6 Şubat 2023 seher vaktinde kırılan fay hattı ile idrakimizi saran kabuk kırıldı. Enkaz altında kalan hayatını kaybeden canlarımız toprağa düşen birer çiçek vefat yıl dönümlerinde rahmetle anıyoruz. Geride kalan bir yılda, yorgunluk, yoksunluk, yeni eklenen acılar, devam eden sarsıntılara, sorunlara rağmen, dirençle hayat mücadelesi veren depremzede kahramanlarımıza selâm olsun.

Ahmet Hamdi Tanpınar “Şehir, bir terbiye ve zevkin etrafında teşekkül eden müşterek bir hayattır.”der. Doğduğumuz şehir  içimizde  yaşayan bir insandır. Dünyaya ilk gözümüzü  açtığımız, ilk adımlarımızı  attığımız, ilkokula başladığımız, ilk teravih namazına gittiğimiz camiler, Ramazan davulcularını dört gözle beklediğimiz mahalleler. Kalbimizin ilk çarpışı, ilk ve son aşk, kurduğumuz yuva, yıktıklarımız, iş hayatımız  koca bir ömür dile kolay. Eğitim, tayin, hayat şartları nedeniyle hüznünü de heybesine katıp yönünü değiştirenler,  arkasında bırakmış gibi görünse de  şehir onları hiçbir zaman bırakmaz. Gurbeti içinde taşıyan, memleketine hepten hasret olanların göğsünde, bir tavus kuşunun kanadı gibi  acı katman katman açılır bağrına sığmaz yangını. 

Ortak geçmiş, hayaller, gelecek ve yok olan şehirler. Her şey çok yabancı hiç yaşanmamış gibi, başkasının emaneti gibi yıkık dökük kaldırımlar, kırık dökük hatıralar. Kimimizin dostları, ailesi toprak altında, bir çoğumuzun okuduğu okullar yok, esnafın işyeri yok, çarşılarımız, hanlarımız, koca bir tarih enkaz altında.  Ekonomik, ekolojik, sosyolojik, psikolojik  her alanda gündelik hayatın meşakkatleri devam ediyor. Hüzün yılı gibi…

Hicretten yaklaşık bir yıl önce, Peygamber Efendimizin  (s.a.v)  sevgili amcası Ebu Talib öldü. Öfke selleri önünde duran sağlam duvar yıkıldı, Peygamber düşmanları rahatladı. Aynı yıl Hz. Hatice validemiz öldü, evine hüzün çöktü. Sadece akıllı, basiretli bir zevce değil, Rasûlullah (s.a.v) in Rabbinden aldığı mesajları tebliğ etmesinde de en büyük hamisiydi. Kâfirlerin komploları bunaltıyor, Mekke’den ayrılmak isteyen Efendimiz (s.a.v) Taif’i ziyaret ediyor, oradan da taşlanarak gönderiliyordu. Ashab-ı  Kiram, Efendimizin mübarek yüzüne düşen hüznün gölgesini görmüş ve bu yıla “Hüzün Senesi” demişlerdi . 

Hüzünlü yılın Recep Ayının 27. gecesinde Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)  Kabe-i Muazzama’da bir köşede örtüsüne bürünmüş, istirahat ederken ,Rabbimiz  bir gece vakti Hz. Cebrail (as) gönderdi, Peygamberimiz (s.a.v.)  gece yolculuğuna çıkarıldı. Resûl-i Ekrem’in bir gece Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya yaptığı yolculuğa isrâ, oradan göklere yükselmesine mi‘rac denilmiştir. 
TDV İslam Ansiklopedisi'nden yaptığımız 
alıntıya göre  olay şöyle cereyan etmiştir:  “Bir gece Resûlullah, Kâbe’de Hicr veya Hatîm denilen yerde iken bazı rivayetlerde uykuda bulunduğu sırada veya uyku ile uyanıklık arası bir hâlde Cebrâil geldi; göğsünü açtı, zemzemle yıkadıktan sonra içine iman ve hikmet doldurup kapattı. Burak adlı bineğe bindirip Beytülmakdis’e götürdü. Resûl-i Ekrem Mescid-i Aksâ’da iki rek‘at namaz kılıp dışarı çıktığında Cebrâil biri süt, diğeri şarap dolu iki kap getirdi. Resûlullah süt dolu kabı seçince Cebrâil kendisine “fıtratı seçtin” dedi, ardından onu alıp dünya semasına yükseltti. Semaların her birinde sırasıyla Âdem, Îsâ, Yûsuf, İdrîs, Hârûn ve Mûsâ peygamberlerle görüştü; nihayet Beytülma‘mûr’un bulunduğu yedinci semada Hz. İbrâhim’le buluştu. Sidretü’l-müntehâ denilen yere vardıklarında yazıcı meleklerin kalem cızırtılarını duydu ve Allah’ın huzuruna çıktı. Burada Cenâb-ı Hak elli vakit namazı farz kıldı. Dönüşte Hz. Mûsâ, elli vakit namazın ümmetine ağır geleceğini söyleyip Allah’tan onu hafifletmesini istemesini tavsiye etti. Namaz beş vakte indirilinceye kadar Hz. Peygamber’in huzûr-i ilâhîye müracaatı ve Mûsâ ile diyalogu devam etti.” 

Üç ayların meltemleri hüzünlü gönüllerimize ferahlık esintisi sunarken, Recep ayının 27. Gecesi idrak edeceğimiz Mi’rac gecesinin hediyesidir namaz. Kulun miracı namaz ve tesbihattır. 
İçimizde birikmiş ne çığlıklar var sanki boğamızı bir güç sıkıyor, haykıramıyoruz. Her birimizin kalbinde mezar taşları. Bazen susmak beyindeki fırtınaları açığa çıkarıp insanı ezerken, bazen de sadece susmak iyi hissettiriyor.
Depremin birinci yıl dönümüne denk gelen bu gecede, prangalarla yere bağlanmış bedenimiz zincirlerini kırıp yüklerinden arınsın. Hüzünlü kalplerimizin semasında ruh, sahibi olan Rabb’ine yükselişe geçsin. Yaşadıklarımızın şuuruna varmak miracımız olsun. Miraç Gecemiz mübarek olsun.