Bir helallik yazısı…

6 Şubat sabahı 11 ilimizi etkileyen ve büyük bir yıkıma neden olan “asrın felaketi” olarak nitelendirilebilecek Kahramanmaraş merkezli geniş çaplı büyük bir deprem yaşadık. Bu, “Büyük Anadolu Depreminde” millet olarak çok büyük acılar çektik.

Enkaz altında kalan vatandaşlarımızla birlikte üşüdük,

Yakınlarını kaybedenlerle birlikte ağladık,

Yıkılmış evleri önünde bundan sonra ne yapacaklarını düşünen çaresiz insanlarımızla birlikte bizler de hüzünlendik…

Binlerce insanımız yıkılan binaların enkazları altında can verdi.

Binlerce vatandaşımız yaralandı ve sakat kaldı.

Onbinlerce vatandaşımız evsiz kaldı.

Binlerce çocuğumuz annesiz, babasız, yetim ve öksüz, tek başına kaldı. 

Binlerce esnafımız işini, işyerini ve sermayesini kaybetti. İrili ufaklı, küçük, orta ve büyük ölçekli yatırımlar hasar gördü.

Yüzlerce derslik yıkıldı, okullarımız kapandı, eğitim yapılamadı.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla yayımlanan genelge ile 7 gün süreyle “milli yas” ilan edildi. Bütün yurtta ve dış temsilciliklerimizde 12 Şubat 2023 Pazar günü güneşin batışına kadar bayrağımız yarıya çekildi.

“Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz” bütün imkânlarını bu depremlerde seferber etti. Yaraları sarmak için bütün ekonomik kaynakları harekete geçirdi.

Binlerce vatandaşımız depremde yıkılan ve ağır hasar alan evlerini, doğup büyüdükleri, aile bağıyla bağlı oldukları yurtlarını, hayatlarını kazandıkları şehirleri, memleketlerini, köy ve kasabalarını geride bırakarak… İlk çağdan yakın tarihimize kadar geçen süreçte birçok medeniyetin ve uygarlığın izlerini taşıyan Anadolu coğrafyamızın tarih fışkıran o mümtaz beldelerini, o kadim şehirleri muvakkat bir süre terketmek, yakınlarının yanına, dostlarının yardımına, iş insanlarının, sivil toplum kuruluşlarının, hayırseverlerin, gönüllü ailelerin ve dahi devletimizin açtığı misafirhane, yurt, otel, motel gibi konaklama yerlerinde barınmak ve uzattığı şefkat ellerini tutmak üzere başka illere göçetti.  

Ankara da, deprem sonrası en çok göçalan ve göçün en çok hareketlendiği iller arasında yer aldı. Depremin hemen ardından yaşanan göçdalgasıyla birlikte Valilikler ve Kaymakamlıklar koordinasyonunda “Deprem Vefa Grupları” oluşturuldu ve çalışmalara hemen başlandı. Bu gruplar arasında bulunan Keçiören ilçesi, Şefkat Mahallesi Muhtarlığı “Deprem Vefa Grubu” da o günden bu güne mahallede yaşayan depremzede ailelerin yardımına koşuyor, onların barınma, gıda, giysi, temizlik malzemeleri başta olmak üzere temel ihtiyaçlarını, dilek ve temennilerini kayıt altına alarak Keçiören Kaymakamlığı Koordinasyon Merkezine iletiyor, adı gibi üzerlerinden hiççekmediği “şefkat” elini uzatmaya devam ediyor.

Ve bugün hala, pek çok depremzede aile, lokasyon olarak mahallenin merkezi bir yerinde bulunan muhtarlığı ziyaret ediyor; oluşturulan “WhatsApp Grup Sohbeti” ile aralarında iletişim kurup ihtiyaçfazlası olan ne varsa yardımlaşıyorlar.

Farkındayız; depremin şiddeti,  etkilediği bölgenin büyüklüğü, uzun süre devam eden artçı depremler, yarattığı yıkım, kurtarma çalışmalarındaki zorluklar, ölüm, kayıp ve yaralanmalar, o anda yaşanan çaresizlik duygusu ve sonrasında karşılaşılan yeme, içme, barınma, sağlık, temizlik ve tuvalet gibi sorunlar; bu depremleri yaşamayanların deprem şokunu yaşayanlar üzerine empati kuramayacakları kadar ağır bir yük, sosyal deney çalışması yapılamayacak ve deneyimlenemeyecek kadar da büyük bir olaydır.

Aradan yaklaşık ikibuçuk ayı aşkın bir süre geçti, ancak acılarımız taze ve geçmedi. Hayat, acılarıyla, hüzünleriyle, eksikleriyle, bizden alıp götürdüklerinin yokluğuyla önümüzden akıp gitmeye, geçmişin birikmiş bütün bir hatıralarını, anılarını önüne alıp sürüklemeye devam ediyor. Bu hayatın bir realitesi ve bu gerçeği ne değiştirebilir ne de zamanın akışını durdurabiliriz.  Ne dünü geri getirebilir ne de birkaçdakika öncesine geri dönebiliriz. 

Uğranılan maddi zararlar elbette telafi edilebilir ama yaşadığımız felaketi, kaybettiğimiz yakınlarımızı, sevdiklerimizi, eş ve dostlarımızı geri getirmek mümkün değil. Onları unutmak, akılda tutmamak, hatırlamamak da mümkün değil. Ve dahi yeni bir hayat kurmak, kaybettiklerimizin, sevdiklerimizin yokluklarına alışmak, yüreğimize çöken,  bedenimize sinen, ciğerimize işleyen kokularını duymadan onlarsız yola devam etmek elbette çok zor.

Biliyoruz ki, söylenen sözler yetersiz, kelimeler kifayetsiz kalacak…

Biliyoruz ki, kurulan en güzel cümleler çekilen acıları dindirmeye, içlerini rahatlatmaya, sizi teselli etmeye yetmeyecek…

Biliyoruz ki, acılar ve bu acıların öncesine ait hatırlar gözlerinizin önünde daha henüz tazeliğini korurken bir yanınız hep eksik ve güdük kalacak.

Biliyoruz ki, dünyanın en güzel imkânları önlerine serilse de, hiçbirşey kaybettiklerinin içlerinde açtığı o kocaman boşluğu asla dolduramayacak, bütün nesneler, cisimler, eşyalar, mal, mülk ve dahi para anlamını yitirecek.   

Evet, acılarımız büyük, gözlerimiz yaşlı, kalbimiz hüzün dolu.

Unutmak asla mümkün değil. Ancak, unutmayı unutmaya çalışacağız. Unutacağız ki önümüzü göreceğiz. Unutmak, Allah’ın insanoğlunun zihninden söküp aldığı çok güzel bir duygudur. Hafızamızda, depreme ait acının, hüznün ve yalnızlığın ne kadar kaydı varsa, hepsini geri çağırmamak üzere silmek için gayret edeceğiz, edeceğiz ki kuracağımız yeni hayata alışabilelim ve devam edebilelim.

**

Evet, gerek muhtarlığa yaptıkları ziyaretlerden, gerekse muhtarlık marifetiyle oluşturulan “WhatsApp Grup Sohbeti”inde bazı ailelerin memleketlerine dönme kararı aldıklarını görüyor, duyuyoruz.

Elbette bu böyle gitmez. Geleceğe dair bir yaşam için, normal ve günübirlik hayata dönüş için mutlaka bir plan yapılmalı. Deprem gibi doğal afeti doğrudan yaşayan afetzede aileler ya geçici bir süreliğine geldikleri bu kentlerde Ankaralıların, Mersinlilerin, İstanbulluların veyahut da sığındıkları kentlerdeki yardımseverlerin, arkadaşlarının, dostlarının, akrabalarının ve gönül dostu insanların desteğiyle yeni bir hayat kuracaklar, ya da dönmeye karar verdikleri memleketlerinde yarım bıraktıkları hayatlarına sımsıkı tutunacaklar.

**

Buradan, Ankara, Keçiören İlçesi Şefkat Mahallesi sakinlerinin, hayırseverlerin ve gönüllülerin verdikleri desteklerle morallerini bir nebze olsun toparlayan ve memleketlerine dönmeye karar veren depremzede ailelerden kuracakları bu yeni hayatlarınızda bizleri “Şefkat Mahallesi Deprem Vefa Grubu”nu unutmamalarını temenni ediyorum.

Misafir oldukları süreçte kendilerine yardımcı olabildiysek, sorunlarını çözebildiysek ve dahi bir nebze de olsa onlara rehberlik edebildiysek bunun buruk bir huzurunu yaşadığımızı bilmelerini isterim.

Üzerlerine zerreyi miskal kadar haklarımız geçtiyse bizden yana helal olsun.  

Bizlerde, kendilerinden helallik bekler, helallik isteriz.

Evet; bugün birisi, yarın diğeri ve dahi belki de bir başka gün bütün aileler yurtlarına, evlerine göçedecek, kuracakları yeni yuvalarına yavaş yavaş uçup gidecekler…

Evet, eve dönme zamanı, yeni bir yaşam kurma mücadelesi daha bir yaklaşıyor...

Benim bu muhterem depremzede dostlarımdan ricam, hayatlarını düzene koyduklarında Ankara’yı, Keçiören’i, Şefkat Mahallesini, vefa grubunu unutmamaları.

Güle güle kardeşlerim.

Güle güle güzel insanlar.

Güle güle Anadolu’nun cefakâr insanları…

Güle güle…

Allah’a emanet olun…

Yolunuz da, bahtınızda açık olsun…

Allah yar ve yardımcınız olsun.

Ramazan Bayramınız kutlu olsun…