Hepimiz biliriz ki "her şey zıddıyla kaimdir." Buradaki kaim kelimesi gelişigüzel kullanılmayıp "kıyam" kökünden olup ayakta durmak anlamından "kaim" in bir varolabilirlik bir mevcudiyet kesbettiği anlaşılır. Bu demektir ki bir şeyi şeklen, zihnen ve fikren anlaşılır kılan ona karşıt oluşturan bir mefhumun olmasıdır.
Bazen de insan iki zıddı aynı anda da yaşayabilir. Bunu bir arada yaşamak bir dengesizlik hali oluşturmasının aksine tastamam bir denge halinin teşekkülüdür. Çünkü insan hayatı ölümle doğumu aynı anda yaşamak kadar aynı zeminde ve aynı zamanda zıtların mündemiç olup birbirini zorunlu kılıyor olmasıyla anlamlı olabilmektedir.
İnsanoğlunun hayatta aynı anda yaşayabildiği bazen de birinin yerini diğerine teslim ettiği bir deveran hâlinde zuhur eden bir hal de ümit ve ümitsizlik halidir.
Ümitli olma hâli insanı bahar tazeliğinde tutarken ümitsizlik bir mevtanın kefenini giymek gibidir. Çünkü insana eylemlerinde erdem kazandıran şüphesiz ümit halidir. Güzele ulaşma ümidi, doğruya varma ümidi, iyiyi bulma ümidi vs...
İnsanın da bunları kazanma yahut bunların ulvi bir amaca kapı açıyor oluşunun aktivasyon enerjisidir ümit. Ortada hakikate varan hakiki bir çabanın ebesi mesabesinde bir katalizör mevcuttur. Tabi bunu doğru kullanmak da maharet isteyen bir şeydir.
Normal seviyeden ziyade bir ümit hâli o şey için sarfedilen emeğin azıyla iktifa etmeyi olması gereken bir vaziyet sayarken kişi bir nevi gözüne inmiş bir pollayanacılık perdesi ile oyalanmaktadır.
Ümitsizlik hâlinin fazlası ise insanı karamsarlık çıkmazında hapsetmektedir. Kişinin güzele ulaşan yolları kapalı, varılacak doğruların varlığından dahi şüpheli, aramayı bıraktığı iyinin ehemmiyetsizleşmesi ile en renklinin siyah beyaza dönüştüğü bir halet-i ruhiyededir.
Bugünlerde hakikaten kötü bir gidişatın (ki bu ahlak, insanlık merhamet, eğitim, ekonomi her ne olursa) hayretler içerisindeki müşahitleriyiz. Ve ne yazık ki yanlışın hüküm sürdüğü safın kesreti ümitvar olmak adına gözümüzü korkutur cihette. Nietzsche' nin bu minvalde bir sözü var ki "Ümitsizlik öz farkındalık uğruna ödenen bir bedeldir" demekle kırılan fay hatlarının üzerindekilerin bir depremle yerle bir olacağı gerçeğini gözler önüne sermektedir. Çünkü ortada kuvvetli bir selin sürüklediği çalı çırpı gibi bir yanlışa binlerin şuursuzca sürüklendiği insan selini görmezden gelmek yalnızca üç maymunu oynamak olacaktır.
Fakat insan en nihayetinde ümit etmeye ümitvar olmaya her zaman daha yakın olmuştur. Çünkü umutsuzluğun karanlığı insanın elinden yaşama tutunma nedenlerini alabilecek zulmettedir.
Ve anlamla var olan insanın varlığını manidar kılan saikaların olması elzemdir. İnsan teki zifiride bile bir huzme aydınlığın mücadelecisi olmanın temayülündedir. Kur-an da kati surette ümitsizliğin bir müminin vasfı olamayacağını "Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez (Yusuf 87) ayati ile sabit kılmıştır.
Buradan anlaşılıyor ki ümitvar olmanın yolu Allah'ın rahmetinin büyüklüğünü idrak etmekle gerçekleşecektir. İnsan teki Allah'ın rahmetine medar olduğu sürece ümit hâli ümitsizliğe galebe çalacaktır.