İstanbul’un fethinin sembol mekânlarından, Fatih Sultan Mehmed Han’ın İstanbul’u fetheden askerlerle birlikte dua ettiği Rumelihisarı’ndaki Dua Tepe seyir terasına çevrildi!
Kime gâm!
İBB, İstanbul'un kadim mânevî dayanağı Rumelihisarı Şehitlik Dergâhı'nın adı sanı unutulan “Duatepe”sini tıraşlayarak, ağaçlarını keserek üzerine “amfikondu” yaptı! Böylelikle âlemcilere gün doğdu. Şehitlik Dergâhı'nın türbedarı her sabah, bundan 46 yıl öncesine kadar şehit kabristanlığı olan, İstanbul’un fethinin kutlu askerlerinin (ni’mel ceyş) mübarek bedenlerinin medfun bulunduğu ve şimdiki zamanda "amfikondu"ya çevrilen tarihi şehitlik arazisinin üzerinden onlarca müskirat artığı topluyor! Kime gâm!
İstanbul’un ilk şehitliği ve mânevî ocağı Rumelihisarı Şehitlik Dergâhı’nın müştemilatı olan İstanbul’un fethinin sembol mekânı, II. Mehmed’in İstanbul’un fethinden hemen önce askerleriyle birlikte dua ettiği Rumelihisarı’ndaki Dua Tepe’ye maalesef seyirlik bir misyon biçildi.
Buranın Duatepe olan ismi yıllar önce Doğatepe olarak değiştirilmiş ve akabinde şehitlik arazisinin üzerine park yapılmıştı. İBB kadar halkımız da maalesef parkın asıl isminin Duatepe olduğundan, burasının haddizatında şehitlik arazisi olduğundan, burada Şehzade II. Mehmed’in askerleriyle birlikte fetih duaları ettiğinden, namaz kıldığından, parkın hemen yanındaki Nafi Baba sokağının zemininde şehitlerin medfun bulunduğundan bî haber!
Şimdi altı asır öncesine gidiyoruz.
Miladi 1451-Temmuz
Efendimizin (sav) 'İstanbul elbet bir gün fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onun askeri ne güzel askerdir' müjdesine mazhar olmak isteyen Akşemseddin’in (ks) rahle arkadaşı Seyyid Mahmud Bedreddin (ks), ailesi ve muhyî (kolonizatör) dervişlerle birlikte Bizans’tan (Doğu Roma İmparatorluğu) tarım ve hayvancılık yapmak mülahazalarıyla bugünkü ismi Rumelihisarı Mahallesi olan muhkem bölgeyi kiralıyor. Aile, sûretâ tarım, hayvancılık ve çiftçilikle meşgul görünmekle birlikte Osmanlı’ya Bizans içlerinden askeri bilgiler aktarıyordu. II. Mehmed’in talimatıyla bölgede fethin habercisi Rumelihisarı inşa edilmeye başlandığında Bizans uyandı, kiracılarının askerî bir maksatla geldiğini anladı.
Böylelikle bir Bizans baskınıyla Mahmud Bedreddin’in beraberindeki muhyî, akıncı dervişlerinden pek çoğu şehit düşerek şimdiki zamanda Boğaziçi Üniversitesi’nin Güney Kampus içerisinde bulunan ve ismi Cumhuriyet dönemine kadar Şehidlik Dergâhı olarak bilinen arazinin içerisinde Şüheda Kuyusu olarak tavsif edilen büyükçe mezara ve çevresindeki araziye topluca defnedildi.
Şüheda Kuyusu yahut unuttuğumuz mânevî mirasımız.
İstanbul’un Avrupa yakasının ilk Müslüman Türk şehitliği olan ve İslâm tarihinde Uhud’dan sonra ikinci toplu şehitlik unvanını hâiz Şüheda Kuyusu’nun baş taşına 'Hezâ makâm-ı Şühedâ fî sene Hicri 855 (1451)' ibaresi yazıldı.
Burada Şüheda kuyusunun viraneliğine, kitâbesinin hazin hikâyesine ve dahi şehitliğin hâli pürmelaline şimdilik kaydıyla değinmiyorum!
Miladi 1453-Haziran
Fetih müyesser olunca Rumelihisarı’nda medfun bulunan fethin öncü şehitlerine göz kulak olunması ve tasavvuf neşesinin filizlenmesi gayesiyle Şüheda Kuyusu’nun bulunduğu mevkie Osmanlı İstanbul’unun ilk tekkesi inşa edildi. İsmi hazırdı: Rumelihisarı Şehidlik Dergâhı.
Osmanlı Cihan Devleti’nin son asrından itibaren dergâhın önemli simalarından, Şeyh Mehmed Abdünnafi Baba’nın (ks) ismiyle anılmaya başlayan Nafi Baba Tekkesi, fethin mânevî ve tabii mirasçısı olması ve tasavvuf tarihimiz hasebiyle bizlere ceddimizden önemli birer emanetidir.
Bir zamanlar Rumelihisarı sahilinden Zincirlikuyu’ya kadar geniş bir arazide ilim, irfan ve hikmet hizmeti veren Şehidlik Dergâhı’nda şeyhler, aile ve dergâh mensupları, devlet büyükleri, civarda bilahare şehit olanlar Şehidlik Dergâhı haziresi başta olmak üzere, Nafi Baba Tekke/Dergâh binası civarına ve şimdiki zamanda ne feneri, ne de türbesi kalan Fenerlitürbe sokağına ve Nafi Baba sokağındaki kabristanlıklara defnedildi.
Darbeciler bir darbeyi de Şehitliğe vurdu!
500 küsur yıl Şehidlik Dergâhı’nın mütemmim cüzü olan ve toprağında İstanbul’u fetheden kutlu askerlerin pak bedenlerine ev sahipliği yapan ve dahi yakın zaman önce seyir terasına çevrilen Duatepe Şehitlik Kabristanlığı ve Nafi Baba Sokağı’ndaki şehit kabirleri 1980 darbe döneminde kendisine Sarıyer bölgesi emanet edilen sözde belediye başkanı olan asker kılıklı medeniyet düşmanının saldırısıyla bir günde dümdüz edildi. Şehit kabirleri parçalandı, tarihi mezar kitabeleri kırıldı ve binlerce tonluk makbere hafriyatı Nafi Baba Dergâhı’ndaki tarihi Osmanlı şehit mezarlarının üzerine atıldı.
Burası namazgâh ve duâgâh değil miydi?
Ara başlığımızdan hemen sonra yazımıza serlevhamızı teşkil eden sual cümlesiyle devam edelim: İstanbul’un ilk şehitliği Duatepe’de neler oluyor?
Duatepe’de, seyir terasındayız!
Şimdi Duatepe’de, seyir terasındayız! Burası namazgâh ve duâgâh değil miydi?
Duatepe ve çevresindeki şühedanın aziz hatırası 12 yıl önce Muhabbet Sokağı uygulamasıyla rencide edildi! Şehitlik Dergâhı’nın çevresi kısa sürede birbiri ardına barlarla kuşatıldı!
Mitilimi Duatepe’ye attım!
Yakın zaman önce mitilimi Duatepe’ye attım! Seccademi boğaza karşı serdim! Keyfiyete şahit olan mıntıkadaki sevgililer otomatikman kendilerine çeki-düzen verirken boğaz, bütün güzelliğiyle Rumelihisarı’nın burçları ile birlikte selâmımızı aldı!
Bu demde Nafi Baba Dergâhı’nın mandıra arazisinin üzerine tarihi eser ve müze restorasyon ruhsatıyla şehitliğin bağrına kondurulan devasa köşk ve nevzuhur seyir terası İstanbul’un fetih tarihinin bağrına saplanan hançere dönüşerek vurdumduymazlığımıza ayna tuttu!
Burada dilediğiniz gibi eğlenebilirsiniz!
Duatepe’ye giriş serbest. Burası kamusal alan. Burada dilediğiniz gibi eğlenebilirsiniz. Çilingir sofranızı kurup demlenebilir, yüksek sesle müzik dinleyebilir, içki şişelerini birbiri ardına kırdıktan sonra kapaklarını fütursuzca öteye beriye atabilirsiniz. Bir şey daha: İstanbul sizin! Şehitlik arazisinin üzerinde horon dahi tepebilirsiniz.
Ama unutmayın Şehitlik arazisindeki köşk “şimdilik” kaydıyla Ekrem Başkan’ın! Burası Başkan’a tahsisli kamusal alan. İstanbul sizin olsa da ‘köşk’e fazlaca yaklaşamazsınız. Bununla birlikte dikenli tellerin ardındaki köşkün mahkeme duvarı misali uzayıp giden ağaçlarının yapraklarını huşû içerisinde temâşâ etmek serbest! Huşûda kemâl mertebesine erenler yaprakların tüm bu olup biteni alkışladığını işitecektir! Çünkü burada atış serbest!
Şehitlik Dergâhı’nda yapılacak çok iş var.
Hâsılı, Şehitlik Dergâhı’nda yapılacak çok iş var. Evvelen, Duatepe’ye kondurulan amfitiyatro benzeri seyir terasının sökülerek İstanbul’un ilk şehitliğinin, ilk duâgâhının ve ilk namazgâhının izzet ve şerefi muhafaza altına alınarak Duatepe’ye Cin Ali’nin alfabesiyle “Dur yolcu bilmeden üzerinde tepindiğin bu mekân şehitlik arazisidir!” şeklinde bir ikaz levhası konulmalıdır.
Saniyen, Rumelihisarı Birleşik Alan Projesi hayata geçirilerek Duatepe dua mahalline çevrilerek, Fenerlitürbe Sokak’ta 5 yıl önce İstanbul’un şehremanetinin milyonlarca liralık harcamayla kendine özel konuta dönüştürdüğü 10 dönümlük şehitlik arazisinin özel yaşam alanından çıkarılmalıdır.
10 yıl önce “Tekkeye Niyet Bizans’a kısmet!” başlıklı yazımızda kamuoyunun dikkatlerine arz ettiğim Şehitlik Dergâhı üzerindeki köpek barınağı nihayet başka bir mahalle taşındı. Konuya duyarlılık gösteren Boğaziçi Üniversitesi yönetimini tebrik ediyorum.
Bununla birlikte Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampus sınırları içerinde bulunan tarihi namazgâh ivedilikle ibadete açılmalı; BÜ’nün, bir adım öte İstanbul’un mânevî atmosferi Şüheda Kuyusu, Şeyhler Sofası ve Şehitlik Kabristanlığı ihya edilmelidir.
Son olarak da Osmanlı şehit kabirlerinin üzerinde Nafi Baba sokağında kurulmakta Cumartesi pazarı kaldırılarak bölgedeki tüm kaçak yapılar derhal yıkılmalıdır.
İbrahim Ethem Gören/29.03.2024 Yazı No: 579