Zamanın nasıl geçtiğini hissetmek, bir saatin zamanı ölçmesi gibi basit bir işlem değildir. Bilim ve Teknik dergisinde yayımlanan bir yazıya göre; zaman algımız, belleğimizden, yaşadığımız deneyimlerden ve vücut kimyamızdan etkilenir. Bu nedenle, yaşlandıkça zamanın hızla geçmesi gibi bir fenomeni açıklamak için farklı hipotezler ortaya atılmıştır. Bu hipotezlerden bazıları şunlardır:
YENİ DENEYİMLER VE BELLEK
Bu hipoteze göre, yaşadığımız yeni deneyimler, beynimizde daha fazla veri kaydedilmesine neden olur. Bu da geriye dönüp baktığımızda, zamanın daha dolu dolu geçtiğini hissettirir. Örneğin, çocukluk ve gençlik yıllarında ilk kez yaptığımız veya öğrendiğimiz şeyler, beynimizde daha kalıcı izler bırakır. Yaşlılıkta ise, günlerimiz daha rutin ve benzer olduğu için, hatırlanacak daha az anı olur. Bu da zamanın daha hızlı geçip gittiği izlenimi yaratır.
DOPAMİN VE VÜCUT KİMYASI
Bu hipoteze göre, zaman algımız, beynimizde motivasyon ve ödül ile ilişkili bir nörotransmitter olan dopaminin miktarından etkilenir. Yaş ilerledikçe, dopamin üretimi azalır ve bu da zamanın daha hızlı akmasına neden olur. Bu hipotez, fareler ve Parkinson hastaları üzerinde yapılan deneylerle desteklenmektedir. Bu deneylerde, dopamin seviyesi düşük olan bireylerin, iki ses arasındaki süreyi daha kısa algıladıkları gözlemlenmiştir.
SİNYAL İŞLEME HIZI VE GÖRSEL ALGI
Bu hipoteze göre, zaman algımız, beynimizin görsel bilgiyi işleme hızıyla ilişkilidir. Yaşlandıkça, beynimizdeki nöron ağlarının boyutu ve karmaşıklığı artar. Bu da elektrik sinyallerinin daha uzun mesafeler kat etmesi ve daha fazla dirençle karşılaşması anlamına gelir. Bu durum, sinyal işleme hızının yavaşlamasına ve birim zamanda zihnimizde oluşturabileceğimiz görüntü sayısının azalmasına yol açar. Bu da zamanın daha hızlı geçtiği hissine neden olur.