İttifak Gazetesi Sözlü Tarih Dr. Talat İçöz yazı dizimizin üçüncü bölümünün öznesinde değerli büyüğümüzün tahsil yılları var.
Talat İçöz ve İbrahim Ethem Gören
İbrahim Ethem Gören: Talat Bey, hasbihalimize çocukluk döneminizle ve tahsil hayatınızla devam edelim ve komşularınız için bir paragraf açalım ve buradan davam edelim dilerseniz;
Talat İçöz: Çocukluk yıllarımda kelimenin tam anlamıyla şehirlerde, köylerde mahalle kültürü hâkimdi. Bizim yakın komşularımızın yaşamları da renkli ve müzikal idi. Gençler, kızlı erkekli-armonika ve akordiyon ile müzik eşliğinde eğlenirler, büyükler, babacan tavırlı zanaatkâr kişiler olup boş zamanlarında kahveye gidip aralarında sohbet ederlerdi. Komşularımız özellikle börek yaptıkları zaman mutlaka yakın komşularına ikram ederlerdi. Bitişik komşumuzun 'Zehra Hanım huuu, kumpil pita piştum' diye ikramları olurdu.
Çocukluğumda 'muhacir' dediğimiz bu insanların ilk defa somyalı yatak, tulumba tatlısı, işporat soba gibi bizim için yeni pek çok ürünü bize tanıttıklarını hatırlıyorum. 
Babamla sık sık çalıştığı orman işletmesine giderdim. Orada küçük bir süs havuzu ve içindeki kırmızı renkli balıkları seyretmeye bayılırdım. Orada çalışanların arasında dolaşır, sohbet ederdim. Her gidişimde bana akıldan toplama ve çıkartmalar sorarlar, ben de hızlı ve doğru cevaplar verirdim. Odasındaki duvarda Atatürk`ün yanında atı ve elinde kamçısı ile güzel, uzun deri çizmeli resmi bulunan Orman Bölge Şefi bana 'hesap makinesi' derdi.
Bazen bahçede oynarken terlemişsem, babam masasından aldığı pelür kâğıtlarını sırtıma sokardı. Pelür kâğıtlarından hiçhoşlanmazdım ama kaçış yoktu. 
Babamın iş yeri evimize uzaktı. Babam işine Bauer marka bisikleti ile giderdi. İş çıkışı yol üstünde, önünde büyük bir ağaçbulunan kıraathaneye uğrayıp arkadaşları ile aralarında tavla partisi yaparlardı. 
Büyüklerinizin ev hallerinden de sual edelim;
Evimizde akşamları teyzem ve amcam ziyarete gelince, babamla amcam aralarında uzun siyasi tartışmalar yaparlardı.
Babam Yeni Sabah gazetesi okur koyu İsmet Paşa hayranı, amcam ise Son Havadis gazetesi okumayı tercih eden koyu bir Menderes hayranı idi.
Birbirine fikirlerini kabul ettiremezlerken, münakaşaların temelini, İnönü`nün Türkiye`yi ikinci cihan harbine sokmayan değerli bir devlet adamı olduğu tezine karşılık, o dönemde halkın yokluk ve kıtlığa mahkû m olduğu, ekmeğin, gazyağının, pamuklu bezin bile karneye bağlandığı, memurların ekmek karnesi ve diğer imkânların dağıtılmasında kayırıldığı, halkın memurlardan korktuğu ve kaymakamın odasına girişte ayakkabıların çıkarılarak girildiği gibi ama esası İnönü hayranlığı ve İnönü düşmanlığına dayalı faydasız ve bizi biraz da korkutan gergin münakaşalar oluşturuyordu. 
8 yaşımdan sonra 6 yıl kadar Diyarbakır`da yaşadım. Diyarbakır o yıllarda 70 bin kadar nüfuslu, kültürel birikimi çok yüksek, komşuluk ilişkileri çok sıcak, iklim olarak her mevsimin çok etkin olarak yaşandığı bir şehirdi.
Diyarbakır`da şehir içinde sadece köylüler pazara ürünlerini satmak için geldiklerinde Kürtçe konuşulduğunu biliyorum. Kapı komşumuz Rahmetli Reşat Ü çok, aruz vezni ile şiir yazan ve çok zengin bir şiir ezberi olan büyüğümüzdü. Babam Reşat Bey gibi pek çok ailenin çocuklarına özel eğitim verdirdiğini ve bir örnek olarak rahmetli Osman Ocak`ın liseyi dışarıdan imtihana girerek ve yazılı sorulara şiirsel cevaplar vererek mezun olduğunu anlatmıştı. 
Babaannem tarafından akraba olduğum merhum Ziya Gökalp ve Merhum Cahit Sıtkı Tarancı da bunlara örnek olarak düşünülebilir. 
Diyarbakır`da Karacadağ`ın çok kaliteli tereyağı ile yapılan yemeklerini komşular birbirine mutlaka gönderir ve ikram ederdi.
Diyarbakır`da folklora büyük heves duydum. Okulda mandolin çalarak başlayan müzik serüvenim, yörede yaygın olan Cümbüş ile devam etti, bir vesile ile Meşhur Celal Güzelses`ten Diyarbakır Türkülerinin hepsini öğrenme şansım oldu. Şimdilerde bile Türk Halk Müziğini ve Diyarbakır Türkülerini büyük bir sevgi ile takip ediyorum. 
Diyarbakır`da babaannemizin mensup olduğu, içinde bir cami ve Kervan Saray`ın da olduğu 40 parça yerimizin bulunduğu İpekoğlu vakfımız var. Öncelikle Diyarbakır surlarının ihtişamı, uzunluğu, güzelliği ve kabartma yazı ve resimleri ile Ulu Cami`de gördüğüm güneş saati, her mezhebin bitişik mekânlarda teravih namazı kılmaları, Ulu Cami tuvaletlerinde devamlı akan bir suyun kanalizasyon gibi işlev görmesi Gazi Köşkü, karahübür, karpuz, kavun tarlaları, Fiskayalardan Dicle nehrinin manzarası yatılı kolej yıllarında geçen günlerim ile aklıma gelen güzellikler. 
Talat İçöz İzmir Maarif Koleji nde arkadaşlarına gönül sazından nameler arz ediyor-1963
 lâ; Aradan geçen 60 senede medeniyet yaşadığınız şehirlerden neler götürdü?
Aradan geçen yılların, değişik şehirlerde (Bursa, Diyarbakır, İzmir ve Ankara`da) geçen çocukluk ve gençlik yıllarımdan sonra o şehirlere uzun süre kalacak şekilde gitmediğim için, zamanın buralarda neleri değiştirdiğini söylemem zor olacak. Ancak çok önemli bir husus olarak komşuluğun her yerde akrabalık kadar yakın yaşandığı halde artık böyle bir ilişkinin olmayışını en önemli tesbitim olarak söyleyebilirim.
Eski yıllarda komşularımızdan zor zamanlarda ya da bir misafir gelince ödünçkahve, ödünçsandalye, tabak, hatta borçpara istenebilirdi. Babamız başka şehirde staja gidince bizi komşulara emanet eder, onlar da o zaman zarfında bir aile bireyini bize göndererek gözetim altında tutar ve bizleri korurdu.
Kaçkardeşsiniz, kardeşlerinizi de tanıyalım;
Biz iki kardeşiz. Abim Akar Altındağ İçöz benden yedi yaş büyüktür. Kendisi önce Erkek Sanat Enstitüsü`nü ve sonra da Tekniker Okulu`nu okudu. İş hayatına PTT, Uludağ radyolink tesislerinde teknik eleman olarak başladı ve o görevden emekli oldu. Halen Bursa`da yaşamaktadır.
Talat ve Akar İçöz kardeşler Diyarbakır da-1960
Anne-babanız hayattalar mı? Nerede medfunlar?
Annem ve Babam ben İstanbul`da iş hayatına başlayınca onlar da İstanbul`a taşındılar. Annem 1985`te, babam 2000 yılında vefât etti. Annemin vefâtı sırasında merhum Korkut Özal ile çalışmamın da tesiri ile, ilgili arkadaşlar onlara Karacaahmet`te hemen Şakirin Camii`nin karşısında ve Merhum Kazım Karabekir`in aile kabristanına karşı bir parselde kabir yeri buldular. Her ikisi de orada medfunlar.
Talat İçöz ün babası Edip Nevres İçöz-1950 ler
Rahmet olsun; Bir sohbetinizde 'Hayat nasip ile gayret arasında şekillenir' diyorsunuz? Hayatı, nasibi ve gayreti nasıl telif edersiniz?
Kadere inancım tamdır. Ancak, irade konusunun doğru anlaşılmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Buradan hareketle hayatı ve nasibi, iradeyi külliyenin eserleri ve fakat gayreti ise irade-i cüziyemizin bir unsuru olarak düşünüyorum. 
Talat İçöz-1975
'Kün' emri ile zerreden kürreye tüm yaradılışın ve hayatın oluşumu ve bunun içinde bizleri hayra ya da şerre götürecek nasibimizin önümüze çıkardığı imkânlar olarak Allah tarafından yaratılmış olduğunu ancak bu iyilik ve kötülük alternatifleri içinde ise irade-i cüziyemizi kullanarak iyiyi ya da kötüyü (bizi değerli ya da değersiz yapacak olanları) kendi gayretimiz ile tercih ettiğimiz yöne göre kendimizin seçtiğini düşünüyorum. 
Bu bağlamda nezdinizde 'güzel' ve 'doğru' kavramları açar mısınız?
Güzel ve doğru kavramlarını ise önce kendi vücudumuzu, sağlığımızı maddi ve ruhi değerlerimizi sonra da çevre ve toplumsal değerlerle olan ilişkilerimizi iyiye götürecek gayretler olarak tarif edebilirim. 
Anne babanızın vasiyetleri oldu mu?
Anne ve Babamızın herhangi bir vasiyeti olmadı. Ancak onlar lisanı halleri ile güzel bir örnek hayat yaşayıp bizi yetiştirerek yaşayışımıza vasi oldular.
İlkokulu nerede okudunuz?
İlkokula Bursa İnegöl`de Gazi Paşa İlkokulu`nda başladım. İlkokul birinci sınıfı ve ikinci sınıfın yarısını okuduktan sonra babam memur olarak Diyarbakır`a tayin olunca iki ve üçüncü sınıfları orada Gazi İlkokulu`nda okudum. İlkokul dört ve beşinci sınıfları ise Ziya Gökalp İlkokulu`nda okuyup bitirdim. 
İstirham etsem okuyucularımızı ilkokul yıllarınıza götürür müsünüz?
Hay hay; Sabahları okulda 'Türküm, Doğruyum' sözleri ile başlayan andımızı ben söyletirdim. Bursa`dan Diyarbakır`a gelmiş olmam, güzel İstanbul Türkçesi konuşmam ve bunun beğenilmesi, güzel şiir okumam ise hem ilkokul, hem de ortaokulda, şiir okuma, münazara gibi etkinliklerde bana birçok birincilik ve ikincilikler kazandırdı. Bu ise sonraki yıllarda mesela 1977 yılında Merhum Turgut Özal`a genel seçimlerde propagandist olarak başarıyla hizmet etmek ve belki de siyasete girmek için bana imkânlar verdi.
İlkokul arkadaşlarınızdan görüştükleriniz var mı?
İlkokul arkadaşlarımdan, Ahmet Sezgin ve Sefa Gürbüz isimli iki arkadaşım ve çocukları ile halen görüşüyoruz. Ortaokul ve liseden de pek çok arkadaşımla hâlâ görüşüyor ve yılda bir kere buluşuyoruz.
Dini tahsilinizi nerede ve kimlerden ikmal ettiniz?
Formal bir dini tahsil almadım. Dini bilgilerimin temelini önce ailemden, sonra ilkokul dördüncü sınıfta dışarıdan din dersine gelen Salih öğretmenden aldım. Namaz kılmayı biraz öğrendiğim zaman babamla Diyarbakır`da İskender Paşa Camii`ne teravih namazlarına giderdik. Orada namaz surelerinin tamamını ezberledim.
Ortaokulda Diyarbakır Maarif Koleji`nde yatılı okuyordum. Oruçtutanların yatakhanesi ve yemek saatleri ayrılmıştı. Ben de oruçtutan grupta idim. 
İlk ve ortaokulda okuduğum din derslerinde çok yüksek notlar alıyordum. Ancak sınırlı bir dini eğitim aldığımı söylemeliyim.
Bir de ilkokul yıllarında her yaz elifba öğrenmek için (evinde ders veren ev hanımları olurdu onlara) ders almaya, Kur`an-ı Kerî m okumayı öğrenmeye giderdim. Her yaz öğrendiklerimi, okul zamanı unuturdum!
Diyarbakır`dan ortaokul üçüncü sınıfta İzmir Maarif Koleji`ne geçtim. Orada dinimize karşı soğuk ve mesafeli bir ortam vardı.
ODTÜ `de öğrenci iken oruçtutmak gericilik kabul edilirdi. Bu nedenle kendimi sosyal baskı altında hissederdim. Bu ortamda edindiğim sınırlı temel dini bilgilerimden sonra askerde rahmetli Yusuf Özal ile karşılaşınca onun dini bilgisi ve beş vakit namaz kılan bir kişi olmasından çok etkilendim. Bir ay kadar sonra ben de önce namaza başladım, sonra da sürekli olarak bilgi ve ibadetlerimi arttırmaya gayret ettim. Akabinde Tayyar AltıkulaçBeyin kaset ve kitapları ile kendi çalışmalarımla Kur`an-ı Kerî m okumayı ancak 26 yaşlarımda öğrenebildim. 
Muzaffer Ozak (ks), yağlı boya tablo Ressam Müstekim Akdoğan-İyilik Sağlık Vakfı Koleksiyonu
Rahmetli Yusuf ve Korkut Özal ile uzun yıllar yakın çalışma imkânım olduğu için zamanla onlar nedeni ile İskenderpaşa`dan, yine kayınpederim vesilesi ile Rahmetli Muzaffer Ozak`tan ve Rahmetli Abdullah Vanlıoğlu Hocalardan da dersler takip ederek dinimi daha iyi öğrenmeye çalıştım. 
Yine Yusuf ve Korkut Beylerin yakınında uzun yıllar bulunmak dinimi daha iyi anlamama vesile oldu. Eşimin de inançlı bir insan olması daha iyi ve zayıflamadan dinimi yaşamama imkân verdi.
Ortaokul yıllarınız;
Ortaokula Diyarbakır`da başladım. O yıllar Diyarbakır Lisesi ve ortaokulunu annem disiplin yönünden yetersiz buluyordu. 1950`li yıllarda Diyarbakır nüfusu az ve güzel bir şehirdi. Şehir, surların içinde yer alan taştan evlerden oluşuyor, insanlar, yazın ikindiden sonra şehrin ana caddelerinde gezinti yapıyorlardı. Annem -bir ara- şehrin tek ana caddesinde lacivert ceket, kaşe pantolon, beyaz gömlek ve lacivert kravatlı, başlarında kepleri, ayakkabıları boyalı olan ve hafta sonları caddede birbirleri ile selâmlaşan öğrenciler görmüş. Bunları sorunca, Diyarbakır`da rahmetli Adnan Menderes`in Maarif Koleji açtığını, yabancı öğretmenlerle yatılı 30 öğrenci alınan okullar olduğunu öğrenmiş. Ben ilkokulu bitirdiğim sene kolej imtihanını kazanıp o otuz kişi arasına girerek hayatımı her bakımdan etkileyen bir eğitim fırsatı yakalamış oldum. Okulun çoğu giderlerini devlet karşıladığı halde, memur maaşı ile zorlukla evin geçimini sağlayan babam benim için de yılda 3 maaşı kadar okul taksidi, kitap parası ve özel kıyafet parası öderdi. 
Talat İçöz öğretmenleri ve arkadaşlarıyla-1967
Ortaokulda hazırlık sınıf ile bir ve ikinci sınıfları Diyarbakır`da orta üç, lise bir, iki ve üçüncü sınıfları ise İzmir (Bornova`da) Maarif Koleji`nde okudum. 
Diyarbakır`da sınıfın en çalışkan iki-üçöğrencisi arasında idim. Sosyal aktivitelerde ise belki de okulun en gözde öğrencisi bendim.
Hazırlık sınıfında ağabeylerimizle yapılan münazaralarda hem onları yendik, hem de ben bireysel olarak birinci oldum. 
Şiir okuma yarışmasında ilk yıl okul birincisi, sonraki yıllar ikinci olmuştum. Yine bilgi yarışmasında birinciliğim vardı. Çok güzel mandolin ve cümbüş çalıyordum. Öğrenci sayısı az olduğu için olsa sınıfın futbol ve basketbol takımlarında oynuyordum.
Talat İçöz İzmir Maarif Koleji nde şiir okurken-1964
Okulda bütün fen derslerimiz ile İngilizce derslerimize yabancı öğretmenler geliyordu. O nedenle sadece öğretim değil eğitim yönünden de şanslı öğrencilerdik. Öğretmenlerimiz hafta sonları bizi topluca evlerinde çaya çağırır, satranç, monopoli gibi o yıllar için ulaşmamız imkânsız pek çok şeyi bize öğretir ve bizimle oyunlar oynarlardı.
Diyarbakır Maarif Koleji`ne 1953 yılında girdim. Okulun açılışının üçüncü yılı idi. Bizden büyük sınıftaki öğrenciler o gün de bu gün de ne zaman karşılaşsak 'abi' dediğimiz, saygı ve sevgi gösterdiğimiz kişiler oldular. Sadece Türkçe, Tarih, Coğrafya, Müzik ve Resim derslerini Türkçe okuduk. Bu derslerin öğretmenleri de çok seçkin kişilerdi. Türkçe öğretmenimiz çok kötü olan yazımı o kadar geliştirdi ki sonraki yıllar pek çok kişi bunu dile getirdiler. Dil bilgisini o kadar iyi öğrenmiştim ki Lisede ve ODTÜ `de okurken İngilizceden ikmâle kalanlara gramatik bir anlatım ile bazı zor konuları anlaşılır yapabiliyordum.
Coğrafya öğretmenimiz golfstream akıntılarını, nümbüs kümülüs bulutları ile ilgili müfredat dışı bilgileri bile öğrenmemizden büyük heyecan duyuyordu.
Müzik öğretmenimiz özel bir müzik odasında dersini işliyordu. Bu odada çaldığı piyanosu, kemanı ile kendi parası ile alıp bizlere derslerde dinlettiği klasik batı müziği kompozitorlerinin uzunçalar plakları sayesinde Mozart, Rossini, Bethoven, Vivaldi ve Bach gibi pek çok kompozitörü o yaşlarda tanıdım.
Ortaokul üçüncü sınıfta İzmir`e gelince önce zorlandım, ancak sonra uyum sağlayarak iyi bir öğrenci olarak okulu bitirdim.
Halen hem Diyarbakır ve hem de İzmir`de ortaokul ve lise tahsillerim sırasındaki sınıf arkadaşlarımla Whatsapp`tan kurduğumuz gruplarla her gün görüşüyoruz. Yılda bir defa da hasret giderdiğimiz toplantılar düzenliyoruz. 
Talat İçöz ÖDTÜ de Fakülteler Arası Futbol Turnuvasında-1968
Meslek tercihiniz konusunda anne ve babanızın tavsiyeleri nelerdi?
Meslek tercihim için ailem pek tavsiyede bulunmadı. Babam devlette yüksek maaş imkânı olan teknik eleman olmamı telkin ederdi sadece. Yani 'mühendis ve mimar gibi branşları seç' derdi. ODTÜ işletmede okuduktan sonra ODTÜ Mimarlık Fakültesi`nde Şehir ve Bölge Planlama Yüksek Lisansı yapmamda bunun etkili olduğunu söyleyebilirim.
-Ü çüncü bölümün sonu-
YARIN: Talat İçöz`ün ODTÜ yılları