Hayatın amansız koşuşturmacası içinde nasıl da kaybediyoruz kendimizi. Yediden yetmişe herkes ilaç çantalarıyla geziyor. Önceden sadece babaannelerimizin, anneannelerimizin, dedelerimizin taşıdığı ilaç torbalarının yaşı çok düştü artık. Tam da bu konuyla ilgili olarak geçenlerde gördüğüm bir haber beni derinden üzdü.
Lise öğrencileri motivasyonlarını arttırmak amacıyla kırmızı reçeteli ilaçlar kullanıyorlarmış. Yani bu ilaçlara öyle kolay ulaşılamıyor. İşin daha da kötüsü gençler, bu ilaçları internet üzerinden yasa dışı temin etmenin yollarını da bulmuş. Söz konusu haberde ilaçların oyuncakların içine gizlenerek kargolanacağı da yazıyordu. Çünkü o lise öğrencileri, bu ilaçları ailelerinden gizli kullanıyor ve gizli kaçak temin ediyor.
Durum bu kadar vahim anlayacağınız. Yanlış olduğunu bile bile her yolu kullanarak ulaşıyorlar o ilaçlara. Birçoğu da bağımlı olmuş durumda. Burada eğitim sistemini mi sorgulamalı, sağlık sistemini mi, aile içi ilişkileri mi, yoksa çocukların ilaçlara bu kadar kolay bir şekilde kaçak yolla ulaşabilmelerini sağlayan internetteki yetersiz güvenlik önlemlerini mi?
Hangisini sorgularsak sorgulayalım bir kez “bağımlılığa” dönüşmüş bu ilaç girdabından çocuklarımızı kurtarmanın bir yolunu bulabilmek mümkün olabilecek mi?
Burada ailelerin baskısı da çok önemli bir yerde duruyor aslında. Kendini sürekli amansız bir yarışın içinde hisseden çocuk, başarısız olmamak uğruna sağlığını tehlikeye atmaktan kaçınmıyor.
Asıl sorun ise daha da temelde yatıyor. Çocukların motivasyonu neden bu kadar düşük, okulla ilişkileri neden bu kadar kopuk ve bu ilaçlara neden bu kadar gereksinim duyuyorlar?
Ben de bir lise öğretmeniyim ve gözlemlerimden yola çıkarak şunu söyleyebilirim ki gençlerin birçoğu okula olan inancını kaybetmiş durumda. Okulun kendilerine bir şey katmadığını düşünüyor ve iyi bir puanla okulu bitirip iyi bir üniversitede eğitim görmenin kendilerine bir fayda sağlamayacağına inanıyorlar. Birçoğuna göre edebiyat zaman kaybı, dil bilgisi gereksiz, matematik bir muamma, tarih ve coğrafya ezberden ibaret, fen bilimleri çok zor… Bilimin felsefeden kopup yüzyıllar içinde kendini geliştirip uçsuz bucaksız ufuklara yol açmamızı sağlayan bu müspet ilimler kocaman bir “boşluk” pek çoğu için ve tüm bu muazzam öneme sahip bilgiler adeta yük öğrencilerin sırtında. Çünkü inanmıyorlar. İnanç olmayınca istek de olmuyor ve motivasyon sıfırlanıyor.
Peki, okula ve öğretilen derslere yukarıda bahsettiğim şekilde yaklaşan bir öğrencinin motivasyonu ne kadar yüksek olabilir? Sonuç: Koca bir hiç!
Bu hiçliğe kırmızı reçeteli ilaçlar bile kâr etmez. Bilakis ilaçlardan beklenti için giren çocuk, bir fayda göremeyince “Bu bile işe yaramadı” düşüncesiyle iyiden iyiye özgüvenini yitirir, ipin ucu kaçar.
Kendilerine ve geleceğe inanan ışıl ışıl öğrenciler görmek ümidiyle…