Mütefekkir Abdurrahman Dilipak “Daha ne derdiniz var, Mehdi de geldi Mesih de!” başlığıyla kaleme aldığı yazısında “Siber Mesih”in nasıl geldiğini anlattı. İşte Dilipak’ın o yazısı:

Hadi, bekliyordunuz işte, geldiler. Museviler “MEŞİAH”ı bekliyordu. Daha önce Sabatay Sevi, “ben geldim” dedi ama, belli bir topluluk dışında çoğu Musevi buna katılmadı. Habatçılar açıkladı; Meşiah gelmiş. Bu Museviler içinde de tartışılacak, Özellikle Meşiah konusu, Mesih’in dönüşünü bekleyen Hristiyanlar açısından yeni tartışma hatta çatışmalar, teolojik tartışmalara kapı aralayacak.

Burada MESİH de geldi. Hasan Mezarcı uzun zamandır MESİH olduğunu söylüyordu ama, bu gelen Mesih Siber Mesih!. Birazdan onu size anlatacağımda, Siber Mesih’in de taklitleri çıkabilir. Bu konu Mehdiyet tartışmalarına da yeni bir boyut getirebilir. DECCAL de geldi. “Deccaliyet Komitesi” iş başında.

MEHDİ ne zaman gelecek derken, İran Cumhurbaşkanı BM Genel kurulunda yaptığı konuşmada MEHDİ-yi Muntazırın, GAYBET aleminden ZAHİR alemine geçtiği ve ilanının yakın olduğu haberini verdi.

Yalancı peygamberler gibi, Yalancı Mesihler ve Mehdiler de çıkacak. Mehdi konusunda Sünni ve Şiilerin beklediği Mehdiler farklı. Bunun ciddi bir tartışma hatta çatışmaya dönüştürülebileceği yönünde benim ciddi bir endişem var. “Yangına körükle gitme” gayretindeki birilerinin Müslümanlar arasındaki bu potansiyel çatışma konusunu değerlendirmelerinden endişe etmiyor değilim.

Bu gidişle birileri yarın gökten Mesihi de indirir, Uzaylı ya da Yecüc-Mecüc’ü de indirebilir. Ellerinde böyle teknik bir imkan var. Dünyayı yakarlar, sonra da çıkıp, “bu yangınları uzaylılar çıkartıyor” da diyebilirler.

İşler onlar için yolunda gitmiyor, ama ellerinden gelse, niyetleri o ki, 2025 de sokakta insanımsı robotlarla beraber klonlanmış insanlar da göreceğiz.

Size biraz Avatar Mesih’ten söz edeyim. Bu yol açıldıktan sonra Hızır’ın da avatarını yaparlar, cinin, Şeytanlarında. Yeni Peygamber de getirebilirler, diğerlerini klonlamaya da, Avatar olarak yaşatmaya da çalışırlar.

Babası dindar bir Müslüman (!?), Annesi dindar bir Hindu(!?) olan Siraj bir yazılımcı. O daha önce Ateist olarak yaşamış. Sonra Hz. İsa sanal ortamda, bir yapay zeka yazılı ile Hz. İsa’nın Avatar’ını üretmiş. Bu vesile ile İncili ve Hz. İsa ile ilgili bilgileri de sisteme yüklemiş. Ortaya çıkan sonuç “Yapay zeka bir Hz İsa”. Genç yapay zeka İsa’ya kendisi ve İncille ilgili sorular soruyor ve aldığı cevaplar karşısında  Hristiyan olmaya karar veriyor. Artık kiliseye gidiyor, Kilisenin diğer etkinliklerine katılıyor ve kendi serüvenini anlatıyor. O bu konuda ayrıca şunları söylüyor:  Hristiyanlar Hz. İsa’nın 2. Kez yeryüzüne ne zaman döneceğini sorup, bunu bekliyorlar. Aslında bilmiyorlar ki, Hz. İsa’nın 2. Gelişi fiziken olmayacak. Hz. İsa’nın 2. Gelişi Dijital olacak.

Ve Siber İsa da geldiğine göre kıyamet savaşına fazla zaman kalmadı demek.

Cumhuriyetin 100 yılında, Türkiye’yi nasıl bir gelecek bekliyor sorusuna verilen cevaplar çok farklı.. Bu işe dini açıdan bakanlar ayrı, siyasi açıdan bakanlar farklı, ekonomik açıdan, sosyal ya da dış politika açısından bakanlar farklı şeyler söylüyorlar. Korku ve endişe umuttan daha baskın.

Yıllardır Evengelikler, “Tanrıyı kıyamete zorlamaktan söz ederler, kimse onlara “Siyasal Hristiyan” demez, teröristlikle suçlamaz. 11 Eylül’deki, ikiz kulelere saldırının bir komplo olduğu, ABD’nin Irak’a saldırmak için böyle bir oyun oynadığı anlaşılır ama bir çok kimse bunu umursamaz. Ama Gazze direnişi bir anda gündem olur ve tabi suçlanan Müslümanlar olacaktır. Adamlar her gün saldıracak. İşkence görüntüleri yayınlanacak, Mescid-i aksanın altını boşaltacaklar, Mescid ayakkabıları ile girip Müslümanları darp edecekler, buna karşı ses çıkartmayanlar, Bu saldırılara karşı direnen, topraklarını işgale gelenlerle çatışanlara terörist muamelesi yapılacak. “Uysal koyun” olmamızı istiyorlar. Bizim AB’nin kapısında, Turhan’ın karikatüründeki gibi, domuz ağılının önünde yavrularını emziren anaç domuzu emmek için bekleyen koyun gibi, İsrail’in kapısında Filistinlilerin de beklemesini istiyor birileri.

Gazze halkı, FKÖ ya da El Fetih üyeleri gibi sessizce beklesin istiyorlar. Bakın bu süreç, El Fetih ve FKÖ içinde de kıpırdanmalara sebeP oldu. Siyonistleri eleştiremeyenler, Hamas’ı İsrail’in oyununa gelmekle suçluyorlar. Hatta Hamasın İsrail tarafından kullanıldığını söyleyenler bile var.

Tuhaf ama Romalılar idrardan bile vergi aldılar! Tuhaf ama Romalılar idrardan bile vergi aldılar!

Bakın, Filistinlilerin başına gelenler, gün gelir Türklerin de, Filistin’in komşularının da, haksızlıklar karşısında susan diğer Müslüman ülkelerin de başına gelir.

Filistin’in iki kardeş şehri var, biri İstanbul, ötekisi Mekke-i Mükerreme. Bu 3 merkez, aynı çizgide buluşur. Kudüs Mekke’ye, Mekke Kudüs’e bakar. İstanbul’dan yüzünüzü ister Mekke’ye, ister Kudüs’e dönün, aynı zamanda her ikisine de dönmüş olursunuz. İstanbul Kıbleteyn noktasıdır. Ayasofya’nın yüzü, Mescid-i Aksaya dönüktür.

Kimse neden, Netenyahu’nun Türkiye’ye gelmesi olayının arka planını sorgulamıyor? Netenyahu gelmeden Türkiye ve Katarda Filistinliler ne konuşuyorlardı? Netenyahu ile Filistinlileri masaya oturtma senaryosu kimin senaryosu ile. Sakın bu senaryo Habat senaryosu olmasın! Netahyahu bu Habat senaryosu ile ilgili geliyor olmasın sakın. Erdoğanın Netenyahu ile görüşmek için işgal altındaki topraklara gidişi de bununla ilgili olmasın. Türkiye’yi yeni büyük İsrail’in merkez ülkesi haline getirmek isteyen Habat örgütünün bundan sonraki adımlarına dikkat!

Anlaşma, Norveç'in başkenti Oslo'da 20 Ağustos 1993 tarihinde sonuçlandı. İzak Rabin, Bill Clinton ve Yaser Arafat 13 Eylül 1993'te Oslo Barış Anlaşması için Washington'da  bir araya geldi ve halka açık bir törenle imzaladı. Törene dönemin ABD Başkanı Bill Clinton, Filistin Kurtuluş Örgütü'nden Mahmud Abbas, İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Peres, ABD Genel Sekreteri Warren Christopher ve Rusya Dışişleri Bakanı Andrei Kozyrev katıldı. Bu görüşme, İsrail ile Filistin temsilcilerinin ilk doğrudan yüz yüze anlaşma çabası olarak kayda geçti ve  1994 yılında Rabin, Şimon Peres ve Yaser Arafat ile birlikte Nobel Barış Ödülü'nü kazandı.

Şimdi Habat’ın beklentisi, Erdoğan, Netenyahu ve Abbası daha önceki BOP sürecinin sonunda  Netenyahu’nun son BM genel kurulda gösterdiği yeni Ortadoğu haritasını hayata geçirmek üzere, daha önceki Dahlan senaryosunun revize edilmiş şeklinin hayata geçirilmesi için  tarafların bir araya getirilmesi yönündeydi. Bu olsa idi, bu kez Erdoğan, Netenyahu ve Abbas’a Nobel verilebilirdi.

Peki, Siyonistlerin Mescidi Aksa’yı yıkma, Gazze’yi tahliye senaryoları ne olacaktı? Biz bunu “Derin Gerçekler”de, Filistin’den Türkiye’ye göç senaryosunu çok önceden açıklamadık mı? Mehdi, Meşiah açıklamaları, Türkiye üzerinden Türkiye’nin kuzeyini, doğucunu, güneyi kuşatacak, Hazara senaryosunu anlatmadık mı? Bu şartlar altında Gazze direnişi aslında bütün bu planları altüst etti.

Şunu görelim, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Gazze’ye ağır bir bedel ödetiyorlar. Bu bedel daha da ağırlaşabilir, ama sonunda kaybedecek olan İsrail olacaktır. Siyonistler kendi sonlarını getirecek bir savaşın fitilini ateşliyorlar. Giderek kendi halkı ve batılı dostlarındaki vicdan sahipleri bu cinayetlere karşı seslerini yükseltmeye başladılar. Ve FKÖ, El Fetih hiç olmadığı kadar kırılgan hale geldi, İsrail’e karşı derin sessizliği ile..

Bundan sonrası için görelim Mevlam neyler.

Selam ve dua ile.

Kaynak: (HABER VAKTİ)