Geçmişte sık duyduğumuz bir klişeydi “Yeni Dünya Düzeni”. Şöyle olacak, bunlar yaşanacak şeklinde tahminler yürütülürdü. Son zamanlarda bu sözün kullanıldığına pek raslamıyorum. Belki de “yeni” şeylerin, sosyal ortamlarda tüketilip kısa sürede “eski” haline gelmesindendir. Oysa Türkiye için yeni sayılacak önemli gelişmeler yaşanıyor şu günlerde. Ülkemizle ilgili bu olaylar aslında dünyanın gidişatıyla ilgili işaretler. Dünyada bir şeyler değişiyor.
İlki Suriye’de gerçekleşen devrim. İdeolojik gözlükle bakanların dünya tarihindeki halk hareketlerini farklı açılardan yorumladıklarını görmüştük. İdeolojiler, insanları düşündürür gözükürken, aslında siz düşünmeseniz de olur, sizin için ürettiğimiz sanal evrende yaşayın diyorlar. Artık onları önemsememeyi öğrendik. Bizim için gerçek şu; Türkiye’nin çıkarlarına yıllardır ters düşen, halk arasındaki deyimiyle, ülkemizin ve milletimizin altını oyan bir şer odağı yok oldu. Baas Partisi adı verilen Arap milliyetçilerinin yönettiği Suriye rejimi, geçmişte defalarca yaşadığımız ve binlerce masum insanımızın katledildiği terör olaylarının sorumlusu örgütleri besleyen bir yapıydı. Suriye’de Baasçılar vasıtasıyla Türk düşmanlığının körüklendiği ve Türkiye Cumhuriyeti düşmanlığının resmi görüş olarak benimsendiği günler bitti. Büyük bir çıbanın başı yok edildi. İşin enteresan tarafı, esnafın vitrinlerindeki turistlere yönelik Arapça tabelalardan Araplaşıyoruz diyerek rahatsız olanların, Arapçı yani Arap milliyetçisi Baasçıları sözde ilerici, çağdaş kılıfına sarmalayıp desteklemeleriydi. Neyin ne olduğundan haberi olmayan kitleleri arkalarından sürükleyenler için de artık söylenecek söz kalmadı. Türkiye’den başkalarıyla yanyana olmayı bırakıp, yerlileşecekler.
Suriye’deki değişiklikten sonra, Türkiye için bir diğer önemli gelişme de terör örgütü PKK’nın fesih sürecinin başlaması. Yıllar önce küçük bir sol fraksiyon olarak üniversitelerde boy gösteren bu örgütün, emperyalistler tarafından sahiplenilerek Türkiye’nin gücünü ve gelişimini kırmak maksadıyla büyütülüp silahlandırıldığını herkes biliyor. Terörist faaliyetleriyle devletimize ve milletimize maddi manevi pek çok zararlar veren PKK’nın artık son günleri. Suriye’deki uzantıları için de sona gelindi. Terörist örgütün sahada sürekli kayıp vermesi, güçlü ordumuzun yaptığı operasyonlarla bitiş noktasına gelmeleri önemli bir aşama. Ancak devletimizin yaptığı siyasal girişimler gereksiz değil. Çeşitli yöntemlerle hala yeni elemanlar devşiren ve faaliyetini sürdürme refleksine sahip bir örgütün, kurucuları tarafından fesh edildiğinin açıklanması önemli. Askeri operasyonlar gerekliydi, ancak politik girişimlerle desteklenmedikçe sorunun yok edilemeyeceği bölgeyi bilenler için çok net bir gerçek.
Destekleyen “hangi Amerika” ya da “hangi Avrupa” yahut da “hangi komşu” olursa olsun, Türkiye, düşmanlarını yok etme konusunda kararlılık ve güce erişmiş bulunuyor. Geçmiş yüz yılda olduğu gibi, XXI. Yüzyılın ilk çeyreğinde dünya yeniden şekilleniyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanları arkalarına dönüp baktıklarında, kendilerini destekleyen şer odaklarının artık orada durmadıklarını şaşkınlıkla görecekler. Yurt içinde politik geleceğini dış desteğe bağlayanlar için de aynı şey geçerli. Yabancı elçilerle yapılan destek isteme görüşmeleri, Türk siyasetinde etkisi olmayan boş işler haline gelecek.
Bu sözlerimiz dünyayı takip eden, neler olup bittiğini izleyenler için. Sümerbank basma fabrikası veya Köy Enstitüleri nostaljisiyle çayını yudumlarken “tek kanallı televizyonuna” kitlenmiş değerli dostlarımız ile Amerika’da göreve gelmek için gün sayan seçilmiş başkan Donald Trump’ın, Kanada başbakanı Justin Trudeau’ya durup dururken niçin “vali” dediğini tartışacak değiliz elbette. Yüksek enflasyon, hayat pahalılığı, düşük maaşlar gibi önemli sorunları konuşabiliriz tabii, ama Türkiye’nin küredeki yükselişi ile hepsinin geçmişte kalacağını öngörebilmemiz önemli. Biz batarken diğerleri çıkıyordu, şimdi durum tam tersi. Neden mi? Terör bitiyor, terörü besleyen komşu da artık yok, pandeminin etkileri aşılıyor, on bir vilayetimizi yerle bir eden depremin yaraları sarılıyor. Kendi derdine düşen ve Kanada ile birleşip nötralize olacak bir Amerika ve soğuktan donan bir Avrupa. Şu Ukrayna savaşı artık bitse diyen kabuğuna çekilmiş Rusya. Geriye bir tek terörist İsrail kalıyor ki, adını etmekten imtina ettiğim “yeni dünya düzeni”nde böylesi saldırgan ve kan dökücü devletler artık olmayacak, evrilecekler. Az kaldı.