Boğaziçi Ü niversitesi öğrenci ve mezunlarının öncülüğünde, mensuplarını gönüllülük ve medeniyet bilinci temelinde buluşturarak onların önderlik ve yöneticilik yeteneklerinin gelişmesine katkıda bulunmak amacıyla 25 yıldır faaliyetlerde bulunan ülkemizin öncü STK`larından Boğaziçi Yöneticiler Vakfı`ının (BYV) Ramazan Bayramı etkinliği olan 'Kutsal Davamız Filistin' konulu sohbet programına değinmeye devam ediyoruz. Yazı dizimizin bu bölümünde gazeteci, yazar, dava adamı, mütefekkir Süleyman Gündüz`ün münevver bakış açısıyla Kudüs`e ve Filistin mücadelesine hayat veren gençlerin özgün ve özgür dünyalarına nazar edeceğiz.
Süleyman Gündüz: Kudüslü gençler hakkı ve adaleti, yeryüzünde eşitliği, özgürlüğü savunuyor
'Yeryüzünde hakkı ve adaleti Kudüs`te, Gazze`de yaşayan gençler savunuyor. Bu şu demektir. Bu şehrin yönetimi Hz. Ömer`in Kudüs`e gelmesinden ve Kudüs Anlaşması`nın tesisinden itibaren Müslümanlar kadim şehirde farklı inançmensuplarının özgürce yaşayabileceklerinin teminatı olmuştur.
Bugün oradaki, Kudüs`teki, Mescid-i Aksa`daki gençler yeryüzünde hakkı ve adaleti savunmaktadır, sadece İslami değerleri değil. Yeryüzünde hakkı ve adaleti, yeryüzünde eşitliği, özgürlüğü savunmaktadır Filistinli gençler. Bugün yeryüzünde hakkı ve adaleti tıpkı Kerbelâ`da Hz. Hüseyin (ra) gibi yeryüzünde hakkı ve adaleti Kudüs`te yaşayan, Batı Şeria`da ve Gazze`de yaşayan gençler, insanlar savunuyorlar.
Evet, onlar, Kudüs`teki gençler muhteşem. Bugün onlara İsrail`in işgal ettiği diğer topraklardaki gençler de dâhil oldular. Bugün orada onlar hep birlikte hak ve adaleti savunuyorlar, bütün insanlık adına. Müslümanlar adına, Hristiyanlar adına, Yahudiler adına, diğer bütün din mensupları adına;
Filistinliler Siyonist akla dirençgöstermeyi başardı.
Yeryüzünde Siyonist aklın egemenliğine karşı bir dirençgösterebilmiş olanlar sadece Filistinlilerdir. Sadece Filistinliler, başka hiçkimse değil! Bu önemli bir meseledir. Yani yeryüzünde İsrail radikalizminin ördüğü o akla karşı sadece Filistinliler başkaldırmıştır. Onun için o pak alınlarından öpüyorum. Bütün insanlık adına muhteşem bir mücadele sergiliyorlar. Tıpkı Kerbelâ`daki Hz. Hüseyin gibi; Öleceklerini, öldürüleceklerini, tutuklanacaklarını, darp edileceklerini, yurtlarından sürüleceklerini bildikleri halde mücadeleden asla vazgeçmiyorlar.
Onlar birer kahraman;
Onlar birer kahraman. Çünkü hakkı ve adaleti savunuyorlar. Zaten Müslümanın görevi de budur: Hakkı ve adaleti savunmak; Müslüman, bunu sadede Müslüman için savunmaz. Müslüman, hakkı ve adaleti bütün insanlık için savunur. Bugün yeryüzünde hak ve adalet savaşını bir tek Filistinliler veriyor. Bunu görmemiz gerekiyor. Belki, Mescid-i Aksa`yı savunan gençler, orada kutsal bir mabedi Hz. Â dem`den Hz. Peygamber`e (sav) kadar bütün peygamberlerin gelip toplandıkları bir mekânı, Mirac mahallini savunuyor diye düşünülebilir. Ama onun ötesinde onların yaptığı o büyük eylem aslında yeryüzünde hakkın ve adaletin savunmasıdır. Filistinli, Kudüslü gençler yeryüzünde farklılıklarımızla birlikte yaşayabileceğimiz umudu savunuyorlar. Farklılıklarımızı bir zenginlik olarak görüp farklılıklarımızla birlikte yaşayabileceğimiz bir umudun savunucusudur bugün oradaki, Filistinliler. Bunu Müslümanlar için yapıyorlar, bunu Hristiyanlar için yapıyorlar, bunu Yahudiler için yapıyorlar; Ama 'komşumuz' olan Yahudiler, 'işgalci' olan Yahudiler değil. Bu önemli bir şeydir.
Süleyman Gündüz: Filistinli gençlerin pak alınlarından öpüyorum.
Onun için onların o pak alınlarından öpüyorum. Yeryüzünde başka böyle kişiler, böyle bir hareket yok. Müslümanların kendi iççekişmelerine bir bakın! Kendi içsavaşlarına bir bakın! Orada hak ve adalet mi oluyor?
Bu mücadelenin Siyonist Yahudilere karşı verilmesi veya bilmem ne ile ilgili yapılmış olması önemli değil. Bunun yeryüzündeki bütün insanlık için yapılıyor olmuş olması önemlidir. Ben bunu böyle anlıyorum.
Filistin topraklarında iki devletli bir yapı meşru değildir.
Süleyman Gündüz olarak ben bunu böyle anlıyorum. Ben biliyorum ki bugün adaletli olmayan bu dünya Filistin toprakları üzerinde iki devletli bir yapıyı önermiştir. Bu doğru değildir. Ama bugün Müslümanlar, İslam dünyası toplulukları ilki devletli yapıyı meşru görüyorlar. Filistin topraklarında iki devletli bir yapı meşru değildir. İki devletli yapı Filistin topraklarının yıkılarak üzerinde kurulmuş olan travma devleti İsrail`in meşruiyetini kabul etmektir. Bu doğru değil.
Filistin davasına destek vermek hakkaniyetin konusudur.
Bu topraklarda Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler ortak bir geleceği beraber kurabilirler. Dün beraber yaşadılar, bugün beraber yaşıyorlar, yarın da beraber yaşayabilirler. Bundan dolayıdır ki Filistin`deki Müslümanların direnişine destek verip vermeme konusu bir hakkaniyet, bir adalet konusudur, bir inançkonusu değildir. Vicdan sahibi olan insanlar bu mücadeleye destek verirler.
Filistin bütün insanlığın meselesidir.
Vicdan sahibi olan insanlar bu mücadeleye destek verirler. Tıpkı Rachel Corie ve Edward Said gibi; Onlar Müslüman değillerdi. Bu mesele sadece Müslümanların meselesi değil. Bu mesele bütün insanlığın meselesidir. İnsanlık bir karar verecek. Barış mı savaş mı, adalet mi zulüm mü? İşte onun terazisi Kudüs`tür. Oradaki Müslümanlar barışı ve adaleti savunuyorlar. Oradaki Filistinli gençler barış ve adalet için mücadele ediyorlar. Karar insanlığın! Onlar görevlerini yerine getiriyorlar.
Dünya barışının zembereği Kudüs`te kuruludur.
Ben böyle düşünüyorum. Ve görüyorum ki dünya barışının zembereği Kudüs`te kuruludur. Dünya nasıl bir şekil alacaksa, barış ve esenlik yurdu olacaksa bunun yolu Kudüs`ten geçecektir. Dünyaya savaş ya da zulüm hâkim olacaksa bunun yolu da Kudüs`ten geçecektir. Karar dünyanın! Musa Hicazî ne yapsın? Onun görevi orada durmak! Onun görevi Kudüs`te o mücadeleyi vermek. O giderayak çölleşen ve kuraklaşan dünyada bir rengimiz.
Başka neresi var?
Başka neresi var? Yeryüzünü dolaşın! Yeryüzünde Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler aynı şehirde yaşıyorsa bilin ki oradan Müslümanlar geçmiştir. Yahudiler, Müslümanlarla Hristiyanların meşruiyetlerini kabul etmiyorlar. Hristiyanlar da Yahudilerle Müslümanların meşruiyetini kabul etmiyorlar. Bir tek Kitab-ı Kerî m`e, yani Hz. Â dem`den Hz. Muhammed`e kadar (sav) Hz. Allah`ın yeryüzüne indirdiği İslam`a inanmış olan insanlar, Müslümanlar farklı inançların meşruiyetlerini tanımak zorundadırlar. Çünkü onlar iyiliği emrederler, kötülükten sakındırırlar. Değilse inanmak insanın kişisel tercihi ve Allah`ın takdiridir.
Bizim görevimiz hakkı ve adaleti savunmaktadır.
Bizim görevimiz hakkı ve adaleti savunmaktadır. Bunu bizim adımıza, Müslümanlar adına Filistinliler yapıyor. Ve bunu yıllardır, her şeye rağmen, bütün baskı ve şiddete rağmen yapıyorlar. Şimdi artık korku eşiğini aştılar, dünya düşünsün! Ben görüyorum, bu mücadelenin ne kadar asil ve soylu olduğunu görüyorum.
Gazze Kerbelâ gibidir!
Diyorum ki aynen Kerbelâ gibidir Gazze. Mescid-i Aksa alanı, Kudüs aynen Kerbelâ gibidir, Kerbelâ gibi. Hz. Hüseyin (ra) bile bile gitmiştir, bile bile... Çünkü yeryüzünde hak ve adaleti savunacak biri olacak. Biz zannediyoruz ki Kerbelâ oldu, bitti.
Her gün Kerbelâ, her gün aşura!
Her gün Kerbelâ var. Her gün aşura var. Her gün Kerbelâ var. Buradan mezhebi bir eğilim çıkartmasın hiçkimse! Hz. Hüseyin (ra), Sevgili Peygamberimizin (sav) torunudur. Hakkı ve adaleti savunmuştur. Yani bugün burada, Kudüs`te Müslümanlar da bütün insanlığın onurunu, hakkı ve adaleti savunuyorlar. Bütün insanlığın özgürlüğünü ve eşitliğini, adaleti, merhameti ve selâmın dilini savunuyorlar. Ben böyle düşünüyorum. Onun için onları tebrik ediyorum. Musa Hicâzî o pak alnından öpüyorum senin. Sizleri de tebrik ediyorum beni Musa Hicâzî ile beni buluşturduğunuz için. Bunu böyle bilmeliyiz. Bunu şahsileştirmemek gerekiyor. Bu meseleyi insanlığa ait kılmak gerekiyor. Çünkü Kudüs bütün insanlığa aittir.
Halim Sırçancı
Çok güzel bir program oldu. Musa Hicâzî `ye, Rukiye Hanım`a ve Süleyman Gündüz`e çok çok teşekkür ediyorum. Bütün katılımcılara teşekkür ediyorum. İnşallah Kudüs`te barış içerisinde, adaletin hâkim olduğu bir zamanda hepimiz hep birlikte Kudüs`te, Mescid-i Aksa`da Musa Hicâzî Bey`le beraber oluruz, buluşuruz.
Musa Hicâzî : Kudüslüler olarak huzura ve adalete kavuşmak istiyoruz.
Allah razı olsun. Hepinize beni ağırladığınız için çok teşekkür ediyorum. İnşallah Kudüslüler olarak biz de huzura kavuşmak istiyoruz. Adalete kavuşmak istiyoruz. Biz hiçkimseyi öldürmek istemiyoruz, hiçkimseyi yok etmek istemiyoruz. Onlar, Yuhudiler Avrupa`da zulme uğradıklarında nereye kaçtılar? Bizim ülkelerimize kaçtılar. Bizim Musevilerle hiçbir zaman bir sorunumuz olmadı. Biz hiçkimsenin sinagoguna da saldırmadık, Hiçbir klisenin hürmetini çiğnemedik. Hiçbir Hristiyan`ın canına kast etmedik. Biz hiçkimseyi öldürmedik. Biz sadece adalete ve huzura kavuşmak istiyoruz. Allah inşallah bizlere, tüm kardeşlerimizle, adaleti savunan insanlarla özgür Kudüs`te, Hristiyanlar ve Musevilerle birlikte özgürlük atmosferini yaşayacağız. Allah bu güzel günleri görmeyi bizlere nasip etsin. Bizler Kudüslüler olarak en kısa zamanda adalete ulaşmak istiyoruz.
Halim Sırçancı BYV Mütevelli Heyeti Başkanı
İnşallah Musa Bey. Hepimizin temennisi bu yönde. Allah birliğimizi artırsın. Allah hepimizi hakkın ve adaletin temsilcisi kılsın. Â min. Bütün arkadaşlarımıza hayırlı bereketli günler diliyorum.'
Yazı dizimiz, yarın Barbaros Ceylan üstadın 'Güçlü Türkiye çok önemli' serlevhasıyla yayınlayacağımız yedinci bölümün ardından 20 Mayıs Perşembe günü 'Birlik Sahnesi Kudüs Sanat Günleri' başlıklı sekizinci bölümle birlikte hitama erecek.
YARIN: Barbaros Ceylan: Güçlü Türkiye çok önemli.