücenince ağlayan, 
Her yayla bir yiğittir; gözü pek kalbi temiz 
Ve her yayla bir sevda; gürül gürül çağlayan... 
Şimdi bağlar tarümar ve gökyüzü bulutlu, 
Fecr-i sadık bezminde uyanmaz oldu ufuk... 
Aratmazdı yaylanın akşamı İstanbul'u, 
Akşamla kan rengine boyanmaz oldu ufuk...

(…)
Muhatabımız, gönüllerini doların hâki rengine, uygulama planlarını betonarme aşkına kaptırmış imar plancılarının ve bahusus “çakma medeniyet”in soğuk ve bir o kadar da acımasız, kadife görünüşlü demir süngerleriyle silip yok ettiği köy, yayla hayatından bahisler açarak şehir yaşantısına inatla direnenleri yaylalara davet ediyor. 
Şairin, tekkeden ayrılan dervişlerin vaziyetlerini, onların bocalayış ve arayış evrelerini, bilahare huzura tekrar kabul edilişlerini konu alan “Tekke’den ayrılan dervişin günlüğünden bir kesit” isimli hikâyesinin izlerine, “Dergâhın kapısı kar olmuş bütün” serlevhalı isimli şiirinde de rastlarız.
(…)

Kapıda bir âşık takatsiz yorgun
Beklenen cevap tek kelimelik “gir”
Medhâli bu kapı sevdâ yolunun 
Bu yaman sevdada sırat gizlidir.

(…)

Kapı… Ah bu kapı, beklesem bin yıl
Göğsümü, gönlümü versem o sese
Tam bin bahar bin kış pes etse akıl
Bin yıl sonra bir ses “haydi gel” dese

(…)
Kapının; dergâhın kapısının hemen dibinde tâkatsiz, dermansız fakat yüreği sabır ve azim dolu âşıkların umûmî keyfiyetlerinin coşkulu bir söyleyişle dillendirildiği bir şiir, “Dergâhın Kapısı Kar Olmuş Bütün.”
Anadolu insanına -biiznillah- “yeni bir çehre” ve “dinamik bir ruh” kazandıran Sütçü Babalar, Somuncu Babalar, “çamura düşmüş Ümmet-i Muhammed’in evladını oradan kurtarmak için iman, fazilet ve İslam mücadelesi veren mürşid-i kâmiller, şeyhler, dervişler unutulmamış Osman Bülent Manav’ın şiirlerinde… 
Ve kitabın finalinde Yarpız Kokulu Şiir bulunuyor. Bu şiirin son bölümünde ve dolayısıyla kitabın son mısralarında biraz ümit, biraz ümitsizlik, biraz sitem ve biraz da hüzün var…
(…)
Yayla denince bende bir ılık rüzgâr eser
Keyifle dalgalanır bin bir hatırâ ve haz.
Sonbahar hüznü gibi sararır düşünceler
Ne gece sükûneti ne bahar sarhoşluğu
Ne yayla mevsimleri ne bâd-ı sabâ kaldı.
Buz edip dondurdular gözlerdeki buğuyu;
Yarpız kokulu şiir, başka bahara kaldı… 

(…)
İbrahim Ethem Gören-Yazı No: 521