Şair, yazar, Peygamber (sav) sevdalısı, Medine-i Münevvere mücavirlerinden Ali Ulvi Kurucu (1922-2002) doğumunun 100`üncü yılı münasebetiyle Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi nezdinde düzenlenen özel programla yâd edildi.
Ü stad Ali Ulvi Kurucu`yu yakından tanıyan isimlerin katıldığı programa Merhumun kerimeleri Sare Kurucu da telefonla bağlanarak cennetmekân babasını yâd etmek üzere Kızlarağası Medresesi`nde bir araya gelen katılımcılara teşekkür etti.
TYB İstanbul Başkanı Mahmut Bıyıklı: Ali Ulvi Kurucu`nun hatıralarını gençlerimize ulaştırmalıyız.
Yâd programında yaptığı selâmlama konuşmasında 'bu topraklara güzellik katan öncü şahsiyetleri yeni nesillere tanıtmak anlatmak gibi bir vazifemiz var' diyen TYB İstanbul Şube Başkanı, yazar, kültür adama Mahmut Bıyıklı Ali Ulvi Kurucu`nun milletimizin ortak, müstesna bir değeri olduğunu ifade ederek, 'Kurucu`nun hatıralarını gençlere mutlaka ulaştırmalıyız' dedi ve ekledi: 
'Ü stad Ali Ulvi Kurucu bugünkü din anlatıcıları gibi soğuk kavgacı, insanı huzursuz eden bir dil yerine müjdeleyen, ısındıran, kucaklayan, imanın neşesini hissettiren bir dil kullanırdı. Sohbetine iştirak edeler tabir yerindeyse sanki az önce sahabe efendilerimizle sohbetten çıkmışçasına mutluluk çağının huzurunu günümüze taşırdı.
'Onun dilinde çirkin bile güzelleşir, güzel de daha güzel hale gelirdi.'
Derdi cemiyete ilim, irfan sahibi nesiller yetiştirmekti. Bunu aşk derecesinde yapan müstesna şahsiyetlerdendi.  Gençleri yetiştirmeyi gül yetiştiriciliğine benzetir, bu uğurda bahçıvanlara has bir sevdayla elinin kanamasına aldırmaz mübarek ceddi gibi bir mümin yüreğin inşirah bulması adına bin münafığın kahrına çekmeye razı olurdu.
Kurucu Hoca`dan gençlere: Sizler benim kabul olan dualarımsınız.
Türk gençliğini leylası olarak gören Kurucu Hoca bu uğurda fedakârlık destanını yazmış alnı secdeli her gençgördüğünde 'Sizler benim kabul olan dualarımsınız, gerçekleşen rüyalarımsınız' diyerek gözyaşları dökmüştür.  
Uzakta olmasına rağmen kalbi daima Türkiye için çarpmış Türkiye derdiyle dertlenmiştir. Osmanlı bakiyesi son vatan olan Anadolu`dan Medine-i Münevvere`ye gelen her güzel haberde şükür secdelerine gitmiş her olumsuz haberde derin üzüntüye gark olmuştur. 
Kızı Sare Hanımefendi bir röportajında şöyle demiştir: 'Babam Türkiye için çok dertlenirdi. 28 Şubat döneminde 8 yıllık eğitim kararı çıktığı gece üzüntüsünden beyin kanaması geçirmişti. İmam hatip mezunları doktor olsun, mühendis olsun, Reis-i Cumhur olsun isterdi. Nitekim de oldu elhamdülillah.'
'Her duasında Türkiye vardı.'
Her duasında Türkiye vardı. Hicret çocuğu olmasına rağmen vatandan uzakta vatanı yaşamayı başarabilmiş müstesna bir memleket sevdalısıydı.  Vatan kavramına onun kadar ulvî bir nazarla bakan kişi sayısı azdır. 'Yeryüzü bizim vatanımız' ucuzluğuna düşerek ayakları yere basmayanlardan değildi. Türkçesi de Türkiye sevgisi gibi örnek alınacak kadar güzeldi.
'Yarabbi Mehmet Akif gibi şair olayım, Cenab Şehabeddin gibi nâsir.`` diye dua eden Ali Ulvi Kurucu merhumun şiirleri de gerçekten Akif`in şiirleri gibi etkileyici, nesirleri de Cenab Şehabettin`in nesirleri gibi sürükleyicidir. 
Bir şair ve yazar olarak da Kurucu değerli hizmetlerde bulunmuştur. Şiirlerinde dava sancısı, peygamber aşkı, ideal nesil özlemi gibi millî -manevî değerlerimiz işlemiştir.
Ertuğrul Düzdağ Hocamızın hazırladığı Hatıraları eşsiz kıymet taşımaktadır. Okullarda ders kitabı olarak okutulsa yeridir. Bu hususta yetkilileri göreve davet ediyoruz.
Gençlerimize şuur kazandırma noktasında müthiş bir kaynak olan Hatıraları bizler de sivil toplum olarak okuma halkaları kurup ülke sathına yaymalıyız.
Ali Ulvi Kurucu merhumu Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi olarak her yıl anmaya ve anlamaya çalışıyoruz. 
Bu sene doğumunun yüzüncü yılı olması hasebiyle daha özel bir program olsun istedik. Bu vesileyle uzaktan yakından gelen bütün dostlarımıza şükranlarımızı sunuyor merhum üstadımızı rahmetle hasretle anıyoruz.'
İttifak Gazetesi Camiası olarak Medine-i Münevvere`de Cennet`ül-Bâkî kabristanlığında basübadelmevti beklemekte olan Ali Ulvi Kurucu Merhuma rahmet niyaz ederek, Başkan Bıyıklı`nın 'okullarda ders kitabı olarak okutulsa sezadır' dediği M. Ertuğrul Düzdağ tarafından hazırlanan, üçciltlik 'Ü stad Ali Ulvi Kurucu Hatıralar' kitabının üçcildinden tefe`ül ederek gazetemizin hoş kokulu satıralarıklarına aldığımız üçhatıra ile yazımıza nihayet verelim.
Tekkeler ve Medreseler
Dedemin, tekkelerin ve medreselerin kapatılmasına dair şu sözlerini de hatırlarım. 'Allah`u Teâla zulmetmez. Kul, başına gelecekleri hak eder. Cenâb-ı Hak, bir nefis kendisini değiştirmeden, onun hâlini değiştirmez. Ona cezâ vermez. Çünkü Â dil-i Mutlak`tır. Demek ki yapılan bu inkılâplara, bu darbelere, bu millet müstehak olmuştur; Dergâhlar böyle laubali oldu. Medreselerde bir tulum peynire, bir teneke yağa, talebe sınıf geçti. Çocuk babasının yanında köyde çalışır ama rüşveti yiyen hoca çocuğu medreseye devam etmiş gösterir, sınıf geçirirdi. İşte bu gibi lâubalilikler, lâkaydlıklar başımıza bu cezaları getirdi. Çektiklerimiz, amellerimizin cezasıdır; '
Hakikaten tekkeler de medreseler de ne yazık ki, bozulan millî ahlâk ve zayıflayan devletle birlikte değişip asıl hizmet ve vazifelerini yapamaz olmuşlar.
Bu yüzden Tanzimat`tan beri 'Medreselerin ıslâhı' meselesi konuşulur olmuş; Fakat umumi çöküş arasında bu müesseseler de bir türlü toparlanamamışlar;
'Islâh-ı Medâris' bahsi son zamanlara kadar gündemde kalmıştır. Hatta Konya`da Meşrutiyet devrinde kurulan ve Şeyhül`-İslâm Mustafa Sabri Efendi`nin, çok beğendiği için, oğlunu ta İstanbul`dan tahsil için gönderdiği yeni medrese teşkî lâtının adı da bu sebeple 'Islâh-ı Medâris' olarak seçilmiştir. (M. Ertuğrul Düzdağ, Ü stad Ali Ulvi Kurucu Hatiralar-1, S.. 169-170.)
Gerçek Türkçe`nin Zenginliği
Esad Efendi Hazretleri son mısraında dediği gibi, hakikaten Resulullah yolunda şehid olmuş bir mümin-i kâmil, bir veliyi muhlis idi. (Ali Ulki Kurucu burada Erbilli Şeyh Esad Efendi`nin  teş serlevhalı gazelinin son beytine atıf yapıyor: ' Nola bir kerre şad olsun cemâl-i bâ-kemâlinle/Ki kemter bendeniz Es`ad sana olmak fedâ ister.'
İbrahim Bey, şiirleri çok beğenmişti. 'Yahu, Allah aşkına 'bana bu şiirleri yazın.' dedi. Sonra şiirlerin diline dikkatimizi çekerek şunları söyledi: 'Efendiler, farkındasınızdır. Lisanın zenginliğine bakın! Sermayesi geniş olan tüccar, büyük işler yapar. Dar olan, bir iş göremez. Ancak çoluk çocuğunun rızkını çıkarabilir.
Şu şiirlerdeki zenginliğe bakınız. Bir kere ilim, irfan, bilgi var. His var, heyecan var. Hisleri, heyecanları yükseltecek kanatlandırıp arş-ı âlâya kadar yükseltecek iman var. 
Zihinde, gönülde, ruhta denizler gibi dalgalanan hislerin, düşünce ve tasavvurların, hayâllerin, imkân âlemine çıkıp diğer insanlara intikalini temin eden, mükemmel bir vasıta, yani fevkalâde bir lisan var;  
Şu kelimelere bakın; Şair en küçük bir kelime sıkıntısı çekmiyor. His ve heyecanlarını, neredeyse aynen, bize de hissettirip duyuruyor, Bizi de heyecana getiriyor. Gözlerimizi yaşartıyor; Şu güzel Türkçeye bakın, bir de şimdi ne hâle sokulduğuna bakın. Yürekler acısı! (M. Ertuğrul Düzdağ, Ü stad Ali Ulvi Kurucu Hatiralar-2, S. 139.)
Bu Paranın Sahibi
Hulusi Topbaş Bey hacca gelmiş idi. Türk fakirlerine verilmek üzere para bırakıpg itmişti. Ü stada yirmi gümüş riyal vermek istedim, almak istemedi. Zorladım, yemin ettim.
'Resulullah kabul ederken, siz nasıl etmiyorsunuz?' filân dedim, zorla kabul etti. Bir müddet sonra dedi ki:
'Ali Ulvi Bey, siz bana bir para vermiş idiniz:^
'Evet efendim.'
'Bu paranın sahibi, benim bilmem şart değil, siz bilin, büyük bir insan; O gün, bugün harcıyorum, bu parayı ben bitiremedim. Bu zat büyük bir insan; '
1950`de Nuri ve Hulusi Topbaş Beyler hacca gelince tanıştılar. Fakirhanede bir toplantı oldu. Şıh Zekâi buradaydı. Şıh Abdülgafur Efendi`nin evinde kasideler okuyan Seyyid Yasin Haşim`i de çağırmıştım. Türkçe, Arapça kasideler okudu.
Cevdet Bey`in orada, sessiz sessiz bir ağlaması var. Akif Bey`in:
'Yıkandım bir ömürdür döktüğüm yaşlarla; ' dediği gibi, döktüğü yaşlarla yıkanır bir hali vardı. O gece gerek Hulusi ve gerek Nuri Bey, Cevdet Bey`i çok sevdiler.' (M. Ertuğrul Düzdağ, Ü stad Ali Ulvi Kurucu Hatiralar-3, S. 227.)
Ü stad Ali Ulvi Kurucu
Ü stad Ali Ulvi Kurucu Bey, Türkiyemizde ve Müslüman ülkelerde milyonların tanıdığı bir zat; Sevimli çehresi, Muhammedî güzel ahlâkı, ruhlara hitap eden millî , dinî şiirleri ve  insanı mânevi âlemlere alıp götüren gönül sohbetleri ile bir ilim ve irfan önderi;  
Ü stad  Ali Ulvi Kurucu Bey, bir Anadolu çocuğu; İlk feyzini doğduğu muhitten aldıktan sonra  yüksek tahsilini Kahire`de yapmış son elli altı senesini Medî ne-i Münevvere`de yaşamış  ve orada vefat ederek, sahabî lerin yanına uzanmış mes`ud bir insan;
İslâm dünyasının  mânevi ve siyâsî binbir hâdise ile sarsıldığı yakın tarihi bizzat yaşamış önemli olayların  şahidi   olmuş   ve   mühim   şahsiyetlerle   tanışmış bir Müslüman   aydının,   aydın   bakışı   ile  bunları değerlendirmiş, bir fikir ve mânâ büyüğü;  
Onun hatıraları, bizler için, bir ilim,  irfan   ve mâneviyat kaynağı   olduğu   kadar,   yakın   tarihimiz için de bir 'şifre   çözücü' ve  geleceğimizi tâyinde bir yol gösterici olacak; (M. Ertuğrul Düzdağ)