Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Adem KEVEN
Adem KEVEN

Toprakaltı faaliyetler ve gizli yetenekler

K E V 1

Çocukken anlayamazdım bu bakışları. Yıllar sonra Zeynep’i izlerken o anlar geldi aklıma.
Tahtada konuşmayan ama defterinin köşesine minyatür çizimler yapan sessiz bir kız…
Ses yoktu, ışık yoktu ama o toprağın altında bir şey büyüyordu.

Örtük Öğrenme ve Sessiz Beceriler

Babam bir defasında patates hasadı yaparken şunu söylemişti:
“Bazı meyveler güneşte değil, toprak altında büyür. Kimi cevher saklanır. Onu görene kadar sabretmek gerekir.”

Zeynep de öyleydi.
Matematikte zorlanıyor, sözlü anlatımda susuyordu ama görsel anlatımda harikalar yaratıyordu.
Bir sosyal bilgiler dersinde “Roma şehri”ni çizerken gördüm onu: Forumlar, sütunlar, tiyatrolar…
Belli ki kitap okurken hayalinde canlandırıyor ama ses yerine çizgiyle anlatıyordu.

K E V 2

Howard Gardner’ın Çoklu Zekâ Kuramı tam da bunu söylüyordu:

  • Görsel-uzamsal zekâ da bir öğrenme biçimidir.
  • Sessizlik, yeteneksizlik değildir.
  • Derinlerdeki potansiyel, uygun ortamla açığa çıkar.

Babamın Toprağı, Zeynep’in Dünyası

Babam patatesi hasat ederken toprağı dağıtmaz, elle yoklardı: “Küreği vurursan ziyan edersin. Sabırla, hissederek çıkarmak gerek.”

Ben de Zeynep’e testlerle değil, projelerle dokunmaya başladım.
“Bir tarihi şehri çizerek anlat” dedim. “Bir matematik kavramını karikatürle açıkla” dedim.

Sonra… O karalamalar zamanla konuşmaya dönüştü. Bir gün, bir çizimini tahtada anlatırken şöyle dedi: “Bazen elim konuşur, sonra dilim cesaret bulur.”

Gizli Yollar, Sessiz Yolcular

Toprağın altında çalışan kökler gibi, çocukların iç dünyasında da sessiz ama güçlü hareketler olur. Hepsi gözle görülmez. Ama o gizli güç, bir gün filiz verir.

Babam şöyle derdi: “Görmediğin yeri boş sanma. Orada hayat vardır.”
“Öğretmenlik bazen bir bahçıvan gibi eğilmeyi, bazen de bir arkeolog gibi sabırla kazmayı gerektirir.”

Bahçıvan, toprağa yakın durmayı bilir. Diz çöker, ellerini kirletir, fidanın ihtiyacını hisseder.
Rüzgârı, gölgeyi, suyu gözetir. Çünkü bilir ki bir çiçeği uzaktan sevmek yetmez; yakından ilgilenmek, onun seviyesine inmek gerekir.

Ama öğretmenlik yalnızca bahçıvanlık değildir. Bazen bir arkeolog gibi yavaşça, dikkatle kazmak gerekir.
Her çocuk bir hazine gibidir; üstü kimi zaman sessizlikle, çekingenlikle, öfkeyle ya da ilgisizlikle örtülüdür.
Kazmayı hızlı vurursan kırarsın. Sabırsız olursan görmeden geçersin.

Arkeolog, eline geçen en küçük parçadan bile bir hikâye kurar.
Öğretmen de öyledir. Bir çocuğun çizdiği bir resimden, sorduğu bir sorudan, sessiz kaldığı bir andan çok şey anlayabilir.

Gerçek öğretmenlik, hem toprağın üstüne hem altına bakabilmeyi gerektirir.
Çünkü çocuk, sadece gördüğümüz yerde değil, henüz fark edemediğimiz derinliklerde de büyür.

Bu Haftanın Tohumu:

Öğretmen/Okuyucu İçin: Sessiz öğrencine “Bugün hangi düşünceni çizmek isterdin?” diye sor.
Doğa İlhamı: Bir patates ya da yer elmasını kökten çıkarmadan toprakla birlikte gözlemleyin. O karanlıkta nasıl büyüdüğünü konuşun.

Babamın Mirası:

“Toprak altındakiyle ilgilenmeyen, mevsim sonunda ‘nerede kaldı verim’ diye sorar. Ama sabreden, yerin altını da üstü kadar kutsal sayar.”

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER

ÖNE ÇIKANLAR