Düşüncelerimiz, duygularımız, yaşanmışlıklarımızın sonucunda şekillenen davranışlarımız zamana anlamını verir. Gerek küresel gerekse kendi sınırlarımız içerisinde yaşanan doğal afetler, savaşlar, ekonomik, sosyal, bireysel çeşitli sorunların yansıması her birimizin zihin dünyasında farklı algılanıp, yaşantımıza farklı etkiler de bulunuyor.
Hayat çetin, imtihanlar türlü türlü. Hayattaki sıkıntı ve sorunlar karşısında tek mucize insanın ihtişamla yaratıldığının farkında olması ve var oluşunu kucaklamasıdır. Dünyadaki milyarlarca insanın parmak izi birbirini tutmadığı gibi hayat yolculuğunda herkesin süreci de farklıdır.
Bir takvim yılını acıları, sevinçleri, kayıpları, kazançları, kutlamaları, taziyeleri ile hayata dair insanın başına gelebilecek her hâl ile geride bırakıyoruz. Kurumsal yapılar bilanço hesapları, kapanışları ve yeni yılın hedeflerini belirlerken, insanın özelinde bireysel bilançosunu çıkarması da çok kıymetli. Geçen bir yılda, insanî noktada manevi olarak kendime ne kattım, insanların hayatlarına dokunuşumun sorumluluğunu alabildim mi, mesleğime ne kattım, kişisel gelişimime ne kattım, maddi manevi kayıplarım neler kazançlarım neler, nelere şahit oldum ne tepki verdim? Geçmişin muhasebesi ile geleceğe istikamet çizebilmek…
İnsan hayatı kırılma noktaları ve iniş çıkışlarla dolu, kimisi için muhteşem geçen bir yıl kimisi için çok zorlayıcı ve zor şartlarda geçmiş olabilir, kötü hissettiğimiz bir dönemden geçiyor olabiliriz. Olumlu ya da olumsuz hiçbir yaşanmışlık bütüne bakınca hayatımızın sahibi değil. İnsanın hayattaki mucizesi sürecini sevmesi, hayatı ile barışık olması, imtihanlarda olduğunun bilincinde olmasıdır. Dillere pelesenk olmuş; “İyi yaşam” “Yaşam standartı” kavramları hazır bulunmuyor; tesis edilen, emek verilen “kurulan” bir şey olduğu kadar nasip boyutu da gözden kaçırılamaz. Bazen de olmak istediğimiz yere ulaşmak için cesur adımlar atmak, bedeller ödemek, olduğumuzu bırakmak gerekebiliyor. Mandela’nın dediği gibi; “Cesaretin korkusuzluk değil, korkuya karşı kazanılan zafer olduğunu öğrendim. Cesur insan, korkmayan değil korkusunu yenebilen insandır.”
Her birimiz kendi payına düşeni alarak, bir takvim yılını şahitliklerimizle geride bırakıyoruz. Gelen yıllar geçen yıllardan güzel olsun. Üç ayların meltemi ile karşılayacağımız 2025 yılı, ülkemiz, dünyamız, tüm insanlık, bireysel hayatlarımız ve hanelerimiz için sağlık, huzur, bereket getirsin. Korktuklarımızdan emin, umduklarımıza nail olalım Efendim.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın 1 Ocak 1945’te Yılbaşında Düşünceler yazısı ile yılın son yazısını nihayetlendirelim:
“Kendi kendime: İşte bir yıl daha bitti, dedim; bir yenisi başlıyor. Gençler bir yaş daha büyüdüler. Yaşlılar biraz daha kocadılar. Hayat nehri, geniş yatağında bir daha kabardı. Büyük, ölümsüz zaman ejderi kendi üstüne bir daha döndü, gene kendisinden doğabilmek için altın kuyruğunu ısırmağa başladı. Mevsimlerin mucizesine, aydınlığın değişen cilvesine yeni baştan bir daha şahit olacağız. Tabiat ana yenileştikçe biz de yenileşeceğiz. Ey ebedî dönüş, sen ne kadar güzelsin! Nizamın, ahengin ta kendisidir. İnsanoğlu, ruhunda bu âhenk hüküm sürdüğü için, talihindeki acılığın, yoksulluğun rağmına büyüktür…”