Nöbetçi Eczaneler
Sırlı Süleyman Efendi, Gazze’deki evlerine bomba isabet ettikten sonra yüzü-gözü tanınmaz hale gelen 8-10 yaşlarındaki erkek çocuğunun, annesine hitaben “Nerede benim gençliğim?” âvâzını işittikten sonra kirpikleri gözyaşlarını perdeleyemez oldu. Sırlı Süleyman Efendi hakkını, hukukunu koruyamadığımız Gazzeli masum çocuğun “Nerede benim gençliğim?” şeklindeki ağlamaklı yakarışını –dilini damağına dayayıp- belki on, belki yirmi defa tekrar ettikten sonra kül tablasına uzanarak ince Adıyaman tütününden bir nefes daha çekti. Akabinde dudaklarından şair Şükrü Erbaş’ın mısraları döküldü:
“Canı cehenneme rahat uyuyanın
Kapısını örtenin perdesini çekenin
Yüreği yalnız kendiyle dolu olanın
Duvarları ancak çarpınca görenin
Canı cehenneme başkasının yangınıyla
Evini ısıtıp yemeğini pişirenin.”
(…)
Nafi Baba Camii’nin imam hatibi Osman Kemikli hocanın “hüzünlü zamanlarda dinlersin” mülahazasıyla gönderdiği Hucurât Sûresi’nin ses kaydını bir kez daha ruhunun derinliklerine nakşederken her zaman yaptığı gibi gözlerini evinin doğu duvarına astığı “ketebehû Mahmud tilmîz-i Ali” ketebeli “Serserinim Ya Rasulallah” celî sülüs istifine mıhladı…
(…)
Yılın son gecesini yakaza halinde geçirdikten sonra Milli İrade Platformu’nun takvim yapraklarında yılın değiştiği ilk günde “Şehitlerimize rahmet, Filistin’e destek, İsrail’e lânet” mitingi için aracının marşına basarken söz, yine Şükrü Erbaş’taydı:
(…)
Bahçesine dek gelen alevleri
Şehrayin sanan aptalın
Canı cehenneme, camlarında
Parçalanmış cesetler uçarken
Bir iğdiş incelikle çiçekleri sulayanın.
(…)
Süleymaniye Camii’nin müezzinleri sabah ezanını tilâvet etmezden epey önce Sırlı Süleyman Efendi kadim camiinin kubbesinin altında kendine bir yer bulurken Kanuni Sultan Süleyman Han’ın sadaka-i câriyesi ibadethaneyi ilk defa bu kadar müminlerle şenlenmiş gördü. Yol ve saf arkadaşı Can Selman’ın okuduğu evradda “…Yâ Allahu Yâ Rahmanu ünsur li’l-mü’mimîne…” duasına âmin derken, Fâtır Sûresi’nin 41’inci âyet-i celîlesinin yazılı olduğu kubbede güzel gözlü “he”nin sehven unutulduğunu fark etti. “İnnallâhe yumsikü῾s-semâvâti ve῾l-arda en tezûlâ velein zâletâ in emsekehumâ min ehadin min ba῾di [hî] innehû kâne Hakîmen Ğafûrâ‴ “Doğrusu, zeval bulmasın diye gökleri ve yeri tutan Allah῾tır. Eğer onlar zevâle uğrarsa O’ndan başka and olsun ki onları kimse tutamaz. O, şüphesiz Halim’dir, Bağışlayandır.”
Namaz sonrasında kadın- erkek, çocuk-çocuk, genç-ihtiyar yüzlerce kişiyle birlikte Fetvâ Yokuşu’ndan Galata köprüsüne doğru ilerlerken bir taraftan adımlarını saydı, diğer taraftan da her bir adım için “subhanallah” tesbihini okudu.
Galata köprüsüne yaklaştığında gün, henüz doğmuştu. Kontrol noktasından geçip de köprünün bidayetine vardığında adımlarının sayısı 1613’ü işaret ediyordu.
Köprünün hemen girişinde Müdafaa-i İslam Hareketi’nin “Sessiz Olun Çocuklar Ölüyor!” pankartının önüne konan temsili bebek kefenlerinden birine dikkatlice baktığında İbrahim ismini okudu.
Sahi, bu bebekler öldürülürken Millet-i İbrahim neredeydi? Bu yazının kahramanı, Ümmet-i Muhammed’in hâli pürmelalini teşrih masasına yatıran iş bu bebek cesetlerine nazarla viraneye dönmüş Gazze caddelerinin orta refüjlerine defnedilen bebeklerin ervahına Fatihalar gönderirken, söz yine şairdeydi:
(…)
Orda dağlar bir mezarlık
Bulutlar kan salkımı sular toprakta düğüm
Orda evler oda oda kanarken
Burda yeşerenin canı cehenneme.
(…) Milli irade, Galata köprüsünün üzerinde ferden ferdâ tecelli etmeye başlarken köprünün orta yerinde dev ekranları tutan vincin üzerine çıkan Sırlı Süleyman Efendi, Yeni Cami, Ayasofya ve Sultanahmet camilerinin ve dahi bölgedeki küçük mescitlerin sabah namazı cemaatinin tekbir nidalarıyla köprüyü hıncahınç doldurduğunu, Karaköy ve Sirkeci meydanlarının Kudüs sevdalılarıyla bezendiğini gördü.
Tam da bu esnada Milli İrade Platformu’nun sabah namazı ve miting çağrısına 250 bin kişinin icabet ettiği, Galata Köprüsü’nün ve civardaki meydanların hıncahınç dolduğu anons edilirken, tekbir sesleri kâh Galata, kâh Bâyezid Yangın Kulesi’nde yankılandı.
Kemmiyetten ziyâde keyfiyyetle ilgilenen, miting için “Kudüs İslamındır” pankartını hazırlayan Sırlı Süleyman Efendi’nin aklı, seher vaktinde okuduğu şiirdeydi:
(…)
Ey bir halkın gözyaşıyla ruhunu yıkayan kin
Ey zulümle yükselen başarı
Ölü sayısına endeksli maaş;
(…)
Filistin’in Ankara Büyükelçisi Faed Mustafa: Dini ve siyasi haklarımız baki kalacaktır!
Sırlı, Milli İrade Platformu’nun “Şehitlerimize rahmet, Filistin’e destek. İsrail’e lânet” mitinginde özellikle çocukların, gençlerin ve hemen her görüşten kadınların mühim bir yekûn oluşturduğunu, Ayasofya’nın zincirleri nasıl kırıldıysa, Galata Köprüsü’nü asliyet ve terkip şuuruyla buluşturan iman nuru karşısında Kudüs’ü, Gazze’yi ve tüm Filistin şehirlerini çepeçevre kuşatan esaret halkalarının da aynı şekilde en kısa zamanda paramparça olmasını temenni ederken âhir kelâmı, Filistin’in Ankara Büyükelçisi Faed Mustafa’ya bıraktı:
Ey İstanbullular, ey Müslüman Türk halkı!
“Ey İstanbullular, ey Müslüman Türk halkı. Desteğiniz, duruşunuz, duygularınız, öfkeniz için teşekkür ederim. Allah, Gazze’yi korusun, Gazze halkı ve Türkiye halkı arasındaki muhabbeti ve sevgiyi daim etsin.
Dini ve siyasi haklarımız baki kalacaktır. Müslümanların Kudüs’e ve Mescid-i Aksa’ya müteveccih muhabbetlerinin önüne hiçbir şey geçemeyecektir. Biz Filistinliler olarak kaybettiğimiz, sevdiğimiz insanlar için acı çekiyoruz. Biz çok üzülüyoruz. Gazze şehrinde her şeyi hedef alan İsrail zalimleri, bizi davamızdan vazgeçirmek istiyor. Bütün bunlara rağmen biz davamızdan hiç sapmadık. Sapmayacağız. Cenab-ı Hakk’ın Kur’an-ı Kerim’de meâlen buyurduğu gibi zulme karşı savaşanlar galip gelecektir.”
İbrahim Ethem Gören/01.01.2024-Yazı No: 558
YORUMLAR