16 Aralık 2023 Cumartesi günü Kâğıthane Premier Kampus seminer salonunda İyilik Sağlık Vakfı’mızın Hamilik Okulu Vakfımızla birlikte düzenlediği Süleyman Gündüz’ün konuşmacısı olduğu Filistin Konferansında Üstad Gündüz tarihi vasfını hâiz bir konuşma yapmıştı. Mezkûr konuşmanın ikinci ve son bölümünü değerli okuyucularımızın irfanına arz ediyorum. Metin deşifresi için İyilik Sağlık Vakfı’mızın kurumsal iletişim uzmanı Mine Parmaksız’a teşekkür ediyorum.
Süleyman Gündüz: 7 Ekim bütün insanlığın dönüşümüne vesile olmuştur.
7 Ekim 2023 milattır. Aslında 4 saatlik müdahale, sonucu getirmiştir. Eşsiz bir zaferdir. İnsanlığın eşsiz bir zaferidir. Şunu da eklemeliyim ki sosyal medyada, bu salonda bulunanları tenzih ederek bir şeyi söylemekten çekinmem. Televizyondan izliyorum, dün de bir arkadaşla cenazede konuşmuştum. Onlar da esir aldılar, kadınlara tecavüz ettiler falan! Size şunu temin ederim ben Gazze’dekileri tanıyorum. Onlar dünyadaki medya gücünün Siyonist Yahudilerin elinde olduğunu biliyorlar. Bundan dolayıdır ki en küçük bir insani hataya yer vermeyeceklerini, neden olmayacaklarını biliyorum. Şövalye ruhlu çocuklar olduklarını da biliyorum.
Filistinlilerin bir çocuğa kıymaları, bir kadına tecavüz etmeleri mümkün değildir.
Ve bir çocuğa kıymaları, bir kadına tecavüz etmeleri asla ama asla mümkün değil. Elinde silah olmayan birini öldürmeleri mümkün değil. İki çatışma arasında ortada birileri kalıyorsa bu durum müstesna.
İsrail’de çocuklar hariç asker olmayan kimse yok. Öyle değil mi? Ama dediğim gibi orda da iki yapı var. Bir Siyonist rejimin bağlantısı olan insanlar, işgalciler ve şiddet yanlısı olanlar, bir tanesi de Yahudiler. Çok enteresan onlar sürekli gösteri yapıyorlar. Biz onları görüyoruz. Kudüs’te sürekli gösteri yapanlar yani Yahudiler, Siyonist İsrail rejiminin yaptıklarına karşı müthiş gösteriler yapıyorlar. Bakınız sosyal medyada arada bir görürsünüz. Filistin bayrakları çekiyorlar.
İsrail bir bütün değil.
Yani bugün İsrail bir bütün değil. Şu mücadele bir dursun, ondan sonra İsrail kendi içindeki yani Yahudiliğin kendi içindeki savaşının nasıl derinleştiğini göreceksiniz. Bugün yeryüzünde bizimle birlikte aynı duyguları paylaşan birçok Yahudi var.
7 Ekim bütün insanlığın dönüşümüne vesile olmuştur.
7 Ekim öncesi Filistin mücadelesi ve 7 Ekim, bütün insanlığın dönüşümüne vesile olmuştur. Sosyal medya da size bazen bunları anlatır. Ünlü şarkıcı U2 grubunun solisti, mesela Celtic taraftarları. Celtic taraftarları bir maçında Filistin’e destek bayrakları açtıkları için UEFA onlara 450.000 Pound ceza yazdı. Seyirciler “bu ceza bizim yüzümüzden geldi diyerek 450.000 Pound cezayı ödemek için 1.000.000 Pound topladı. Kalanını ise Filistin’e gönderdiler.
Bugün İslam dünyasındaki hiçbir siyasi, İspanya Başbakanı, İspanya’daki insan haklarından sorumlu bakan, Belçika Başbakanı kadar mücadele etmiyor.
Gök kubbe en ilkel yöntemlerle delindi.
Size şunu temin ederim 7 Ekim öncesinde Siyonist İsrail ne diyordu? “Yeryüzünde İsrail topraklarından daha güvenli bir toprak parçası yok. Delinmez göklerimiz, aşılmaz duvarlarımız var.”
Gök kubbe en ilkel yöntemlerle delindi. Duvarlar en ilkel yöntemlerle aşıldı. Yeryüzünde Siyonist İsrail’e, bu rejimin mensuplarına artık güven falan yok. New York’ta bir Yahudi kadın diyor ki: ”Sokağa çıkmaktan korkuyorum, korkumun nedeni bana bir şey olacağından değil. İnsanlar bakışlarıyla beni çocuk katili olarak mahkûm ediyorlar.”
Gazze, “masum Siyonist” anlayışını paramparça etmiştir!
Artık M.Ö.587’den 1945’e kadar yeryüzünde Yahudilerin sürdürdüğü katliamları izleyen bütün o masumiyet izlenimi 7 Ekim’de tamamen çökmüştür. Yani şu anda Gazze, masum Siyonist anlayışını paramparça etmiştir, bitmiştir ve artık o Batı dünyasının aklı ve vicdanı üzerinde hegemonik yapı oluşturmuş olan Siyonist aklı artık ortadan kalkmıştır.
Bu keyfiyeti Gazze’de ölen çocuklar sağladı!
Bundan sonra artık hiçbir Yahudi dünya üzerinde güvenli bir toprak bulamaz. Bunu kim sağladı? 7 Ekim’deki operasyon değil, onu Gazze’de ölen çocuklar sağladı. Hiçbir şey, hiçbir zafer ölen çocuklar üzerinden zaferle kutlanamaz. Çünkü onlar konuşuyorlar.
En duyarsız toplum İslam dünyası coğrafyasında yaşayanlardır!
Ama size şunu söyleyeyim bugün en duyarsız toplum İslam dünyası coğrafyasında yaşayanlardır.
Ben Mısır’dan dün geldim. Ne bir afiş, ne bir pankart, ne de Gazze sokakta konuşuluyor! Kendi aralarında konuşabiliyorlar ama sokakta konuşamıyorlar. Zaten seçim vardı. Sisi yeniden büyük oy çoğunluğuyla seçildi. Bir zafer kazanılmış oldu! İslam dünyasının hiçbir yerinde bu konuşulamıyor. Sadece Katar’a teşekkür etmem gerekiyor bu konuda. Çünkü Ktar, El-Cezire (tv kanalı) ile birlikte Siyonist İsrail zulmünü bütün dünyaya duyurdu.
Kudüs insanlığın sınav yeridir.
Kudüs insanlığın sınav yeridir. Bütün insanlık Kudüs’te sınav edilmektedir, tıpkı Filistin’de sınav edildiği gibi. İnsanlık ya haktan yana, ya zulümden yana, ya adaletten yana, ya savaştan ya barıştan yana olacaktır. İnsanlık âleminin tavır takınması gerekiyor. Bunun da merkezi Kudüs’tür.
Üstad Gündüz: Kudüs dünyanın barış zembereğinin kurulduğu yerdir.
Çünkü Kudüs, dünya barışının zembereğinin kurulduğu yerdir. Kudüs bütün insanlığın sınav yeridir. Tarih boyunca da bu böyleydi. “Kudüs” dediğimiz şehir hep tanrı inancıyla şekillenmiş bir şehirdir ve Kudüs’ün ilk adı Salem’dir. Kenaniler bu şehri kurmuştur. Salem, selâm kökenlidir yani barış ve esenlik demektir. İlk defa yazılı metinlerde Kudüs’ün adı Urşim olarak geçer. Mısır Kralı Abdilheba’nın Tel Amarna mektubunda Urşim, Ruşain şeklinde geçer. Daha sonra Tevrat’taki adı Yeruşain, İncil’deki adı Jerusalem’dir. Peki Müslümanların literatüründe nasıl geçiyor? Darüsselâm, barış ve esenlik yurdu.
Kudüs, şeniden adıyla özdeşleşmeyinceye kadar gerilimi sonlanmayacak!
Kudüs, yeniden adıyla özdeşleşinceye kadar insanlığın gerilimi ve kaosu sonlanmayacak. Bunun dolayıdır ki şöyle bir söz var: “Eğer dünyada yeryüzünde gerilim, kaos ve şiddet varsa Kudüs’ün gözlerine bak.” Bu Kudüs’ün gözlerine bakışımız, Kudüs’te neyin, nasıl olması gerektiğini bize anlatıyor. Kudüs’te bütün inançlar eşit ve özgür olarak birlikte yaşadıkları zaman barış imzalanmış olacak.
Kudüs’ü Yahudiler yönettiğinde Hristiyanlar, Yahudilerin egemenliğinde Hristiyanlara asla ayak bastırmamışlardır. En önemli örneği M. S. 614 ve 618 tarihindedir. Persler Kudüs’ü aldıklarında Kudüs’ün yönetimini Yahudilere verdiler. İlk yaptıkları iş oradaki Ortodoks Hristiyanları ve Katolik Hristiyanları katletmek oldu. Daha sonra Persler vazgeçince 628’de savaşı kaybettiler ve Hristiyanlar yeniden Hristiyan anlayışını Kudüs’e hâkim kıldı. Bu kez Hristiyanlar Yahudileri kahretti. Bunun en müşahhas örneği 1099’daki Haçlı istilasıdır. Haçlılar Kudüs’ü aldıkları zaman Kudüs’te 3 büyük katliam gerçekleşti. 70.000 Müslümanı Mescidi Aksa haziresinde ve Kudüs’ün dar, dolambaçlı sokaklarında katlettiler. 30.000 Yahudi sinagoglarda yakıldı. Aynı şekilde Kıyamet Kilisesi’ne sığınmış olan Ortodoks Hristiyanları, hatta aralarında Katolik Hristiyanlar da vardı. Hepsini katlettiler, binlerce kişiyi… Papa’ya mektup yazdılar, “aralarında bizimle aynı inanca sahip insanlar var. Ne diyorsunuz?” şeklinde. Papaları cevap gönderdi: “Hem yol güzergâhında hem de Kudüs’te ne gördüyseniz öldürün, tanrı onları ayıklar!”
Kudüs’te sadece Müslümanların yönetimi altında diğer inançlar özgürce yaşayabilir.
Yani Kudüs’te sadece Müslümanların yönetimi altında diğer inançlar özgürce yaşayabilir. olarak yaşayabilir. Bundan dolayıdır ki Amin Maalouf “Ölümcül Kimlikler” kitabının girişinde şöyle bir cümle kullanarak diyor ki: “Ben bugün bir Gregoryan, bir Katolik Hristiyan Ermeni olarak eğer hayatımı sürdürüyorsam Müslümanların yönettiği bir coğrafyada doğmuş olmamdandır. Eğer ben Hristiyanların yönettiği bir coğrafyada bir Müslüman olarak doğmuş olsaydım, bugün kimliğimi koruyabilmem mümkün değildi.”
Kudüs fethedilmez, Kudüs yönetilir.
Kudüs fethedilmez, Kudüs yönetilir. Müslümanlar Kudüs’ü hiçbir zaman fethetmez. İki savaş verildi, Kudüs’ün alınması ve yönetiminin devralınması ile ilgili… Bunlardan bir tanesi 636 tarihinde Yermük Savaşı’dır. Yermük Savaşı’nda Bizans ordusunu yenmiş olan Müslümanlar ve Rumeliler, Cebran komutasındaki orduyla Kudüs’ü kuşattılar.
“Lideriniz kimse Kudüs’ün anahtarını teslim alsın!”
Kudüs’ün yöneticisi “sizin lideriniz kimse gelsin anahtarı teslim alsın” dedi ve Hz. Ömer gelerek anahtarı teslim aldı. Aynı şekilde 1187 tarihinde Selahaddin Eyyûbî’nin ordusu Kudüs’ün 60 kilometre Kuzeydoğusundaki Hıttin’de Haçlı ordusunu yendi ve gelip Kudüs’ü kuşattı. Bununla birlikte Kudüs’ün anahtarı gelip kendisine teslim edildi. Aynı hadise Osmanlı döneminde de vuku buldu. 1517 tarihinde Yavuz Sultan Selim’in ordusu Kudüs’ün yönetimini devraldı.
İsrail devleti, emperyalistlerin Yahudi halkına kötü bir hediyesidir!
9 Aralık 1917’de Osmanlı ordusu Kudüs’ten çekilmek zorunda kalınca İngilizler aldı Kudüs’ü. Merkür Operasyonu’nda Amerika ve Fransa’nın desteğiyle majestelerinin hükümeti İngiltere ve Filistin topraklarının, milletsiz bir toprak, topraksız bir millete bağış yapılacağını ve bir Siyonist İsrail devletinin kurulacağını söylediği zaman buna ilk karşı çıkan Yahudilerdir. İlk defa buna Yahudiler karşı çıktı. Hem Osmanlı coğrafyasında yaşayan hem Avrupa’da yaşayan hem de Amerika’da yaşayan Yahudiler… Dikkat ediniz, Yahudiler, siyonistler değil. Yahudiler dediler ki “bu bize kurulan bir tuzak.” Hatta Amerika’daki Yahudi cemaatinin başı olan başkohen bir açıklama yaptı: ”Emperyalistlerin, Yahudi halkına kötü bir hediyesi İsrail devletidir. İsrail, Yahudilerin sonunu getirecektir.”
Avrupalılar orta sınıf ve yoksul Yahudileri Filistin’e gönderdi.
Kasım 1917’de İngiltere’de Yahudi Birliği diye bir teşkilat kuruldu. Bu İsrail devletinin kuruluşuna karşı örgütlenmek için. Ama Siyonist akıl ve Siyonist proje daha iyi işledi ve Avrupalılar şunu yaptılar: Orta sınıf ve yoksul Yahudileri Filistin’e gönderdiler, zenginlerden hiç kimse gitmedi Filistin’e.
Muhtemelen o günlerden sonra Müslümanlar ve Yahudiler arasında ciddi bir gerilim, ciddi bir çatışma süreci başladı. Yahudilerden nefret eden Müslümanlar, Müslümanlardan nefret eden Yahudiler ortaya çıktı ve bu keyfiyet önü alınamaz bir nefret politikası haline dönüştü.
Süleyman Gündüz: Müslümanların bu çağrıya verecekleri cevap milleti İbrahim olmaktır.
Kudüs farklı inançların birlikte yaşayabilecekleri coğrafyadır. Kudüs’te en büyük kapılardan bir tanesi Bab El-Halil Kapısı’dır. Bab El- Halil Kapısı’nın üzerinde yazan yazı şudur: “La İlahe İllallah İbrahim Halilullah” Geri kalan bütün kapıların üzerinde “Allah-u Ekber La İlahe İllallah Muhammedun Resululah” yazar. Sadece ve sadece Bab El-Halil’de “La İlahe İllallah İbrahim Halilullah” yazar. Müslümanların bu çağrıya verecekleri cevap milleti İbrahim olmaktır. Bundan dolayıdır ki Kudüs’te Filistinliler bütün insanlık için önemli bir bedel ödüyor Tıpkı Bosnalıların ödediği gibi…
Buradaki mesele şu bu günlerde içinde Gazze’nin olmadığı bir cümleyi kurmak zâiddir. Burada sürekli heyecanımızı diri tutmamız gerekiyor. Ama şunu da söylemek mümkün ki bu çağda Müslümanların geliştirmeleri gereken ve bu çağa cevap vermeleri gereken bir dile ihtiyaçları var. O dilin, bu konunun, bütün insanlık için nasıl somut bir hale getirilmesi gerektiğini konuşmamız lazım!
Batı dünyası kendi eleştirisini yapıyor. Bunu sosyal medyada görüyoruz, daha önce de gördük. 2019’da Amerika’da siyahi bir adamın öldürülmesiyle birlikte başlayan süreçte Batı dünyasının gençleri ve Batı dünyasında özgür bir akla ve vicdana sahip olan insanlar bir eleştiri getirdiler. Kolonyalist döneme yönelik tepki gösterdiler. Kolonyalist dönemin en etkin şahsiyetlerinin heykellerini yıktılar ve bu işi sorgulamaya başladılar. Bunun bir ileri adımı Haçlı istilasının sorgulanması olacaktır.
Müslüman dünyası ne zaman yeni bir dil kuracak?
Ama esas soru şu Müslüman dünyası ne zaman kendisini yeniden bir özeleştiriye alıp, ne zaman yeni bir dil kuracak? Bosna ve Filistin yeni bir dilin kurulması için ilk adımlarını attı. Geriye kalan bütün insanlığın üzerinedir. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.”