Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
İbrahim Ethem Gören
İbrahim Ethem Gören

Serserînim yâ Resûlallah Senin!

Her sanatkâr ayrı âlemdir ve dahi her bir eserin ayrı bir hikâyesi, yahut hakikati vardır.
Teftîş-i Mesâhif Meclisi âzası Hattat Fehmi Efendi’nin Hicrî 1329 tarihinde yazmaya muvaffak kılındığı, yazı göbeğinde Mescid-i Nebevî’nin (Kubbe-i Hadrâ) nakşedildiği, Barok tezyinatlı levha tek başına Osmanlı sanatını temsil etmeye kâfidir. Ve dahi bu çalışma özelinde tek eserlik bir sergi açılsa, kitabı yazılsa sezâdır.

Sözün bu yerinde Fehmi Efendi’nin zikrettiğimiz âsâr-ı atikasına odaklanalım… Murakkaanın orta yerinde, Efendimiz Aleyhisselâm’ın Ravza-i Mutarraha’daki mihrabının üzerine nakşedilen “Şefâatî li ehl’il-kebâiri min ümmetî/Şefaatim, ümmetimden büyük günah sahipleri içindir” mealindeki hadis-i şerifini on iki defa, cennetle müjdelenen sahabelerin isimlerinin sol canibine de “Şefâat yâ Resûlallah” niyazını, Kubbe-i Hadrâ (Mescid-i Nebevî) minyatürünün etrafında yine on iki defa sülüs kalemiyle yazan Fahmi Efendi’ye mezkûr eseri biiznillah sadaka-i câriye oldu!

Hattat Fehmi Efendi

“Ol Resûl-i müctebâ hem rahmeten âlemîn”

İstanbul’un orta yerinde, Maçka kabristanlığında basübadelmevti bekleyen Fehmi Efendi, Kur’ân-ı Kerîm’de isimleri zikredilen yirmi yedi peygamberin adlarını, Hatem’ül-Enbiya
Aleyhisselâm için yana yakıla yazılmış aşağıdaki satırların tezhip paftalarının arasına adeta gönül kalemiyle yerleştirdi! Ol Resûl-i müctebâ hem rahmeten âlemîn
Bende medfûndur deyü eflâke fahr eyler zemîn Ravzasın idüb ziyâret didi Cibrîl-i Emîn Hâzihî cennâtü Adnin fedhulûhâ hâlidîn… (O mümtaz Peygamber ki -âlemlere rahmettir- Bende yatıyor diye yeryüzü göklere karşı övünür

Cebrail (as) kabrini ziyaret edip dedi ki
“İşte bu Adn cennetidir, ebedi kalmak üzere oraya giriniz…”
(…)
Hayrabolu, Sarbanî Ahmed-i Velî Haziresi-M. 1980
Arayı arayı bulsam izini
İzinin tozuna sürsem yüzümü
Hakk nasib eylese görsem yüzünü
Ya Muhammed canım arzular seni
Bir mübarek sefer olsa da gitsem
Kâbe yollarında tozlara batsam
Hub cemalin bir kez düşümde görsem
Ya Muhammed canım arzular seni

Sarbanî Ahmed-i Velî Türbesi

Hayrabolu’da mutasavvıf şair, Bayrami Melâmilerinin pîri, Sarbanî Ahmed-i Velî türbesi haziresinde çocukken kaldığım Kur’an kursunda talebeyi sabah namazına kaldıran yaşlı amca, Habîb-i Kibriyâ Efendimizin (sav) sevgisinden yufka gibi incelmiş yüreğinin titrek sesiyle okurdu bu ilahiyi… Bir yandan, “Haydi, kalkın yavrularım, sabah namazı vaktidir” derken, diğer yandan da ilahiye devam ederdi… “Hakk nasib eylerse görsem yüzünü” mısraını terennüm ederken sesinin rengi değişir, kirpikleri gözyaşlarıyla dolardı. “Yâ Muhammed canım arzular seni” diye adeta inleyerek, öğrencileri ibadete kaldırırdı…
Aradan uzun zaman; bir hayli yıl geçti… İsmini unuttuğum, ama yanık sesi hâlâ hafızamda bulunan Hakk aşığı amcamızı, bu ilahiyi ne zaman duysam hatırlar ve o
ranzaların içinde çocuk olarak kalsaydım diye iç geçiririm… İnsanımız işte böylesi büyük bir aşkla sevdi Sultan’ül-Enbiya Efendimizi… O’na yanık nâtlar yazdı, kasideler söyledi… “Ahmed-i Mahmud-u Muhammed’sin Efendim/Hakk’tan bize Sultan-ı müeyyedsin Efendim.”

Şairler, şüphesiz en güzel şiirleri Sevgili Peygamberimiz (sav) için kaleme aldı. Gül, Hatemü’l-Enbiya Efendimize (sav) nisbet edildi. “Gül-ü gülzâr-ı nübüvvet ol kadem sahibidir/Bahtiyâ durma yüzünsür kademine o gülün.

” Medîne-i Münevvere-M. 1999

“Amân lafzı senin ism-i şerifinle müsavidir/Ânın için âşıkın zikri amandır ya Resûlallah” Âşıkın zikri “amân”dır ve amân lafzı, Efendimizin (sav) ism-i şerifinden müsemmadır… Yaman âşık, Yaman Dede’nin yukarıdaki beytinde geçen “amân” kelimesi ebcedle doksan iki etmektedir. Muhammed (sav) ism-i şerifinin de ecbed hesabıyla tekabül ettiği karşılık yine doksan ikidir.
Medine-i Münevvere mücavirlerinden mimar Mahmut Sami Kirazoğlu not defterine mezkûr kelâm-ı kibarı tebürrüken yazdı. Sevgili Peygamberimiz (sav) o gece rüyasını teşrif ederek, “Amân” lafzı benim ismimle müsavi değildir; velev ki ebced hesabıyla da olsa hiçbir isim benim ismime denk değildir” buyurdular… Cami mimarisi alanında ihtisas sahibi olan mimarımız gördüğü rüya üzerine bu kez, Yaman Dede’nin mısralarını şu şekilde düzenledi.

“Amân lafzı senin ism-i şerîfinden müsemmâdır/Ânın için âşıkın zikri amandır ya Resûlallah.”

Emmâ ba’dü…

Müzehhibeler en güzel gülü tarayarak, gönlü kelâm-ı ilâhî ile hattatlara güllerin tam ortasına Muhammed Aleyhisselâm istiflerini yazdırdı… Bursalı bir naht ustası, Efendimiz Aleyhisselâm’ın ismini bir teheccüd vaktinde kıl testeresinin ucunda sülüs istif şeklinde keserken ilahi lütuflara mazhar oldu… İstanbullu bir nakkaş, Ayasofya Camii’nin duvarlarına Ayet’el Kürsî’yi hıçkırıklarla
nakşederken, gönül gözü ötelerin ötesine açıldı. İstanbul, Rumelihisarı Şehitlik Dergâhı-M. 2012 Hammamizade İsmail Dede Efendi’nin halifelerinden Savaş Barkçin üstadımız, birazdan
arz edeceğim nâtı, gördüğü rüyaya istinaden İstanbul’dan Ankara’ya giderken yazdı. 

Hattat Mahmut Şahin, İbrahim Ethem Gören ve musikî üstadı Savaş Barkçin

Üstad Barkçin, nâtın hikâyesini Boğaziçi Konak’ta ‘Yolcu Sanatkâr’ Mahmut Şahin ile birlikte kurduğumuz zikir halkasının orta yerinde şöylece anlattı: “Bir gece rü’yâda Roma’da bir Osmanlı câmiinin içindeki bir mermer levha üzerinde sülüs hat ile “Serserînim yâ Resûlallâh” yazılmış olduğunu gördüm. Bana rüyâmda her Osmanlı hattatının bu hattı tevâzuan azmasının bir an’ane olduğu söylendi. Şu âciz kalem, bu ilhâm ile ertesi günü şu manzûmeyi yazmaya müyesser kılındı.

Celî Sülüs bir yazı güzeli Serserinim ya Resûlallah-Hüsn-i hat Mahmut Şahin

Serserînim yâ Resûlallâh
Kıl şefâat kemter âciz kuluna/Serserînim yâ Resûlallâh senin.
Eyle himmet girem Allâh yoluna/Serserînim yâ Resûlallâh senin.
Bî-adeddir günehim, hep şer işim/Yok enîsim, gâib olmuş cân eşim
Gayrı yok mehtâbım, ey şeh, güneşim/Serserînim yâ Resûlallâh senin.
Seni bildim, seni sevdim ey Nebî/Olayım benden, kerem kıl ebedî
Ey resûller şâhı, ey Hakk’ın gülü/Serserînim yâ Resûlallâh senin.
Bu seher rü’yâda ismin gördü göz/Başka ad yokdur ve yokdur başka söz
Nûrun ihsân et de nûr olsun şu öz/Serserînim yâ Resûlallâh senin.
Ey Zerefşân yola gir, kalma cüdâ/Tevbe et, hâdîdir elbette Hudâ
Yüzüm eğdim, pâyin öpdüm Mustafâ/Serserînim yâ Resûlallâh senin.

İbrahim Ethem Gören-Yazı No: 511

Görseller

1- Sülüs-Nesih Yazı Güzeli-Hattat Fehmi Efendi-Yıldız Holding Koleksiyonu.
2-Hayrabolu’da Sarbanî Ahmed-i Velî Türbesi.
3-Hattat Mahmut Şahin, Yazarımız İbrahim Ethem Gören ve mûsikî üstadı Savaş Barkçin
Rumelihisarı Şehitlik Dergâhı’nda. Yazı Hattat Mahmut Şahin-Savaş Barkçin Koleksiyonu.
4-Celî Sülüs Yazı Güzeli-Hattat Mahmut Şahin-İbrahim Ethem Gören Koleksiyonu.

“Osmanlı mûsikîsi, her sanatın olduğu gibi Mevla’yı zikreden, O’na şükreden ve O’nu fikreden bir musiki… Musiki de her hak yol gibi bir kemâlât yolu… Bu yüzden diğer sanatlarda olduğu gibi üstâdın çırağına eser geçmesi anlamına gelen meşk kelimesiyle özdeştir musikimiz.” diyen, Hammamizade İsmail Dede Efendi meşk silsilesinin son postnişini olan ağabeyimize, yazımın içerisinde gördüğünüz Hattat Mahmut Şahin Hoca ketebeli “Serserînim ya Resûlallah” sülüs istifini Boğaziçi Konak’ta takdim etmiştik…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER

ÖNE ÇIKANLAR