MSGSÜ geleneksel sanatlar alanında tezhip eğitimi almış bir sanatkâr. Hâlihazırda MSGSÜ `de tezhip ana sanat dalında yüksek lisans yapmakta olan Kahraman, geçtiğimiz hafta Ü sküdar Altunizade Kültür ve Sanat Merkezi`nde Atölye Grubuyla birlikte Monna Rosa Suluboya Sergisi`ni açtı.
6 Mayıs Cuma günü Ü sküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen`in ahşap ustası Suat Yazıcı, hattat Levent Karaduman ve Asitane`nin kıymetli sanatkârlarıyla birlikte kurdelasını kestiği sergide Hatice Kahraman`a ve Atölye Grubuna ait her biri diğerinden âlâ keyfiyeti haiz suluboya eserleri Ü sküdar`dan sanatseverlere 'merhaba' diyor.
22 Mayıs Pazar gününe kadar ziyaretçilerini beklemekte olan sergi özelinde Hatice Kahraman ile içinden Monna Rosa geçen bir e-sohbet gerçekleştirdik. 
İbrahim Ethem Gören: Hatice Hanım sizi tanıyabilir misiyiz?
Hatice Kahraman. Merhaba İbrahim Ethem Bey.
Merhaba Hatice Hanım.
1988 yılında Hatay`da doğdum. Müzehhibe, ressam ve tasarımcıyım. İstanbul Ü niversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü`nden mezun olduktan sonra 2019 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Ü niversitesi Geleneksel Türk Sanatları Tezhip Bölümü`nü bitirdim. MSGSÜ Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Tezhip branşında yüksek lisans eğitimime devam etmekteyim.
Gönlünüze güzel ve güzellikler ne zaman düştü?
Matematik lisans eğitimi alırken soyut düşünmek, estetik ve güzel olanın dünyasını kavramak beni cezbetmeye başlamıştı. Sanata olan ilgim bu dönemde yoğunlaştı.
Matematik lisans eğitimizin ardından hangi mülahazalarla MSGSÜ `ne kaydoldunuz?
Tezhip sanatıyla tanıştığım ilk zamanlar bu sanatın eğitiminin verildiğini bilmiyordum. Birbirinden güzel eserler, kompozisyonlar, çiçeklerin son derece ince, nahif, tek tek bezenmiş olması tezhip sanatına olan merak ve ilgimi artırdı. Bu sanatın bir eğitimi olduğunu öğrendiğimde ise akademik bir eğitim almak istedim ve MSGSÜ maceram başladı.
MSGSÜ size neler kattı?
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Ü niversitesi bana çok şey kattı. Geleneksel Türk Sanatları Bölümü`nde klasik üslupta bir eğitim aldım. Motif, desen, renk, kompozisyon eğitimim süresince ana başlıklarımız oldu. Farklı bölümlerden aldığım ortak dersler sayesinde de görsel sanatların diğer disiplinleriyle tanışma imkânı buldum.
Tezhip eğitiminden resme, suluboyaya hangi mülahazalarla adım attınız?
Tezhip ve resme olan ilgim sanat hayatımda eş zamanlı başladı ve ilerledi. Akademik eğitimimi tezhip branşında alırken, aynı süreçte bireysel olarak kendimi resim alanında suluboya tekniğinde eğitmeye gayret gösterdim. 
Ne güzel; Sanat, estetik, güzel ve eser nezdinizde hangi karşılıkları buluyor?
Sanatı bir yolculuğa benzetiyorum. İnsan olmanın yolda olmakla muhakkak ilişkisi var. İnsanoğlu tarih boyunca yaşamı, doğayı anlama, anlamlandırma çabasında oldu. Sanat bu çabanın tezahürü, insanoğlunun meydana getirdiği bir yansıma olarak hayatımızın içinde olmaya devam ediyor. İnsanlık var oldukça bu çaba, dolayısıyla sanat da var olacak ve bu yolculuk da... 
Kahraman: Estetikle güzel olanı bulmanın kaygısını taşırız.
Estetikle güzel olanı bulmanın kaygısını taşırız, güzelin bilgisine ulaşmak esastır. Peki, güzel nedir? 
Evet, güzel nedir? Hatice Hanım! Sualinize soruyla mukabelede bulunalım!
Bir yazısında 'Güzel biz sevdiğimiz için güzel olan değil, mutlak güzelliğiyle bizi kendisini sevmeye mecbur kılandır' der Dücane Cündioğlu. Güzeli bulduğumuzda güzel de bizi bulur diye devam eder. 
'Eser sanatkârına ayna olur.'
Sanat yolculuğunda nereye koyduysak kendimizi, nerede bulduysak mevcudiyetimizi, eserlerimiz de bu izlerden nasibini alır, sanatkârına ayna olur. 
İlk kişisel serginiz Küleliağaç`tan bugüne neler yaptınız?
2019 yılında ilk kişisel suluboya sergim 'Küpeliağaç'ı Ü sküdar Nevmekan Sahil`de açtığımda sanatseverlerin yoğun ilgisi oldu. Sonrasında kısa süreli verdiğim eğitimler devam ederken uzun süreli suluboya eğitimleri vermeye başladım. Aynı yıl 26. Sakıp Sabancı Sanat Ödülleri`nde Geleneksel Sanatlar 2.lik ödülü aldım. Geçtiğimiz aylarda katıldığım Balıkesir 'Sanatın On Hali' Geleneksel Sanatlar Yarışması`nda eserim tezhip 3.lük ödülüne layık görüldü. Ayrıca birçok koleksiyonerde bu süre zarfında özel sipariş üzere yaptığım tezhipli eserlerim ve suluboya tablolarım mevcut. Şu sıralar MSGSÜ `de başladığım, beni heyecanlandıran bir konuda yüksek lisans tezimi yazmaktayım. 
Maşallah; Atölyenizi ve Atölye grubunuzu da konuşalım;
Uzun zamandır arzuladığım atölye açmak hayalim gerçek oldu ve 2021 yılı itibariyle Ü sküdar`da sanat atölyemi açmak nasip oldu. Hem bireysel çalışmalarıma, hem suluboya ve tezhip alanlarında verdiğim sanat eğitimlerine atölyemde devam ediyorum. 
Atölye grubunuzun öğrenci profili nasıl şekilleniyor?
Öğrencilerim yetişkin hanımlardan oluşuyor. Haftaiçi ve haftasonu olmak üzere farklı gruplar ve branşlarda dersler veriyorum. Çoğu farklı meslek grubundan olan sanatsever hanımefendiler atölyeme gelerek, günlerinin büyük bölümünü seçtikleri alanda eğitim alarak geçiriyorlar. 
Atölyede bir gününüz nasıl geçiyor?
Atölyemi genelde saat 10.00`da açıyorum. Bireysel işlerimin tasarım, kompozisyon, uygulama süreçlerini tamamlamak için hemen işbaşı yapıyorum. O gün herhangi bir eğitimim yoksa yüksek lisans tezim için araştırma ve okumalar yapıyorum., varsa öğleden sonra eğitimlerim başlıyor ve öğrencilerim atölyeme gelerek eğitimlerini alıyorlar. Öğrencilerim gittikten sonra bireysel işlerime dönüyorum. Atölyede geçirdiğim süre ortalama 10-12 saati buluyor. Bazı günler tezhip eserlerimin başından ayrılmak zor oluyor tabi, özellikle eserin teslim süresi yaklaştıysa geçsaatlere kadar çalışmam gerekiyor. Bu tempoya uyum sağlamak elbette sabır ve disiplin istiyor. Motivasyonumu artıracak insanlarla ve konularla alakadar olmaya gayret gösteriyorum. 
Atölyenize katılıp da sebat edenleri sanatsal anlamda hangi yetkinlikler bekliyor?
Öğrencilerime yeteneklerini keşfetme imkânı sağlamak öncelikli meselelerimden bir tanesi. Kendi özgür alanlarında hareket edebilmeliler. Ben de onlara bu özgür alanda sanatsal anlamda rehberlik ediyorum. Akademik sanat bilgimi sakınmadan aktarmaya özen gösterdiğim eğitimlere katılanlar, özgün eserler ve tasarımlar meydana getirmeyi akademik bir dille öğrenmiş olacaklar. 
 lâ, aliyy`ül-âlâ; Monna Rosa Suluboya Serginizin nasıl bir hikâyesi var?
Atölyemin ilk öğrencilerinden 20 hanımefendi ile sergimize bir yıl gibi kısa bir sürede hazırlandık. Pandemi koşullarında gerek çevrimiçi gerekse atölyemde yüz yüze yaptığımız derslerle 100`den fazla eser meydana getirdik. Şu an sergi alanında 62`si öğrencilerime 11`i bana ait olan 73 eser bulunuyor. 
Sergi içeriğini de konuşalım...
Sergimizde güller, çiçekler, natürmort ve manzara resimleri yer alıyor. Gül resimleri suluboya eğitimlerimin en zor ve sevilen konusu diyebilirim. Sergi fikri oluştuğunda çalışmalarımızda gül resimleri üzerine yoğunlaştık, sergi temamızı güller olarak belirledik. Merhum Ü stad Sezai Karakoç`un tek gül anlamına gelen Monna Rosa şiirinden ilhamla sergimizin ismini 'Monna Rosa' olarak belirledik.
Ü stad Sezai Karakoç`a rahmet olsun... Monna Rosa şiiri ve bu şiirden ilhamla kâğıdın müşfik yüzüne resmettiğiniz birbirinden âlâ keyfiyeti haiz güller lisan-ı haliyle size neler anlatıyor?
Neredeyse insanlık tarihi kadar eski bir çiçek olan güller, sanat tarihinde de önemli bir yere sahip. Zarif olduğu kadar güçlü de bir çiçek. Benim için gülleri resmetmek, yapraklarında gezinen ışık ve gölgeyi betimlemek, eşsiz renklerini suluboyanın ışıltılı, dolaysız anlatımı ile buluşturmak muazzam bir dönüşümü simgeliyor. Bu dönüşüm adeta kırılgan bir dünyanın köklerine kadar ulaşıp oradaki güçlü, sağlam hayatın da farkına varmakla özdeşleşiyor. 
Sergi açılışınız yoğun bir ilgiye mazhar oldu. Bu alakayı neyle telif ediyorsunuz?
Büyüklerimiz marifet iltifata tabiidir derler. Öğrencilerim eserlerini meydana getirirken çokça gayret, sabır ve emek gösterdiler. Sergimiz hem açılış günü hem takip eden günlerde yoğun bir ilgi gördü elhamdulillah. Şüphesiz bu ilgi, alaka bizim için güçlü bir motivasyon oldu. Öğrencilerimin çok daha güzel eserlere imza atmalarını, sanata ve özelinde suluboyaya ilgilerinin artarak çoğalmasını temenni ediyorum. Sanatseverlerin sergimize gösterdiği ilgi için de şahsım ve öğrencilerim adına teşekkür ediyorum. 
Bir eserinizin hikâyesini dinlemek isteriz?
Elbette, Monna Rosa isimli eserimden bahsetmek isterim. Bu gülü her zaman uyguladığım tekniklerden biraz daha farklı bir teknikle resmettim. Öncesinde zemini ıslatmadan, kuru zemin üzerine hızlı ve tek seferlik fırça darbeleriyle çalıştım. Birbiri ardına gelen renklerin frekanslarının hızıyla, duygu yoğunluğumun hızını denkleştirmek, aralarında uyumu yakalamak oldukça keyifliydi. Bu resmin referans görselini çektiğim zamanı hatırladığımda, resim benim için ayrı bir anlam kazanıyor ve neden böyle bir teknikle çalışma isteğimin geldiğini daha iyi anlıyorum.
Bundan sonraki hedefleriniz nelerdir?
Öncelikli hedefim yüksek lisans tezimi tamamlamak. Atölyemde ise bireysel çalışmalarım ve verdiğim eğitimler devam ediyor olacak inşallah. Sanata gönül veren, öğrenme gayretinde olan kişilerle bir araya gelmeyi temenni ediyorum. 
Son olarak okuyucularımıza nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?
İlgilerine teşekkür ederim.
Ben teşekkür ediyorum Hatice Hanım. Elleriniz dert görmesin. Naif serginiz Monna Rosa` vesilesiyle Ü sküdar şenlendi! 
Değerli okuyucularım. Sergi haber analizimizin serlevhasında kullandığımız şenlendirme kavramına kısaca değinmek istiyorum. Şenlendirme İktisat ve hukuk müverrihi Ömer Lütfi Barkan hocamızın lisanımıza armağan ettiği bir kavramdır. İstila Devirlerinin Kolonizatör Türk Dervişleri isimli makalesinde kullandığı şenlendirme kavramı inançve iktisadın asliyet ve terkip şuuruyla harmanlanmasıyla tuluat eder. Ve dahi Ü stad Sezai Karakoç`un ve bilcümle bu toprakların hakikatli insanlarının ömürlerini vakfettiği tevhid inancının prensiplerine göre şekillenir. İnançve iktisat gibi iki mühim temelin kuşatıcı birlikteliği ile yükselen bu kavramla, insan bir yandan şenlendirirken, aslında kendisi de şenlenmektedir. Böylelikle şenlendiren insan şenlenen insan olmaktadır. 
Bu vesileyle Şehzadebaşı Camii haziresinde basübadelmevt`i beklerken eserleriyle gönüllerimizi şenlendirmeye devam Sezai Karakoç`un ruhu için Fatihalar okuyalım.