Manş Denizi’ni iki yönden de geçen ilk kadın yüzücü Florence Chadwick’tir. 1952 yılının 4 Temmuz günü, 34 yaşındayken Catalina adasından Pasifik Okyanusuna atlar ve Kaliforniya’ya doğru yola çıkar.

Suyun çok soğuk olması ve yoğun sisin görüşünü engellemesi onu zorlar. Onu izleyen tekneleri bile zar zor görebilmektedir. Milyonlarca insan onun başarısını televizyonlardan takip etmektedir. Köpek balıkları ve soğuk suya aldırış etmeden 15 saat boyunca durmaksızın yüzer.

Fakat 15 saatin sonunda, kıyıya sadece yarım mil uzaklıkta olduğu halde, ona eşlik eden teknelere çıkmak istediğini söyler. Annesi ve antrenörü ona çok yaklaştığını ve devam etmesini söylese de o kararlıdır. Neden pes ettiği sorulduğunda şöyle der: Eğer karayı görebilseydim, başarırdım.

Yani yarıştan vazgeçmesinin nedeni yorgunluk, soğuk veya sis değildir. Sis yüzünden karayı göremediği için pes etmiştir. Yani ulaşmak istediği hedefini gözleriyle görememiştir.

Biz de çoğu zaman bunu yapıyoruz. Sonuna geldiğimizde bırakıyor, pes ediyoruz.

Ama unutuyoruz ki:

Başarılı olmak için, gözle görülebilir bir hedefiniz olmalıdır. Hedefiniz yoksa, kaybolursunuz… Hedeflerine ulaşanlar ise ancak sorumluluklarının farkında olanlardır. Ne yapmak istediğinizi bilmek yeterli değildir. Bildiklerinizi hayata geçirmek için gerekli sabır, azim, sorumluluk da göstermeniz gerekir.

Lao-Tzu, Konfüçyüs’e şöyle bir soru sorar:

“Devletin ordularına komuta edecek olsanız, yanınıza hangi kişiyi alırsınız?”

Üstat şöyle cevap verir: "Silahsız kaplana saldıranı, kayık olmadan nehri geçmeye çalışanı ve ölüm korkusu olmayanı yanıma almam.

Benimle gelecek kişi, sorumluluğu kavrayan ve hazırladığım planlara gönülden uyabilen bir kişidir."

Bir gazeteci, 102 yaşında bir adamla röportaj yapmak için evine gider. Gazeteci yaşlı adama uzun yaşamasının ve bu yaşta sağlıklı, enerjik ve mutlu olmasının sırrını sorar.

Gazeteci aldığı cevap karşısında şaşırır. Çünkü yaşlı adamın cevabı ‘sigara içmedim, kendime iyi baktım, yoğurt yedim, ayran içtim, sabahları spor yaptım’ gibi bir şey değildir. Yaşlı adam gazeteciye şöyle der:

“Oğlum, Allah’ın bana bahşettiği her günü şükrederek yaşıyorum. Her sabah erkenden kalkar ve pencerenin önünde dururum. Biraz dinlendikten sonra, hava nasıl olursa olsun kendi kendime derim ki: Bu benim istediğim gibi harika bir gün.

Hayat size ne verirse versin, onu nasıl karşıladığınız önemlidir. Başınıza ne gelirse gelsin, eğer melankolik bir ruh haliniz varsa, olaylara hep olumsuz tarafından bakıyorsanız, gün ne kadar güzel olursa olsun, mevsim ne kadar hoş olursa olsun, hayatınıza kim girerse girsin asla mutlu olamazsınız. Hayat size harika bir gün sunmaz. Çünkü bir günün harika olup olmadığı sizin onu nasıl değerlendirdiğinize bağlıdır.

Yeni bir eğitim öğretim yılına girdik. Hepimizin bu eğitim öğretim yılına dair planları var, birçoğumuzun gerçekleşmesini istediği hayalleri var. Biliyoruz ki hayaller ya da planlar kendiliğinden gerçek olmazlar. Çalışmak gerek, uğraşmak gerek, düşünmek gerek, hatta belki bazı planları değiştirmek güncel tabirle “update etmek” gerek. Hayal kurup uyursanız olmaz. “Hayaller yumurta değil, üzerine yatınca gerçek olmazlar."