Mekke`nin fethedildiği gündü. Hasret sonra  ermiş, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) ve güzide  ashabı yıllar sonra Mekke`ye kavuşmuşlardı.  Müminler sevinçle birbirine sarılıyor, böyle bir ânı  lütfettiği için Cenâb-ı Allah`a şükrediyorlardı.  Peygamberimizin vefakâr arkadaşı Hz. Ebû bekir  ise şehre girer girmez doğruca babası Ebû   Kuhâfe`nin yanına koşmuştu. Can-ı  gönülden  İslam`ı kabul etmesini arzuladığı babasını çabucak  Resû lüllah`ın huzuruna getirdi. Allah Resû lü  (s.a.s), saçı sakalı ağarmış, gözleri görmeyen  ihtiyar adamı karşısında görünce büyük bir tevazu  ile hicret arkadaşına şöyle dedi: 'Yaşlı baban  evinde kalsaydı da ben ona gitseydim olmaz  mıydı?'
Elleri öpülesi ulu çınarlarımız yaşlılarımız, Yüce Allah`ın, dualarına icabet ettiği, ihsan ve ikramına mazhar kıldığı kimselerdir. Geçmişimizle geleceğimizi birbirine bağlayan en değerli köprülerimizdir. Bizler, Rabbimize olan sevgimizi, Peygamberimize olan muhabbetimizi onlardan öğrendik. Milli ve manevi değerlerimizi, örf ve âdetlerimizi onlar bize aktardı. Yuvalarımızın dayanağı, bereket kaynağımız hep onlar oldu.
Hayatı boyunca yaşlılara ayrı bir değer veren Resû l-i Ekrem (s.a.s), bizlere şöyle sesleniyor: 'Bir genç, bir yaşlıya yaşından dolayı hürmet  ederse, Allah da ona, yaşlılığında hürmet edecek birisini gönderir.'  Ü mmet-i Muhammed olarak bize yakışan, rahmet ve bereket vesilesi olan büyüklerimizi, fedâkar ve cefâkâr anne babalarımızı yaşlandıklarında yalnız bırakmamaktır. Ömürlerinin en hassas döneminde yanı başlarında olmak, ihtiyaçlarına koşmaktır. Onlara gönül alıcı söz söylemek, 'öf!' bile dememektir. Şefkat ve merhametle muamele etmek, hayır dualarına mazhar olmaktır. Zira yaşlılara hürmet, Cenâb-ı Hakk`ın rızasına sebeptir.
Rabbimiz şöyle buyuruyor: 'Andolsun biz insanoğlunu şerefli bir varlık olarak yarattık. Onları karada ve denizde gezdirdik, kendilerine güzel güzel rızıklar verdik ve onları yarattıklarımızın çoğundan üstün kıldık.'3 Evet, kadınıyla erkeğiyle her insan değerlidir, saygındır, hürmete layıktır. Bununla birlikte ağarmış saçları, bükülmüş belleri ile yaşlılarımız rahmet ve mağfiret vesilemiz, dua kapılarımızdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.)`in beyanı gayet açıktır: 'Allah Teâlâ, istikamet üzere olan, saçları ağarmış ihtiyar bir Müslüman kendisine dua ettiğinde, duasını kabul etmemekten hayâ eder.'
Öyleyse geliniz, küçükken elimizden tutup bizleri bu günlere ulaştıran büyüklerimize hürmette kusur etmeyelim. Hal ve hatırlarını soralım, her türlü hizmetlerine seve seve koşalım. Yaşlılarımıza hürmetin, hanelerimize huzur, ömrümüze bereket katacağını unutmayalım.