Dünyada ülkelerin geleceğini tehdit eden, üretmeden tüketenlerin yol açtığı, gizli vergi olan enflasyondan, daha büyük bir tehlike yoktur. Tarihin her döneminde, gizli ve açık vergiler toplumların ekonomik yapılarına, sosyal dokularına ve kültürel örgülerine, dinamitten daha çok zarar vermiştir.
Ürettikleri tükettiklerini karşılamayan ülkelerde, finansal krizlerin sonu gelmez. Bunun için Adam Smith: “En iyi bütçe, denk bütçedir” demektedir.
Dünyada bütçe açıklarını katlanabilir bir seviyesine düşürebilmek için, bütün ülkelerin paradan para kazanılan sanal ekonomiden daha çok, üretimden para kazanılan reel ekonomiye ağırlık vermeleri gerekir. Anadolu’da üretim ekonomisinin kaynakları, Mevlana’nın Konya’sının ve İbrahim Peygamberin Urfa’sının, bereketli ovalarıdır. Onlar büyük ovaları ve zengin çarşılarıyla, bütün bir Orta Doğu’nun temel ihtiyaçlarını karşılayacak zenginliktedir.
Musul ve Halep ticaret yolunun üzerinde yer alan Urfa, Fırat ve Dicle nehirleri arasında, dünyanın en verimli ovalarının ortasında, Orta Doğu’nun üretim gücünü oluşturan, kaynakların başında gelir. Evliya Çelebi’nin vurguladığı gibi: “Urfa Allah’ın şehirde yaşayanlara İbrahim Peygamber bereketi verdiği bir peygamberler şehiridir.” İbrahim Peygamber Urfa’da doğmuş, Şuayb Peygamber Urfa’da yaşamış, Musa Peygamberle Urfa’da görüşmüştür. Eyüp Peygamber Urfa’dan son yolculuğuna uğurlanmıştır.
Allah’ın birliğine, öncesizliğine ve sonrasızlığına inananların, inanamayanların ateşiyle sınandıkları Urfa’da, bütün Urfalılar Nemrut’un ateşinin, İbrahim Peygamberi yakmadığına şahit olmuşlardır. Allah dostluğunu kazanan İbrahim Peygamberi, Nemrut’un ateşinden korumuştur. Urfa’da inanmayanların ateş dağları, inananların gül bağlarına dönüşmüştür. Urfa’nın Kalesi, Balıklı Gölü ve balıkları, ateşle imtihan günlerinin canlı şahitleri olarak, varlıklarını sürdürmektedirler.
Orta Doğu’nun merkezi Urfa’da, enerji üretimine yapılan büyük yatırımlarla, tarım toplumunu sanayi toplumuna, sanayi toplumunu bilgi toplumuna dönüştürme yolunda, bütün Orta Doğu şehirlerine, örnek olacak önemli adımlar atılmaktadır. Yapılan araştırmalar dünyada ilk sıralarda yer alan yüz şehrinin, bütün ülkelerin toplam üretiminin yarısına yakınını gerçekleştirdiklerini göstermektedir. Orta Doğu’da üretim gücünü büyütmede, şehirler ülkelerden daha önemlidir.
Ülkeler ve şehirler arasındaki eşitsizliklerin, giderek azaldığı bir dünyada, üretimin sürükleyici gücü olmak, ülkelerden şehirlere geçmiştir. Dünyada ülkeler, bölgeler ve şehirler arasında, üretim maliyetlerini düşürmede, satışları artırmada, hammadde kaynaklarına yakınlık, pazarlara uzaklık önemini yitirmiştir. Şehirler arasında barışa, giden yollar ticaretle açılır. Şehirler geçilmeyen yollardan, bilinmeyen şehirlere gitmek zorundadırlar.