Ata tohumu yasağı üzerinden birinin bu gidişe dur ile milletin hükümetten büyüktür demesi gerektiğini savunan gazeteci ve yazar Abdurrahman Dilipak yasaların töre ile bazen de dini hayatı bozduğunu belirtti:
“Oysa müminler için devlete sadakatleri, dinlerine sadakatin teminatı olmalı. Devletin, anayasa ve yasaların varlık ve meşruiyeti buna bağlıdır. Devlet, ülke, millet ve düzenden oluşur. Devleti yönetenler yasama, yürütme ve yargı ile 3’e bölünür ki, 3 güç de tek bir grubun elinde olmasın. Bu işler karışınca işte bugün olanlar oluyor. Başkanlık seçimine geçişte işler karıştı.”
Dilipak, “Ata tohumuna karşı olmak” başlığıyla Haber Vakti’nde kaleme aldığı yazısında, ata tohumunun yasaklanmasının kök itibariyle yeni olmadığını örnekleme yaparak ifade etti:
“Aslında sadece ‘'Ata tohumu”nun yasaklanması kök itibarı ile yeni değil. Harf devrim, kıyafet devrimi, şapka zorunluluğu, dil devrimi, tarih devrimi, zorunlu din dersi, laik devletin kontrolündeki diyanet, TSE damgalı bir dinin misyonerliği için imam okulları ve ilahiyat fakültesi aynı şey. İşler daha sonra istedikleri gibi gitmeyince bunlara saldırmaya başladılar. Dinin, ahlakın, geleneğin, beslenme alışkanlıklarımızın, tarihin, bilimin, sanatın, mimarinin, ticaretin, paranın, kısacası her şeyin geniyle oynandı ve oynanmaya devam ediyor.”
“ATA TOHUMUNA NİYE KARŞILAR HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?”
Yazısında “Ata tohumuna niye karşılar hiç düşündünüz mü?” sorusunu da yer veren Dilipak yanıtını da şu sözlerle ifade etti: “Türkiye önemli bir bisküvi ve makarna ihracatçısı. Onların istedikleri buğday bizim ata tohumu değil. Onlar daha yumuşak ve beyaz daha hacimli, tat, renk ve kıvamı ona göre. Ona göre geni ile oynanmış bir buğday çeşidi kullanıyorlar. Tabii sertifikalı ve patentli. Tohumu da onlar veriyor, ilacını da gübresini de, onları sertifikalı depolarda muhafaza ediyorsunuz. Sizi kendi tarlanızda işçi yapıyorlar. Tohumu onlar veriyor, ürünü kendileri alıyor. Zaten hibrit tohum, onu siz tekrar kullanamıyorsunuz. Buğdayı da öyle, patatesi, soğanı, domatesi de. Ketçap, mayonez, salça, sos hepsi aynı şekilde.
Sadece ihracat için değil, KFC, Pizza Hut, Mc Donald’s, Littl C, Dominos Pizza, McDonalds, Burger King’s vd. bunların da her şeyi özel olacak. Bunlar belli bölgelerden bu anlamda on binlerce dönümlük arazilerde ekimler yapıyorlar. Şimdi onun 500 metre ötesine ata tohumu ekerseniz, bu tohum, onların tohumu ile tozlaşıp, onların özelliğini bozduğu için, bu tür girişimler ülke ekonomisi için zararlı görülüyor.”
“Öz yurdunda garip, öz vatanında parya olmak böyle bir şey olsa gerek” diyen Dilipak:
“Aklımız, kalbimiz gibi midemiz de işgal altında.”
Dilipak yazısının devamında Firavun ile Nemrut’u hatırlatan ifadelere yer verdi:
“Firavun ve Nemrut, “Benim koyduğum normları bırakıp, başka norm’lara mı inanıyor, başka norm koyucularının peşine mi düşüyorsunuz” diyordu bu günkü anlamda. İlahlık ve rablik taslamak, bu anlamda “Norm koymak” anlamına geliyor. Reel politik bir puta dönüşüyor. Rızkı veren onlar ya(!?), başka türlü davranırsanız onların gazabına ve öfkesine uğruyorsunuz. Bunun üzerine bir “ulusal çıkar” perdesi örterseniz, o perde her şeyi meşrulaştırmaya yetiyor. Allah sizleri “Ulusal çıkar” bahanesi ile de aldatmasın.
Günümüzün ilahlık ve rablik taslayan diktatörleri, darbecileri Firavun’dan ve Nemrut’tan geri kalmaz. Dijitalist globalistler ve pedefolik satanistler tarihtekilerden bin beter. Onlar hayvanları öldürüp ekinleri telef ederek, fıtratı bozarak, bütün insanlığı fitne ile fesada vermek istiyorlar. Bunları ve siyasi emellerini bunların siyasi emelleri, şahsi menfaatlerini onların menfaatleri ile tevhid eden siyasetçileri, bürokratları, çağdaş Belamları, Karunları, Ebu Cehilleri, Ebu Lehebleri, media mensuplarını, akademisyenleri, STK temsilcilerini, her yerde görebilirsiniz.”
Siyasetçilere seslenen Dilipak tavsiyelerde bulundu:
“Politikacılara tavsiyem, halkın sorularına ve taleplerine cevap verin. İlgisiz, afaki konularda hayali vaatlerle milletin kaybedecek zamanı kalmadı. AB ya da NATO umudumuz değil. İstanbul Sözleşmesi ve Lanzarote, LGBT konusunda doğru sözlü olun. Sağa başka sola başka, içe başka dışa başka konuşarak bir yere gidemezsiniz. Yerli tohum, yerli TOGG(!?)’dan daha değerlidir. İklim yalanı, aşı fitnesi karşısında yerinizi, konumunuzu belirleyin. Kur’an’ın basılı kopyasına hakaretten daha büyük bir fitnedir, Transhumanizm’in ‘gender birey’ fitnesi. Bu fitne herkesi LGBTIQ+’lı yapıyor. 5G ve StarLink fitnesi, insanı nesneleştiren, “Nesnelerarası iletişim” ürünü akıllı (!?) otonom sistemler fitnesi ülkenin işgali ile eşdeğer bir fitne. Sahi bu şekilde nereye gittiğinizi düşünüyorsunuz. Ve bu yolun sonunda varacağınız yerin farkında değil misiniz?”
İKLİM YALANI
“İklim yalanına inanmayalım, karbon yalanına da. Bu yalanı söyleyenlere itibar da etmeyin. Çocuklarımızı, hayvanlarımızı aşılatmayın. Geni oynanmış tohumlardan, hormonlu gıdalardan uzak duralım. Ektiğimize, biçtiğimize, yediğimize, içtiğimize, giydiğimize dikkat edelim.”
(HABER MERKEZİ)