Binyamin Netanyahu ABD’i Wall Street Journal Gazetesi için kaleme aldığı yazıda 75 yıldır sürdürülen soykırımı masum gösterecek açıklamalar yapıyor ve “bu savaşı İsrail kazanacak” diyor.
Tarihe kirli bir miras bırakan ve yaşadıkları her toplumda fitneye sebebiyet veren siyonistler kavramları tersinden okuyarak suyun akışını yokuşa çevirmeye çalışıyorlar. Aklımızla dalga geçiyor ve katlettikleri binlerce çocuğun kanları üzerine zafer yazmaya yelteniyorlar. Bu mümkün olabilir mi?
Siyonistler insanlık tarihinin en vahşi soykırımını gerçekleştiriyor ve katlettikleri mazlum halkı doğuştan günahkar ve suçlu ilan ediyorlar. Ne garip değil mi? Sanırsınız ki bölgenin istikrarını toprakları işgal edilen ve zulme maruz kalan Filistin halkı bozuyor. Sanırsınız ki tonlarca bombayı nefesleri süt kokan çocuklar atıyor, sanırsınız ki hastaneleri, okulları, fırınları, binaları Filistinli anneler bombalıyor. Dedim ya; insanlık tarihinin en vahşi zihniyeti suyu tersinden akıtmaya çalışıyor ve katlettikleri bebekleri terörist ilan edecek kadar ileri gidiyorlar.
Tarihi süreç içinde devletlerin ekonomik, dini veya siyasi nedenlerle savaşmaları, bu alanda yazılı bir hukuku gerekli kılmış ve savaş hukuku düzenlenmiştir. Çizilen hudutların aşılması durumunda Uluslararası hukuk devreye giriyor ve siyasi, ekonomik yaptırımlar uyguluyor. Ancak ilginçtir bu kurallar İsrail için işlemiyor, siyonistler sözkonusu olduğunda her türlü akıl, izan ve vicdan devre dışı bırakılıyor ve işgallerin üzeri sessizce örtülüyor. Yapılan her katliamın ardından ABD ve Batının sözcüleri mağdur edilen halkları hiçe sayarak İsrail’in güvenliğini sağlama hakkı vardır diyor ve yapay gerekçeler üretiyorlar.
Siyonistler işgal ettikleri topraklarda hukuki, ahlaki ve siyasi kararları hiçe sayıp kadınları, yaşlıları, çocukları öldürüyor ve kan üzerine inşa ettikleri saltanatı başarı olarak görüp “biz kazanacağız” diyor ve zafere işaret ediyorlar. Öldürmek, açlığa terk etmek, zulmet…Bunlar zafer mi?
Zafer alın teri ile elde edilir, alınteri helal kazanca, adalete tabidir. Tarih kötülüğü zafer olarak yazmamıştır, yazmayacaktır da. Kan ve göz yaşı ile beslenenler insanlığın zihnine mutlak kötü olarak kazınmış ve lanetlenmiştir. Kızıldeniz Musa ve ona inananlara yol olmuştur, zulmü güç olarak gören Fravun ve arkadaşları ise karanlık sularda boğulmuş ve tarihe kötülüğün öncüleri olarak geçmiştir. Kabil imanı, merhameti ve cömertliği ile sevgiyi hak eden kardeşine nefretle bakmış ve onu katletmiştir. Kabil kirli emellerinin kendisini tarihe gömecek bir dehliz olduğunun farkında değildir ve kazandığını zannetmiştir ancak tarihe kötülüğün öncülerinden biri olarak geçmiştir.
İşgalcilerin başı Netanyahu sesini sonuna kadar yükselterek öz vatanlarında esareti yaşayan Filistin halkına gözdağı veriyor ve “biz kazanacağız” diyor. Oysa kötülük iki alemde de kaybetmiştir… Savaşın kazananı Filistinli halktır. Savaşın kazananı Filistinli çocuklardır… Onlar inanç, kararlılık ve duruşlarıyla tarihin arşivine kahraman olarak geçtiler.
Çağın en ağır sınavını yaşayan Filistin halkı insanlığın kalbinde yer edindi ve şu günlerde onlara destek vermek için Doğudan Batıya, Batı’dan, Kuzeyde, Güney’e kadar herkes ayaklanmış durumda. İnsanlar mesafeleri delerek çocukların çığlıklarına koşuyor ve zulmün karşısında olduklarını bütün dünyaya haykırıyorlar.
İşgalciler insanlığın kalbinden sürgün edildiler, artık bulundukları her yerde nefretle karşılanacak ve istenmeyenler listesindeki yerlerini alacaklardır. Bu savaşın kazananı ise kahraman çocuklardır. Unutmayın… Kötülük kazanmaz, kötülük galip gelmez…
FATMA TUNCER