Seçimlerin sonuçlarına dair pek çok şey söylendi. Hemen hemen bütün görüşleri izledim, dinledim. Dostlarım arasında sonuçlara sevinenler, üzülenler oldu. Bunlar çok doğal tepkiler. Olgunlukla karşılamak gerekiyor. Okurlarım bilirler ideolojik bağları olan birisi değilim. İdeolojilerin insan idrakine giydirilmiş cendere benzeri kılıflar olduğuna inanıyorum. İdeolojisi uğruna gerçekleri görmezden gelenlere, hatta daha ileri gidip gerçekleri çarpıtanlara da her zaman mesafeli olmayı seçtim. Olaylara baktığınız yer filan ideolojinin bilmem kaç rakımlı tepesi olursa olsun benim için fark etmiyor, sadece Türkiye Cumhuriyeti isimli memleketimden bakıyorum.

Geçen yıl anayasalarla ilgili bir yazımda geçmişte yapılan, özellikle 1982 Anayasası’nın bir tepki anayasası olduğunu, 12 Eylül’den önce yaşanan döneme tepki olarak konulmuş maddelerin anayasanın ruhuna hakim olduğundan bahsetmiştim. Yerel seçimlerde de benzer bir tepkiselliği müşahade ettik. Bunu nereden anlıyoruz diye soranları duyar gibiyim, rakamlar ortada, seçimlere katılım, geçmiş yıllara göre çok düşüktü. Pek çok siyaset bilimci, seçimlerde oy vermek kadar, oy vermemenin de demokratik bir seçenek olduğunu kabul ederler. Elbette bu tepkiyi doğal karşılamak gerekiyor. Alınan dersler var. Siyasetteki yanlış kararların da bir şekilde tepki görülmesi lazım ki, tekerrür etmesin.

Ben ülkemle ilgili önemli bir olay olduğunda hemen yabancı medyaya bakıyorum. Seçim sonuçları yayınlandığında da yabancı ajansların sonuçları nasıl verdiğine baktım. Reuters, seçim sonuçlarını Erdoğan’ın rakibi yerel seçimlerde önde gidiyor şeklinde bir başlıkla dünyaya duyurdu. Fakat ne hikmetse haberde kullanılan fotoğraf, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansu Yavaş’ın oy kullanma anına ilişkin bir kareydi. Bu ilginç detayı da size aktardıktan sonra söz konusu ajansın geçmişte Türkiye ile ilgili kapkara tablolar çizen pek çok habere yer verdiğini de hatırlatayım. Reuters’in başını çektiği küreselci medyayı geçmiş yıllarda da yakinen takip ettiğim için biliyorum, Meral Akşener için de Erdoğan’ı yerinden edebilecek tek lider dedikleri, hatta İngiliz Başbakan Margareth Thatcher’a atfen Demir Lady olarak lanse ettikleri haber/yorumları da okumuştum. Şimdi de aynı şeyleri Ekrem Bey için söylüyorlar. Elbette onların ne dediği, nasıl yorumladığının bir yerden sonra hiç önemi yok. Bizim için önemli olan demokrasimizin sekteye uğramadan işlemesi ve ulus-devletimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin güçlenerek varlığını sürdürmesi.

Şimdi önümüzde düzenli ve kararlı adımlarla çözülmesi gereken ekonomik meseleler var. Bunun için de siyasi istikrar şart. Muhalefet de önümüzdeki süreçte kendi iç sorunlarını çözmeyi planlarken, erken seçim istemediklerini söyleyerek bu istikrar gerektiren sürece destek vermiş oldu.

Seçim öncesine baktığımda, hükümetin seçim ekonomisi izlemediğini görüyorum. Mesela, cumhurbaşkanı Erdoğan, emekliler için medya tarafından beklentisi oluşturulan seçim öncesi seyyanen zammı yapmadı. Zamların, temmuz ayında yıllardan beri rutin olarak yapılmakta olduğu şekliyle, verilere göre değerlendirilerek yapılacağını açıkladı. İşin ilginç tarafı, Erdoğan bu açıklamasının seçim sonuçlarına olumsuz yansıyacağını bilerek yaptı. İsteseydi seçimi kazanmak uğruna enflasyonu tek rakama indirmeyi amaçlayan ekonomik önlemleri göz ardı edebilir ve herkese para saçabilirdi. Yapmadı.

Seçim gecesi, balkon konuşmasında seçimi kaybeden birisini değil, ülkesi için geleceğe dair pozitif söylemleri olan bir cumhurbaşkanını izledik. Seçimlerin demokrasinin temeli olduğunu, halk iradesinin yönetime yansımasının demokrasinin gereği olduğunu söyledi. Sandıktan çıkan sonuçlara herkesin saygılı olması gerektiğini vurguladı.

Bunları muhalefet seçim zaferi ilan ederken, Türkiye’de diktatörlük var diyerek ülkemizi aşağılamaya çalışan küreselci çömezlerinin yüzüne vurmak için yazıyorum. Algılarını ideolojik bazlı illüzyonlara teslim edenlere bazı şeyleri anlatmak çok zor, biliyoruz. Bu illüzyonların bilimselmiş gibi gösterilip allanıp pullandığını, ulus-devlet karşıtlığına dönüştürülüp, bölgedeki tek demokratik ülke olan Türkiye Cumhuriyeti’nin hedef alındığını görmek gerekiyor. Amerikancı darbeleri elleri havada alkışlamayı hazırda bekleyenler ile ülkesini düşünen, ayyıldızlı bayrak altında huzur ve refah içinde yaşamayı amaçlayan yurtseverleri karıştıranlardan değiliz. Bu itibarla halkına hizmet etmeyi önceleyen, kendisinin ve partisinin çıkarlarını öteleyen seçilmiş belediye başkanlarını, parti farkı gözetmeksizin selamlıyorum. Seçim sonuçlarının ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum.