Sabahın ilk ışıkları ile birlikte, bir hareketlilik başlıyor. Sizce bu insanlar nereye koşuyor? Otogarlar, hava limanları, tren garları. Metrolar ve tramvaylar. Otobüsler, dolmuşlar ve taksiler. Vapur iskeleleri. Motosikletler ve bisikletler. Yürüyerek ve koşarak gidenler;
Fakirler ve zenginler. İşine yetişmeye çalışanlar. İşten dönenler. Vatan savunması için nöbete giden kahramanlar. Hastalar, yaşlılar ve doktora koşanlar. Okul yolunu tutan öğretmen ve öğrenciler. Memleketlerine gidip, gelenler. Birbirlerine yardıma gidenler. Hasta ve yaşlı ziyaretinde bulunanlar. Alışveriş için, çarşı pazar gezenler. Devlet Dairelerinde işlerini takip edenler. Okula başlayanlar ve mezun olanlar. İş arayanlar, işe başlayanlar ve emekli olanlar. Gülenler ve ağlayanlar; Doğanlar ve ölenler. Evlenenler ve boşananlar. Kazananlar ve kaybedenler. Kazalar ve afatlar. İçimizi burkan siren sisleri. Uzaklar ve yakınlar. Karanlıklar ve aydınlıklar. Çığlıklar ve naralar. Kara bulutlar, gök gürültüleri ve yağan yağmurlar. Karlar ve soğuklar. Güneş ve sıcaklar, Parklar, bahçeler, ağaçlar ve çiçekler. Sabahın erken saatlerinde cıvıldayan kuşlar. Gündüzün hareketliliği, gecenin sessizliği. Daha neler, neler;
Elbette dünya dönüyor. Saatler, günler, aylar, yıllar ve mevsimlere bir şeyler oluyor. Bu arada zaman, geriye bakmadan su gibi akıp gidiyor. Yani, giden geri gelmiyor. Her başlangıcın bir bitişi oluyor. Dünya bir yandan doluyor, bir yandan boşalıyor.
Dünyada bir şeyler oluyor. Bunlar, hayal değil bir gerçek. Yüce Allah, ne güzel bir sistem kurmuş. Dünya ahiretin tarlasıdır. Elbette, öbür tarafa azık lazım. Burada ne ekersen orada onu biçersin. Bu koşuşturmalar boşa olmasın. Gülen yüzleriniz solmasın. Herkes hakkına razı olsun. Savaşlar olmasın, kimseler ağlamasın. Zalimin zulmü varsa, mazlumun Allah`ı var.
Kalın sağlıcakla;