Gazeteci ve yazar Abdurrahman Dilipak “Allah’ın rızası dışında, içinde adalet, barış, hürriyet ve hak-hukuk olmayan bir çözüm arayanların sonu hüsrandır” ifadelerine yer verdiği “LGTB’ye ne oldu?” başlıklı yazısında Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’dan alıntı da yaptı:
“Akif ne diyor: “Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete ram ol”... Yol arayanlara...”
Dilipak, Haber Vakti’nde yayınlanan yazısında, son günlerde birilerine bir haller olduğunu belirterek LGBT savunucularını hatırlattı:
“Uşak’ta üniversitede mezuniyet töreninde bir öğrenci cübbesinin altında dekolte bir elbiseyle sahneye çıkıyor ve sonra da LGBT bayrağını sallayarak sahneden iniyor.
Başörtülü bir sporcu, sporcuların başarısına bakılması gerektiğini söylüyor. Onların cinsel tercihine odaklanmayı doğru bulmadığını söylüyor.
Bir kadın erkek WC’sine girmeye çalışıyor. “Fuhşiyat lobisi”ne bir şeyler oldu, “uyuşturucu lobisi” de aktif.. Bu masanın 3. ayağında kumar lobisi var!
Öyle görülüyor ki, bunun arkası gerçekleşecek. Türkiye’nin dövize ihtiyacı var. Borç erteleyeceksiniz, vadesi gereken borçlar var. Bir yandan maaş ödemek için para basacaksınız. Para ABD’de, para İngiltere’de, para AB’de, para Arap şeyhlerinde. Arap şeyhleri de İsrail’in, ABD’nin, İngiltere’nin ve AB ülkelerinin ayak izinde. Batılı dostlarımızın hemen hepsi LGBT’ci.
ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu'na LGBT bayrağı asan bunlar değil mi? ABD başkanı Cizvit görünümlü bir satanist pedofoli değil mi?”
“BATI AŞKINA RUSYA İLE KÖPRÜLERİ ATTIK!”
“G20 zirvesine hazırlanıyor Türkiye. Artık “Rabia” yok. Mursi yok, artık. Sisi ile el sıkışma zamanı. Globalistlerin Tiriniti’si yani seküler Teslis’i, Üçleme’si: Tek dünya, tek aile ve tek gelecek! G20'de bu sene Hindistan'da “Tek dünya”, global anlamda bir “Tek Para” ve “Tek Hukuk” konuşulacak. Masonik bir tek dünya, belli çevrelerde hep komplo olarak gösteriler dikkatlerden esirgendi. Bugün artık açıkça transhumanizmden, İnsan 2, Endüstri 4, Toplum 5’den söz ediyorlar. İster misiniz? G20 zirvesini yapılacağı otele de LGBT bayrağı assınlar.Bu çete 'aile’ye karşı. Din, ahlak, gelenk ve biyolojik cinsiyetten bağımsız bir 'birey’den söz ediyorlar.”
ÇİN’DE SOSYAL KOBAYLAR!
Yazısının devamında Çin’de edilmesi düşünülen yapay şehirden bahseden Dilipak burada yaşayacak olanların sosyal kobay olacağına işaret etti:
“Şimdiden bunun kentini inşa ediyorlar. Neom, line, Denver derken şimdi de Çin’de Xiongan şehrinde Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi kararnamesiyle inşa edilen ve "15 dakikalık bir şehir" geleceğin dünyasındaki bir protip olarak 'line’den sonra üzerinde en çok konuşulan bir gelecek projesi. Para yok, kimlik yok. Seçim yok, yönetici yok. Her şey yapay zekanın kontrolünde olacak. Şehirdeki her elektrik direği yüz tanıma kamerası ile donatılacak. Şehre her çıkış ve girişte humonoid ve avatarların görev yapacağı kontrol noktaları olacak. Pekin'den yaklaşık 4 milyon insan, gönüllü ya da zorunlu olarak Xiongan'a yerleştirilecek.
Bunlar ilk modeller, test merkezleri aslında burada yaşayacaklar bir bakıma sosyal kobaylar olacaklar.”
“LGBT’YE KARŞI ÇIKMAK SUÇ”
“Böyle bir gelecek için hazırlık yapanlar için LGBT bunun olmazsa olmazlarından. Bu saatten sonra “resmen” LGBT’ye kimse dokunamaz. Her rezilliği yapacaklar. Bakın LGBT’ye karşı çıkmak, LGBT’li 'birey'lerin varlığını kabul etmemek yasal olarak suç. İstanbul Sözleşmesi, Lanzarote ve CEDAW birbiri ile ilişkilendirilerek bu anlamda koruyucu bir kalkan bir 'şeytan üçgeni' oluşturdular. Halka dönük, kınamalar gaz almaktan başka bir şey değil.
Hani yapabiliyorlarsa, Türkiye Belediyeler Birliği, toplumsal cinsiyet ve LGBT ile ilgili genelgelerini, tamimlerini geri çeksin. Hadi KADEM etkin bir kampanya yürütsün. Daha düne kadar biyolojik cinsiyeti reddeden, onun yerine ikame edilmek istenen 'toplumsal cinsiyet eşitliği' projesinin adındaki “eşitlik” yerine “adaleti” ekleyerek bu projeye destek vermedi mi? “Toplumsal Cinsiyet” derken de konuyu “toplumun kadın ve erkeke yüklediği rol” şeklinde tanımladılar. Ama 'birey’in din, ahlak ve gelenekten gelen tanımlamalarının ötesine geçip, “kendi cinsiyetini belirleme” konusunu görmezden gelmediler mi?”
“İSLAMCI İMAJI TÖRPÜLEYECEKLER”
“İstanbul Sözleşmesi döneminde AK Parti’nin önde gelen isimleri LGBT’nin hukuki anlamda varlıklarının tanınması yönünde söz vermediler mi?
Bu güne gelecek olursak, bunlar Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik kriz ve batı ile yakınlaşma sürecini kullanarak emrivakilerde bulunmaya devam edecekler. AK Parti'yi bu şekilde köşeye sıkıştırıp fiili durum meydana getirecekler. AK Partililer partilerinin “İslamcı imajını” törpüleyecekler. Yalnızlaştırma, zayıflatma, kendi dindar tabanında yalnızlaştırma ve bir teslim alma operasyonu ile karşı karşıyalar. Yani AK Parti içindeki AKP’lilerin de elini güçlendirme operasyonu bu girişimler.”
“HER ŞEY SİYASET, EKONOMİ DEĞİL”
“Bu plan sadece Türkiye için, ya da İslam ülkeleri için geçerli değil. Tüm dünyada böyle bir plan uygulamaya konuldu. ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Almanya, Pakistan, Malezya ve BAE fark etmiyor. Ama Türkiye imtiyazlı, ayrıcalıklı bir ülke. Türk dünyası, İslam dünyası, Balkanlar, Kafkasya ve Afrika'da bizi rol model olarak gören ülkeler var. LGBT lobisi onun için Türkiye’ye bu anlamda ayrıcalık ve öncelik veriyor. Sağ ve muhafazakar bir iktidara bunun için ihtiyaçları var. Onlar da Müslüman halkın öfke, muhalefetini önlemek, baskılamak ve durdurmak için böyle bir yönetime ihtiyaçları var. Ama zayıflatılsın ki, “Hayır” diyecek mecal bulamasın. Yani düşerse kaldırırlar, başını kaldırırsa ensesine bastırırlar.
Her şey siyaset, ekonomi değil. Din, ahlak, adalet ve hürriyet yoksa bunların ne anlamı ne değeri var. TOGG, İHA, SİHA ile LGBT’yi transhumanizmi, aşı fitnesini, iklim/karbon fitnesini dengeleyemezsiniz!”
(HABER MERKEZİ)