Mütefekkir Abdurrahman Dilipak “Son on gün” başlığıyla kaleme aldığı yazısında İsrail sorunu üzerinden bölgedeki gelişmeleri analiz etti. Ekim ayının son gününe işaret eden Dilipak’ın o yazısı:
Ekimin son 10 günü, eğer aklımızı başımıza toplamazsak, Allah’ın gazabı bir şekilde bizi bulur. Peşlerine takıldığımız zalimleri başımıza musallat eder.
29 Ekim Pazar günü Cumhuriyetin 100.yılını kutlayacaktık değil mi? Matem evinde düğün olmaz. Sanırım yeni yüzyıla şenlikle giremeyeceğiz.
Ekimin son 10 günündeyiz. Korkarım Kasım Ekim’i aratacak. Tüm dünyayı saran Kör, dilsiz ve sağır, siyasete karşı dün Mehmet Akif ne diyordu:
“Ne bu şuride siyaset, ne bu fasid dava? Görmüyor gittiği yanlış yolu, zannım, çoğunuz... Size rehberlik eden haydudu artık kovunuz!”
ABD’yi, AB’yi, HABAT’ı kendinize kılavuz ederek nereye varacağınızı sanıyordunuz.
Buraya nasıl geldik hatırlayın! CoVİD günleri, son olarak G20 Zirvesi, öncesinde Paris İklim Anlaşması, daha öncesinde HABATçılarla kol kola girmeler. BM Genel Kuruluna giderken kimlerle beraberdiniz. Netanyahu’ya karşı 40 haftadır akıl ve vicdan sahibi İsrailliler bile sokaklarda iken, nasıl oldu da biz HABAT’ın Yeni Dahlan senaryosuna Filistinlileri ikna ederek Netanyahu ile aynı masaya oturtmaya karar verdik. Yaser Arafat’la Şimon Perez’i masaya oturtanlar lobinin yeni tezgahı değil mi bu?
Tabi biz Trump zamanında Damat Kushner’le, işin içine Mısır, Suudi Arabistan ve BAE’de katarak o günlerde benzer bir planı hayata geçirmeye çalışıyordu birileri.
Hamas’ın siyasi kanadını ikna etmeye çalışanlar, Hamas’ın askeri kanadını sanırım hesaba katmadılar.
Bakın bu lobi, bu konularda Ankara’yı bile bu kadar kolay ikna edebiliyorlarsa, diğer ülkelerin yöneticilerinden ne bekleyebilirsiniz ki.
Bunlar Türkiye’yi sadece Jeopolitik, Jeostratejik konumundan dolayı değil, Osmanlıdan gelen Osmanlı Milletler topluluğu, hilafet merkezi ve Doğu Roma’nın başkenti olmamızdan dolayı, bu misyonu kendi lehlerine kullanmak için tercih ediyorlar. Elbette bunun bir de ayrıca TeoPolitik boyutu var.
Türkiye AK Parti’den büyüktür. Diğer tüm partilerle birlikte siyasi partilerin hepsinden daha büyüktür. Bu misyonu öyle kolay kolay Mc Kinsey’lerin, HABATçıların, GlobalReset’çilerin rehberliğinde ila nihaye yönlendiremezsiniz. Yetmedi mi hala, Yarım asrı geçen süre, ülkeyi domuz ağılının kapısında bekleyen kuzu gibi beklettiğiniz. Yetmedi mi! Yetmedi mi!
ABD, İngiliz, Fransız, Rus donanması orada biz neredeyiz. Onların İsrail’e sahip çıktığının yüzde biri biz de Filistin’in yanında olabilseydik!?, Mısır Meliki (!?) Gazze’yi ziyaret edebilseydi. Saud Meliki (!?) diğer sınırdaş olanlar ziyaret edebilseydi! Kınamaktan öteye geçemediler.
İslam Konferansı’nı, Arap Birliğini, Afrika Birliği’ni toplantıya bile çağıramadı bunlar. Kimse çağırmaya da cesaret edemiyor. Çağırsalar bile onlar da biliyorlar ki, kınamadan öte bir karar alamayacak bu politik acize toplulukları. Topunun birden gücünün yetmediği ya da korkularından kınarken bile, en alt perdeden konuşanlarla nereye kadar gidebiliriz ki! Ama kendi yurttaşlarına karşı, kendilerini eleştirenlere karşı, eleştirenleri bırakın alkışlamayanlara karşı ne kadar kabalaşabildiklerini biliyorsunuz değil mi? Bunları çoğu Tanrı Kral rolünde bugün…
İşte seçtikleriniz bunlar! Bunlar mı derdinize derman olacak! DSÖ’ye ya da HABAT’a bile HAYIR diyemeyenler karşılarındaki ülkelere mi HAYIR diyecekler.
İsrail’e hayır diyemeyenlerin gücü ancak İsrail’e hayır direnlere yetiyor. Bu hep böyle oldu. 12 Eylül’de Konya’da da böyle oldu, 28 Şubat’ta Sincan’da da. Bu gün farklı olan ne!
Ama İstanbul Sözleşmesi’nde, Lanzarote’de, batıdan işaret alınca AK Parti-CHP, MHP-HDP taşıl birlik olmuşlardı. Yarın Allah korusun, Allah fırsat vermesin İKLİM yasasında da kol kola girerler. DSÖ ye, UNWOMAN’a o imtiyazlı statüyü verenlere bu siyasi partilerden kimin sesi çıktı.
Bu gün dünyanın geldiği noktadaki felaketlerin asıl sebebi bu akılsız siyasettir.
Filistin’de kan akarken herhalde “Cumhuriyetin 100. Yıl” kutlamaları olmayacak. CHP bunu başka türlü anlamaya - anlatmaya çalışacaktır. Bu memlekette birileri her şeyi politikaya meze-malzeme yapmaya bayılıyor.
Peki ya sonra! Bu işlerin bir adım sonrasına mesela bir şekilde Mescid-i Aksa yıkılırsa ne yapacaksınız. Mehdi-Mesih diye birileri çıkıp gelirse ne yapacaksınız. Yanında mı duracaksınız , karşı mı çıkacaksınız. Hele bir de bir Şii, bir de Sünni mehdi gelirse, iki “kurtarıcı” fazla değil mi? Ya biri veya ikisi de “çakma” ise, “kadrolu” ise, artırılmış sanal gerçeklerle desteklenen biri ise ve liderlerine, şeyhlerine, peygamberlerinden daha büyük bir makam tayin eden kalabalıklar bu çakma mucizelere inanırsa ne yapacaksınız? Yoksa siz bir de “Yerli ve milli” bir mehdi imal ederek “onlar yapıyor, biz niye yapmayalım” mı diyeceksiniz. Hele iki mehdi çıkarsa yoksa onları uzlaşmaları, birlikte çalışmaları için iknaya mı çalışacaksınız?
Gazze’deki katliam karşısında sesini çıkartmayan İslam Konferansı, Arap Birliği ve Afrika Birliği bu konuyu çözmek için toplanır mı dersiniz. Sünni mollalar, selefi mollalar, şii mollalar bu konuyu müzakere etmek için toplanırlar mı dersiniz?
Peki ABD ve AB ülkeleri “İsrail”in “Meşiah”ını mı destekler sizce, “Hristiyan”ların “Mesih”ini mi? “Bizim Mesihimiz” ne olacak bu arada!
Bakın Allah’ın dini, yeri göğü, ölümü ve hayatı açıklar, yaşadığımız din ise, bırakın Mesih-Mehdi savaşını, Medeniyetler arası savaşı, karı-koca arasındaki ihtilafı bile çözmüyor.
Bu savaşların çıkacağı yerin bu son depremin kavşak noktasındaki Amik Ovası (Gavur Dağı’nın eteğindeki Gavur Gölü) olduğunu biliyor musunuz! Neyse deprem yıktı biz deprem evlerini yaptık. Savaşın yıktığı şehirleri de yeniden yaparız değil mi?
Sahi şu son tezkeredeki “yabancı asker” ne oluyor? Buna niye gerek görüldü. Kılıçdaroğlu’nun bu konudaki tepkisine, “efradına cami, ağyarına mani” inandırıcı bir cevap vermezseniz, son kararın oluşturduğu şaibe sahibinin sırtında bir kurtulamayacağınız bir kambura dönüşür.
Bir de bizim mini bir “İHA-SİHA taşıyacak uçak gemimiz” vardı değil mi? İHA ve SİHA’larımız , Helikopterlerimiz le biz de Gazze açıklarına demir atsak nasıl olur. Uçak gemimizi Irak ve Suriye’de kullanamayacağımıza göre, Gazze’de bayrak göstermemiz bir işe yarasın bari.
Haydin, Allah’a, resulüne ve kitaba! Haydin ey iman edenler, yeniden bu şekilde yeniden iman etmeye! Haydin, selaha ve felaha.. Sabra, merhamete, adalete, barışa, hürriyete!
Selam ve dua ile.