İlim Yayma Vakfı (İYV) vatana ve millete faydalı nesiller yetiştirmek gayesine matufen 50 yıldır hizmetlerini sürdürmekte olan bu toprakların güzide bir hayır müessesesi. İYV, şair Bahaeddin Karakoç’un “Dost yoluna bütün varımız sebil” düsturunu şiar edinen ‘vakıf insanlar’ eliyle Miladi takvimin yaprakları 31 Mart 1971 tarihini gösterirken kurulmuş.
50 yıldır memleketimizde ilmin yayılmasını teşvik etmekte olan İlim Yayma Vakfı’nın ana faaliyet alanlarını, yurt hizmetleri, burs hizmetleri, eğitim hizmetleri, yayın hizmetleri ve diğer hizmetler/faaliyetler şeklinde tâdâd etmek mümkün…
İlim Yayma Vakfı 50 Yılda 50 Vakıf İnsan
50’inci kuruluş yıldönümünü idrak eden İYV, dünden bu güne vakfa emekleri sebkat eden kurucu ve mütevelli heyeti üyesi 50 vakıf insana vefâsadedinden İlim Yayma Vakfı 50 Yılda 50 Vakıf İnsan kitabını neşretti.
İlim Yayma Vakfı’na maddi ve manevi emeği geçen; kurucu, bağışçı, yönetici ve çalışanlarına ithaf edilen 560 sayfalık hacme sahip kitapta tüm yaratılmışlara ve dahi ihtiyaçsahiplerine hizmeti kendilerine borçbilen 50 vakıf insanın hayat hikâyeleri yer alıyor.
Kitap, 98 arkadaşıyla birlikte –biiznillah- İYV’i kurmaya muvaffak kılınan, Vakfın hâmilerinden, ilk Mütevelli Heyeti Başkanı Sabri Ülker’le başlıyor. Biz dahi bu sıraya riayet ederek vakt-i merhûnu geldikçe İYV’yi kuran güzel insanların terceme-i hallerine vaktimiz elverdiği ölçüde nazar edeceğiz biiznillah.
İYV'nin 1 Nolu MH Toplantı Tutanağı
Cümlesinin ervahına Fatihalar okuyalım.
Mütevelli heyetinin, 27 Nisan 1973 Cuma günü, Sabri Ülker, Eymen Topbaş, Korkut Özal, Hasan Tahsin Uğur, Cemalettin Yavaşça, Abdülkadir Çavuşoğlu, Yusuf Türel, Nazif Çelebi, Asım Taşer, Sabahattin Zaim, Osman Kılıç, Mehmet Güler, Mehmet Aydın ve Mehmet Üretmen’in iştirakleriyle düzenlenen ilk toplantısında İlim Yayma Vakfı’nın başkanlığına 9 reyle Sabri Ülker (1920-2012) seçilmiş. Geride kalan 50 yılda İYV’nin ilk Mütevelli Heyeti üyelerinin tamamı garik-i rahmet olmuş. Cümlesinin ervahına Fatihalar okuyalım.
Kırımlı Devletler Ailesinin Evladı Sabri Ülker
‘VefâKitabı’nda ‘Kırımlı Devletler Ailesinin Evladı Sabri Ülker’in hayat hikâyesini, Sabri Ülker’in ve ailesinin İYV hizmetlerini İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Doktora Öğrencisi Meliha Yonca Erdem kaleme almış.
Aydınger kokusu çikolata rayihasıyla dengelenirdi!
1990lı yılların başında bir gurup arkadaşımızla birlikte kurduğumuz Büyük Fetih Ajansı Yayıncılık Matbaacılık A.Ş.’nin ilk faaliyet mahalli olan 2. Matbaacılar Sitesi, ÜLKER’in Topkapı fabrikasına komşuydu. ÜLKER’in çikolata üretiminin râhiyası gün boyu Cevizlibağ’dan Bayrampaşa’ya kadar tüm bölgeye yayılır; ofislerinde Macintosh Plus başında nöbet tutan grafikerler, linotiplerin, kadrat cetvellerinin, tipo baskı makinelerinin son ustaları, mürettipler, ışıklı montaj masalarında gözlerini ustalarının ellerine mıhlayan çelimsiz matbaa çırakları, Gestetner kalfaları ve dahi büyük ofset ustaları, aydınger kokusunu ancak çikolata rayihasıyla dengelerdi!
Sabri Ülker gençlik yıllarında
Mütevazı olanı rahmeti Rahman büyütür.
İşte o dönemde karınca kararınca destek verdiğimiz bir Kur’an Kursu’nun hâmisi Nuri Naroğlu amcamızla birlikte bayram günlerinde -Fatih ikamet yıllarından komşusu- Sabri Ülker’in Çamlıca’daki evine bayram tebriğine giderdik. Şairin, “Mazhar-ı feyz olamaz düşmeyicek hâke nebât/Mütevazı olanı rahmeti Rahman büyütür’ fehvasınca misafirlerine bizzat hizmet edip kolonya, çay ve çikolata ikram eden Sabri Ülker’in nâsiyesine dikkatlice bakanlar Anadolu ahilerinin alın teri, ilim, hikmet ve irfanla bezenmiş pak veçhesini temaşa ederdi.
Birkaçkez rûberû görüşme imkânı bulduğum Sabri Ülker’i Fatih Camii’nden ebedî âleme yolcu ederken, görünmeyen bir el, -iktisat gurusu Mustafa Özel’in tarifiyle ‘invisible hand!’ bu satırların yazarını, merhumu Merkezefendi Eski Kozlu Mezarlığı’na götüren cenaze arabasına bindirdi!
Sabri Ülker ve İlim Yayma Vakfı
Sözü, bu yerinde Sabri Ülker’in, bir adım öte Ülker ailesinin İlim Yayma Vakfı’na müteveccih hizmetlerine getirelim. Meliha Yonca Erdem, Sabri Ülker’in İlim Yayma Vakfı’yla ünsiyetinin, Vakfın kuruluş yıllarına dayandığını belirttikten sonra şu cümleleri kuruyor: “Bilindiği üzere 1951 yılında kurulan İlim Yayma Cemiyeti yanında 1973 yılında İlim Yayma Vakfı kurulmuştur. Aynı yıl Cemiyetin mal varlığının büyük bir kısmı Vakfa aktarılmıştır. Söz konusu oluşumda, Dr. Salih Tuğ’un ifadesiyle Sabri Ülker’in “tasarruflu ve yapıcı zihniyeti” etkin olarak görülmüştür. Vakıf temelinin inşasında Sabri Ülker önemli bir isimdir. Nitekim Vakfın ilk Başkanı 1973-1974 yıllarında Sabri Ülker olmuştur. Daha sonra on yıl boyunca Başkan Vekillikleri’nde (1978-1980) ve Mütevelli Heyeti Üyelikleri’nde (1974-1978 ile 1981-1984) bulunmuştur.
Damadı -kızı Ahsen Ülker’in eşi- Orhan Özokur da iki yıl boyunca (1988-1990) Vakfın muhasipliğini yapmıştır. Özokur, ayrıca beş yıl süreyle (2017-2021) İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nin Mütevelli Heyet Başkanlığı’nı yürütmüştür. Orhan Özokur’un çocuklarının da Vakıf çalışmalarının destekleyicilerinden olduklarını belirtmek gerekir.
İlerleyen safhada ise Sabri Ülker’in oğlu Murat Ülker dört yıl boyunca (1995-1999) Vakfın Mütevelli Heyeti Üyeliği’nde bulunmuştur. Sabri Ülker yaşamının sonuna kadar İlim Yayma Vakfı’na desteklerini kesmemiş, fikir ve gönül birlikteliğini daimî olarak muhafaza etmiştir.
Ülker Ailesi İYV’yi aile vakfı olarak görmüştür.
Denilebilir ki Ülker ailesi İlim Yayma Vakfı’nı âdeta bir aile vakfı olarak görmüş, kesintisiz bir biçimde kuruluşundan bugüne değin Vakfın çalışmaları içerisinde yer almış, Vakfa çeşitli hizmetlerde ve desteklerde bulunmuştur.26 Bu noktada torunu Ali Ülker’in, Vakıf ile Ülker ailesinin ilişkisi hakkında yaptığı açıklamalara yer vermek gerekir: “İlim Yayma Vakfı ile ailemiz arasında Vakfın kuruluşundan bugüne değin sıkı münasebet mevcut. Bu münasebeti temelinden açıklamak gerekirse, bilindiği üzere İslamî ilimler konusunda kayıp periyot dönem yaşandı. Özellikle harf inkılâbı neticesinde eski eserlere erişim zorlaştı. Sabri Bey’in babası İslâm Efendi bir medrese âlimiydi ve şahsi eğitim-öğretimi Osmanlı alfabesi üzerine kuruluydu. Alfabe değişimiyle birlikte büyük dedemizin derslerinde işlediği ders kitapları ve hatta bizzat hayatı boşluğa düşüş yaşamıştır. İslâm Bey, Latin alfabesine vâkıf olmadığından müderrisliğini devam ettirememiş, ancak kendisine bir kütüphane görevlisi olarak iş bulabilmiştir. Bu işte eski kitapların tasnifiyle ilgilenmiştir. Aynı süre zarfında bir Cemiyet olarak mevcudiyet kazanan İlim Yayma (1951), İslamî ilimlerdeki kopukluğu gidermek ve vasıflı din insanı yetiştirmek üzere İmam Hatiplerin kurulmasına öncülük ediyor. Sabri Ülker de aynı gayeyi desteklemek üzere Cemiyet’e ehemmiyet veriyor ve Cemiyet’in vakıf yüzü kazanmasında büyük destekçilerden biri oluyor. İlim Yayma Cemiyeti, Vakıf (1973) olduktan sonra bu ideallerini sürdürülebilirlik manasında sağlam bir yapıyla dizayn etmiştir. Her kesimden üyeler edinmiştir. Sanayicisi, avukatı, bürokratı bu Vakfa türlü hizmetlerde bulunmuştur.”
ÜLKER Ailesi pek çok STK’ya destek veriyor.
ÜLKER Ailesi İYV ile birlikte pek çok STK’ya destek verirken, Ramazan-ı Şerif aylarında STK’ların kurucu ve başkanlarını iftar sofrasında bir araya getiriyor. Dün akşam (12 Nisan 2023 Çarşamba) Yıldız Holding’in Çamlıca’daki merkezinde düzenlenen STK iftarının misafiriydik. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş hocanın sohbetiyle şenlenen programın sonrasında, İYV’nin 52’inci genel kurulunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın elinden “Nesilden Nesile Hizmet Ödülü’nü alan Ali Ülker’e, ödülle ilişkin hissiyatını sorduğumda aldığım cevap “Bu hissiyat anlatılmaz yaşanır” olurken, Ali Bey, sorumuza yeni bir soruyla mukabelede bulundu: “Ethem Bey sizi neden daha fazla burada göremiyoruz!”
“Müstakim ol utandırmaz Hazret-i Allah seni.”
Sabri Ülker, eskilerin “Müstakim ol utandırmaz Hazret-i Allah seni” düsturu çerçevesinde ticaretini dosdoğru yapan müstesna bir patron olarak tarihe geçmiştir. Bir Allah’ın kulu dahi çıkıp, -üretimini, ticaretini, hayrını, hasenatını, vakıf hizmetlerini dosdoğru yapan, bayilerinin, çalışanlarının ve müşterilerinin bir kuruşunun dahi hesabını yapan- Sabri Ülker’e “hakkımı helâl etmiyorum” dememiştir.
Sabri Ülker
“İnsan için ancak çalışmasının karşılığı vardır.”
2020 yılında Ali Ülker’le yaptığımız bir hasbihal sonrasında kaleme aldığım aşağıdaki satırlar, Sabri Ülker’in hayat hikâyesi özelinde Necm Sûresi’nin “Ve-en leyse lil-insâni illâmâse’â/İnsan için ancak çalışmasının karşılığı vardır.” meâlindeki 39’uncu ayet-i kerimesinin bir nevi tefsiri mahiyetindedir.
Ali Ülker: Sabri Bey’den çok çalışmayı öğrendim.
'Sabri Bey`den hayatı ve çok çalışmayı öğrendim. İlkokul ve ortaokulda boş zamanlarımda beni fabrikaya götürür, ilgi alanlarıma göre yapabileceğim şeyler bulurdu. Lisede tüm yaz tatillerinde bir nevi stajımı fabrikalarda yapmış oldum. Sabri Bey bu haliyle bize hayat boyu çok çalışmayı, üretime ve dolayısıyla insanlığa katkıda bulunmayı öğütlemiş ve göstererek öğretmiş oldu.
Güne erken başlardı.
Tutarlı, başarılı bir insandı. Dünya ahiret dengesini iyi kurdu. Güne erken saatlerde başlardı. Bunu kendine vird edinmişti. Sabah namazından sonra kesinlikle yatmazdı. Bond çantasını odasında bulunan bir sehpanın üzerine koyar ajandasını çıkarır, günlük iş planını öylece yapardı.
İşi ehline verirdi.
Sabri Bey`le birlikte çalışmak büyük bir zevkti. Çevresindekiler her an ondan yeni bir şeyler öğrenirdi. Merhum Sabri Bey liyakati önemser ve işi ehline verirdi, işin uzmanlarıyla çalışırdı.
Makul bir kâr marjıyla yetindi.
İktisat literatüründe ve dolayısıyla iş hayatında, piyasada kârın maksimize edilmesi gibi bir kavram var. Sabri Bey hiçbir zaman kârını maksimize etmeyi düşünmedi. Şirketlerinin hayatiyetini devam ettirebilecek ölçüde makul bir kâr haddi ile yetindi. Kâra farklı bir bakış açısı getirdi.
Bakkallar kırık bisküvilerden muzdaripti.
Bisküviler eskiden bundan 30-40 sene önce teneke kutular içerisinde satılırdı. İstanbul’dan Topkapı’daki fabrikadan ambarlara giden bisküvi kutuları çember şeklindeki bir kasnağa 7’li tenekeler halinde yerleştirilir, oradan kamyonlara yüklenirdi. Hamallar kasnağı sırtından yere sertçe bırakınca tenekelerin içindeki bisküviler kırılırdı. Bir de bunun Anadolu’ya sevkiyat esnasındaki yolculuğunu düşünün; trenlerle giden bisküvi tenekeleri de özensiz bir şekilde yükleme-boşaltma yapıldığından içindeki bisküvilerin bir bölümü kırılırdı. Eskiden teneke kutular içerisinde satışa arz edilen bisküviler gazete kâğıtlarının üzerine konularak tartılıp müşteriye verilirdi. Bakkal, sağlam olanları müşteriye satar, kırık olanları ise ya kendi evine götürür ya da satış fiyatının çok altında satardı. Hâsılı bakkallar kırık bisküvilerden muzdaripti.
Yıldız Holding YK Başkanı Ali Ülker
Ali Ülker: Sabri Bey kırık bisküvilere çare buldu!
Sabri Bey, Anadolu’ya yaptığı bir ziyarette müşterisi 'Kırık bisküvilere çare bulun?' çağrısına muhatap olunca kendi kamyonunu almaya karar vermiştir. Böylelikle kendi kamyonunda özenle taşınan bisküviler kırılmadan, fire vermeden bakkallara dağıtılmıştır. Bu hamle Sabri Bey’in işine atfettiği önemin bir göstergesidir.
Müşterilerini velinimet olarak gördü.
Sabri Bey, oturduğu yerde durmaz müşterinin ayağına gelmesini beklemez, müşteri ziyaretlerine giderdi. Müşteriyi kelimenin tam manasıyla velinimet olarak gördüğünden böyle davranırdı.
Sabri Bey’in iş, sanayi ve ticaret hayatına atıldığı yıllarda İstanbul’daki sanayiciler oturduğu yerde oturur, müşterilerinin tabir yerindeyse ayaklarına gelmesini beklerdi. Sabri Bey bu kısır döngüyü kırmış, kendisi müşterilerinin ayağına gitmiş, böylelikle onlarla birinci elden temas kurarak varsa şikâyetlerini dinleyerek önerilerini almıştır.
İş süreçlerini bizzat takip ederdi.
İşlerini çok iyi bir şekilde takip ederdi, Ankara’daki işlerle ilgili olarak hemen her gün en az 10 dakikalık telefon görüşmesi yapardı. Her işi bizzat takip ederdi. Şirketlere yüzde yüz hâkimdi. Şirketlerinin hemen hemen her çalışma alanı %100 oranında kontrolü altındaydı.
Türkiye genelinde ürün fiyatlarını sabitledi.
Eskiden nakliye çok daha önemli bir maliyet kalemiydi. Türkiye’nin her tarafında aynı ürünler farklı farklı fiyatlarda satılırdı. Eskişehir’de fiyatı 120 kuruş olan bir ürünün fiyatı Erzurum’da neredeyse 180-200 kuruşu bulurdu.
Sabri Ülker Bey tüm Türkiye’de fiyatları sabitleyerek halkımıza ve esnafa büyük bir hizmette bulunmuştur. Sabri Bey’in bu tutumu diğer firmaların da fiyatlarını aşağıya çekmeye, sabit fiyattan ürün satmaya teşvik etmiştir. Sabri Bey ayrıca ürünlerin üzerine fiyat basarak tüketiciye ürünlerinin farklı farklı fiyatlar üzerinden satılmasının önüne geçmiştir.
Bisküvi üreteceği fırını kendi yaptı.
Fiyatların sabitlenmesiyle birlikte zaman geliyor, Topkapı’daki fabrika tam kapasite çalışmasına rağmen talebi, siparişleri karşılamaya yeterli gelmiyor. O dönemde Topkapı fabrikasında sadece bir fırında üretim yapılıyor. Türkiye’de fırın bulmak mümkün değil, yurtdışından ithalata yönelik kısıtlamalar nedeniyle fırın getirmek de imkânsız. Sabri Bey ne yapıyor? Kendi çözümünü geliştiriyor. Ustalarıyla beraber tek faal fırını söküyor, parçaların fotoğraflarını çekiyor, ustalarla birlikte ‘Perşembe Pazarı’na giderek tek tek parçaları satın alıyor, bazılarının kalıplarını döktürerek imal ettiriyor, el ve gönül birliğiyle yeni bir fırın imal edilmiş oluyor.
Dakik bir insandı.
Dakik bir insandı, hiçkimseyi bekletmez, toplantılarına tam vaktinde başlar, randevularına vaktinden önce giderdi. Hâsılı, kıymetini takdir ederek zamana riayet ederdi. Sabri Bey’in bu rikkati her şeyden önce kendine ve muhataplarına karşı olan saygısından kaynaklanıyordu. Tüm bu işlerin arasında kendine vakit ayırmasını bilir öğle vakitlerinde kaylule yapar, 20 dakika kadar dinlenirdi.
Ülker aynı çizgiyi devam ettiriyor.
Şimdilerde Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projeleri denilen şeyi Sabri Bey yıllar yılı hiçreklamını yapmadan yerine getirdi. Çok hayır hasenat işinde bulundu. Ama hiçbir zaman bunun reklamını yapmadı. 'Hayır, hasenat şahsî işlerdir, bir elin verdiğini diğer el bilmemeli, bu işlerin reklamı olmaz' derdi. Ülker aynı çizgiyi devam ettiriyor.”
Yıldız Holding YK Üyesi Murat Ülker
Murat Ülker: Cemiyetin ve Vakfın mesleki yeterlilik konusundaki faaliyetlerini takdir ediyorum.
Ali Ülker’in, “Ülker aynı çizgiyi devam ettiriyor” sözünü emaneten aldıktan sonra kelâmı, Yıldız Holding YK Üyesi Murat Ülker’e bırakalım: “İlim Yayma Cemiyeti ve İlim Yayma Vakfı benim için aslında bir vazgeçilmezi ifade ediyor. O da ne demek? Geçmiş ile irtibatımı, gelecek kuşağa dair hayallerimi paylaşabileceğim samimi bir arkadaş grubunu ifade ediyor. Anadolu’da bir yere gidince, selamünaleyküm deyince, İlim Yayma’dan bahsedince aileden birisi oluveriyorsunuz. Bu, çok hoş bir şey. İlim Yayma Cemiyeti, tabii Vakfı da bütün yurtta sağduyu ve izanıyla gücünü gösteren anonim, fevkalade büyük ve yaygın bir dernek, bir kuruluş. Kuruluşundan itibaren İlim Yayma’nın millî ve manevi değerlerin kıymetinin toplum düzeyinde artması için yurt menfaatine yönelik eğitim hizmetlerinde yer aldığını gördük ve her zaman babamla birlikte cemiyetin/vakfın faaliyetlerini ilgi ve alakayla takip ettik, destekledik. Bilhassa Cemiyetin ve Vakfın mesleki yeterlilik konusundaki faaliyetlerini takdir ediyorum. Zamanla yapılan çalışmalar doğrultusunda Vakfı genişlettik, bağışçıları genişlettik. Çok faydalı şeyler oldu. Bir de Vakıf ve Cemiyet birbirini destekler hale geldi. Yani birisi tutuyor, yetiştiriyor, öteki devralıyor, faaliyetlerde devamlılık sağlanıyor. İlim Yayma’nın günlük siyasetten uzak ve günlük menfaat kavgalarının dışında kalarak tüm beldelerdeki mütedeyyin, izan sahibi insanlarıyla vatan ve millet aşkı içinde gelecek nesillerin yetişmesi amacıyla fedakârca çabaladığını düşünüyorum.”
İbrahim Ethem Gören Yazı No: 500