Geleneksel tıbbın önemli konularından birisi, mizaçtır. Kökenleri Aristo felsefesi ile ortaya atılan “4 Mizaç Teorisi” Hipokrat tarafından insan bedenine uygulanarak Hümoral Patoloji Bilimi doğmuştur.
Kaçtane mizaçvardır?
Ateş Safravi mizaçnedir?
Hava Demevi mizaçnedir?
Su Balgami mizaçnedir?
Toprak Sovdavi mizaçnedir?
Ahlatı Erbaa diğer adıyla dört element nelerdir?
Sıcaklık, soğukluk, kuruluk ve nem mizacı nasıl etkilemektedir?
Bu ve bunun gibi geleneksel tıbba dair birçok bilgiyi bu yazı dizisinde bulacak sağlıklı yaşam konusunda çok farklı bilgiye sahip olacaksınız.
Geleneksel tıbbın önemli konularından birisi, mizaçtır. Kökenleri Aristo felsefesi ile ortaya atılan “4 MizaçTeorisi” Hipokrat tarafından insan bedenine uygulanarak Hümoral Patoloji Bilimi doğmuştur.
Bu teoriye göre insanların hastalılarının nedeni 4 temel elementle (hava, su, toprak ve ateş ) uyuşmazlıklarından kaynaklanır. Kökeni milattan önce 5. yüzyıllara kadar dayanan 4 mizaç; teorisi, İbn-i Sina gibi İslam alimlerince de kabul edilen ve geliştirilmeye devam edilen bir bilim dalı olmuştur.
Mizaç, birbirini etkileyen dört elementin niteliklerinin Sıcaklık, soğukluk, kuruluk ve nem sonucunda oluşur.
Geleneksel tıp bakış açısından, yaratılış dünyasının ve insan vücudunun katkıda bulunduğu faktörler, dört ana unsurdur. Bunlar:
Sıcak ve kuru, ateş
Sıcak ve nemli, hava
Soğuk ve nemli, su
Soğuk ve kuru, toprak
Ateş, tamamıyla hafifliktir ve diğer tüm unsurların üstündedir. Ateş, diğer unsurları (su, hava ve toprak) etkiler ve etkisinin orantısına göre de diğer üçünün kalitesini değiştirir. Bu yüzden de havanın diğer unsurlara nüfus etmesine; onların soğukluklarının kalmamasına ve onlardan mizaçoluşmasına sebep olur. Varlıklarda; pişmeyi, yumuşatmayı ve harmanlamayı sağlar. Doğası sıcak ve kurudur. Güneş ateşin en güzel simgesidir. Normalde de ateş fiziksel açıdan üstte durur, aşağıda kalamaz. Ateş ne kadar aşağıya inerse o kadar çok ısısı artar. Isı doğal olarak yukarıya doğru yükselir.
Toprakta oluşmuş olan tüm elementlere (kil, altın, taş, elmas) nüfuz eder ve onu yumuşatır. Demiri ateşle bükebilir. Güneş, elması ve kili rahatlıkla değiştirebilir (erime noktalan yüksek olmasına rağmen).
İnsanın durumundaysa; toprağın eş değeri olan soğuk-kuru mizaçlı bireyler çok zor yumuşar ve kolay uyum sağlayamazlar. Eğer toprağı yumuşatmak ve uyumlu hale getirmek istiyorsak ona sıcaklık vermeliyiz.(sıcak ortam, sıcak mizaçlı yemek, sıcak kelimeler ve buna benzer). Ne kadar sıcaklık verirsek, esnekliklerinin ve uyum sağlamalarının hızı o kadar artar.
Hava, nispeten hafiftir, ateşe göre daha ağırdır ve suyu kapsar. Diğer elementlerle etkileşerek, onlara gözeneklilik, esneklik genişlik ve hafiflik kazandırır. Canlılardaysa; yumuşaklık ve hafiflik sağlar. Doğası sıcak ve nemlidir.
Ana unsularda ateşten sonra hava ikinci sırada yer alır. Hava, her yerdedir ve Dünya ekosistemindeki en büyük hacmi işgal eder. Hava esnekliğini ve sıcaklığını üst komşusundan yani ateşten; nemini de alt komşusundan, yani sudan alır. Yani eğer hava, suya yaklaşırsa daha nemli, ateşe yaklaşırsa daha sıcak olur. Hava her şeye rağmen çıplaktır ve hiçbir şeyi içinde tutamaz.
Örneğin, Sıcak-nemli mizaçlı bir birey hiçbir sırrı tutamaz ve istemsiz bir şekilde her şeyi anlatır. Sakin olsalar bile içleri kıpır kıpırdır. Hava her yerde bulunurken toprak tek yerde durur. Havanın zıttı topraktır. Toprak, gizlidir, kalbindeki her şeyi tutar ve ortaya çıkaramaz. Hava, ısı yardımı ile suya nüfuz edebilir fakat toprağa girmesi o kadar da kolay değildir. Bu nedenle sıcak-nemli (hava) mizaçlı bireyler soğuk-kuru (toprak) mizaçlarla fazla anlaşamazlar. Çünkü onların huyları birbirinin zıttıdır.
Havanın etkisi bir kuş gibidir. Bir kanadı sıcaklık, bir kanadı nemle ekosisteme eşit olarak aynı zamanda ısı ve nem verir. İçindeki ısı ve nemi Güneş ışığı (geceleri) ve suyun nemi (yağmur) olmadan da taşıyabilir.
Su, nispeten ağırdır ve toprağı kapsar. Su havadan sonra dünyanın en büyük hacmini işgal eder. Yeryüzünün ve insan vücudunun (insanın hücresi) yaklaşık dörtte üçü sudur. Herhangi bir şekli kolayca kabul ettiği gibi kolayca da kaybeder. Diğer elementlere yumuşaklık, düzgünlük, akıcılık ve şekillendirme kabiliyeti verir. Doğası soğuk ve nemlidir.
Su soğuktur ve nemlidir. Hareketi doğal olarak geriye doğrudur, öne ve geleceğe doğru ilerlemez. Bu nedenle soğuk-nemli mizaçlı bir kişi sürekli geçmiş anıları hatırlar ve ileriye dönük olamaz. Örneğin: 12 yıl önce Sizden kötü bir hatıraya sahip olan soğuk nemli mizaçlı bir bireye, 12 yıl boyunca çok sayıda iyilik yapmış olsanız bile iyiliklerinizi görmezden gelir ve sadece o yaptığınız hatayı hatırlar.
Tüm olumsuz hal ve hareketler, geriye dönüklük ve eleştirmeler, suyun özelliklerindendir. Su ısınınca, yukarıya doğru yükselme arzusu artar.
Bu yüzden de soğuk nemli mizaçlı kişi sıcak ortam, sıcak mizaçlı yemek, sıcak kelimeler vb. tarafından ısınırsa, daha olumlu, daha pozitif ve geleceğe daha çok umutlu bakar.
Fakat bu ısı ve sıcaklık devamlı olmalıdır. Suyun üzerindeki sıcaklığın etkisi azaldığı an saydığımız özellikler de ortadan kalkar.
Suyun ısısı düştüğünde hacmi artar. Aynı şekilde, soğuk nemli mizaçlı bir bireyin de soğukluğu artınca şişer ve kilo alır.
Soğuk nemli mizaçlı bir kişide aşağılamak ve blöf yapmak yeteneği bulunur. Su ciddi bir etki alma özelliğine sahiptir. Suya bir çakıl atsak, hemen dalgalanır; başka bir deyişle, soğuk-nemli mizaçlı bir birey hemen alınır. Bu nedenle en ufak hareketleri hemen anlar ve tepki verir.
Nem ne kadar yükselirse, psikolojik etkilenme ve savunmasızlık oranı o kadar çok artar. Halbuki, havanın asla böyle bir özelliği yoktur ve sıcak-nemli mizaçlı bir bireyin üzüntüsü kısa sürer. Gereksiz yere uzatmaz.
Soğukluk daha çok artınca, soğuk-nemli mizaçlı birey artık tepki vermeyi bırakır. Depresyondaki kişi gibi bir köşede oturup donuk bir halde sabit bir köşeye bakıp durur.
Soğuk atak;
Eğer elinizde oluşursa,
Eli soğutup uyuşturur.
Eğer başında oluşursa, sersemleştirir.
Eğer Kalpte oluşursa, kalbi durdurur (tabii ki kalbin soğukluk zirvesine kadar yükselirse.)
Soğukluk artınca, tepkiler azalır, algısızlık ve sorumsuzluk oluşur. Böylece beyindeki soğukluk zirveye ulaşınca, artık bireyin algısı ve idraki duyuları yok olup algısızlık ve aptallık duyuları oluşur.
Toprak kesin bir ağırlıktır. Diğer elementlerin merkezine yerleşir ve onları kendine doğru çeker (yer çekimi kanunu). Sabit ve serttir. Varlıklarda, birleştirmeyi, dayanıklılığı ve şeklin korunmasını sağlar. Doğası soğuk ve kurudur. Toprağın özelliği durgunluk, dayanıklılık ve mukavemettir. Bu yüzden, toprağı yumuşatmak için suya ve ateşe ihtiyacımız vardır.
Toprağı yumuşatmak için, aniden ısı ve su verilmemelidir, çatlamasına sebep olur. Su ağırdır ve toprağa yavaşça nüfuz eder. Bu nedenle toprağı aniden hareket ettirmeden, yumuşatmak için yavaş yavaş su ile ısı verilmelidir. Sonra yavaşça üstteki yumuşamış tabakayı, kaydırarak aynı şekilde son katmana varana kadar devam etmelidir
Toprağı yumuşatmak için hızla hareket ettirirsek, kırılganlık oluşur. Kırılganlık telafi edilemez bir ağrı anlamına gelir.
Bu yüzden soğuk-kuru mizaçlı bir bireyin konumunu aniden değiştirilmesi imkansızdır ve sadece kırılganlığa sebep olur.
Soğuk-kuru mizaçlı bir birey sadece cömert olmamakla kalmayıp, aynı zamanda bir başkasının cömertliğine katlanamaz.
Bu yüzden kırılganlık oluşmadan bu karaktere sahip olan kişinin konumunu değiştirmek istiyorsak, su gibi sabırlı, ateş gibi sıcak olup ona nüfuz etmeliyiz ve onu yumuşatmalıyız.