Bakıyorum da Fransa`daki şiddet eylemlerindeki şiddet görüntülerinden bazılarının memnuniyet duyduğuna şahit oluyorum. 'Oh olsun onlara; ' kabilinde yaklaşım sergiliyorlar. Ben gözlerini dehşet bürüyen insanları nerede olursa olsun tasvip etmiyorum. Hak aramasının vurarak, kırarak yapılmasını hiçbir yerde doğru bulmam.
Fransız yetkililere gelince bakıyorum da, göstericileri engellemek bahanesiyle orantısız güçkullanıyor. Fransa da Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron un geri adım atarak akaryakıt zamlarını geri çekmesi sonrasında protestolar devam ederken, Fransız polisinin öğrencileri gözaltına alırken diz çöktürmesi tepkilere neden oldu.
Eğitim Bakanı Jean-Michel Blanquer 'Olağandışı şiddet atmosferinde olduğumuz için şok edici görüntüler' diye konuştu ama bu görüntülerin içinde bulunulan şartlar kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.
'Hürriyet', 'Eşitlik', 'Kardeşlik' gibi ulvi kavramlar Fransız ihtilali ile çıkmış gibi lanse edilir. Fransız İhtilalcilerin, ihtilalden sonra modern kimyanın kurusu Lavosier`in kafasını giyotin altına yatırdıklarından pek söz edilmez. Fransız devriminin sonrasında büyük bir korku dönemi yaşanmış, çok sayıda insanın kellesi gitmişti.
Lavoisier yaşamı iki devrim etrafında şekillenmiştir. İlki yüzyıllar boyunca simya adı altında sürdürülen çalışmaların bugünkü kimya bilimine dönüşmesi, diğeri ise 1789 Fransız İhtilali`dir. Bu ikinci devrimin bedelini de Lavoisier hayatı ile ödemiştir.
Lavoisier, 1743`te varlıklı bir ailenin çocuğu olarak Paris`te dünyaya geldi. Her ne kadar hukuk eğitimi alsa da, eğitimi süresince okulundaki fen ve laboratuvar derslerini takip etti. 1764`te mezun olduğunda artık bir hukukçuydu fakat fen bilimlerine ilgi duymaya devam ediyordu. Ancak kendini tümüyle bilime adadığını söylersek yanılırız, hukukla ilgili herhangi bir yapıtına veya çalışmasına rastlamasak da, hayatı boyunca devlet işlerine kafa yormaya devam etti;
Lavoisier`in ortaya koyduğu temel düzeyde nitelendirilebilecek ilkelere bakıldığında, onun rahatlıkla modern kimyanın mimarı olduğu söylenebilir. 1789`da yayınladığı Traité É lé mentaire de Chimie (Temel Kimya İncelemesi) adlı yapıtı fizikte Newton`un ünlü Princiapa`sına eş sayılır.
Lavoisier`i unutulmaz yapan bir özelliği de nesnelerin kimyasal değişimlerini ölçmede gösterdiği
olağanüstü duyarlılıktı. Bu özelliği onun 'Kütlenin Korunumu Yasası' diye bilinen çok önemli bilimsel bir ilkeyi ortaya koymasını sağlamıştır.
1794`de Lavoisier Devrim Mahkemesi önüne çağrıldı. Hakkında iki suçlama vardı: 1- devrim karşıtı olarak karalanan aristokrasiyle ilişkisi 2- vergi toplamada yolsuzluk (Lavoisier topladığı vergilerin küçük bir bölümünü laboratuvar deneyleri için harcamış­ tı).
Lavoisier, idam kararını veren mahkemeden bilimsel deneylerini tamamlamasına kadar mühlet istemiş, ancak yargıçtan 'cumhuriyetin bilginlere ya da kimyacılara ihtiyacı yok, adaletin tecellisi geciktirilemez' yanıtını almıştı. Lavoisier, dönemin ün kazanan idam şekli olan giyotinle idam edildi.
Günümüzde sosyal medya da sıklıkla rastladığımız bir hikaye vardır bu idamla ilgili;
İdam edileceğini öğrenen Lavoisier, matematikçi Lagrange`i çağırır. 'Kellem giyotinden sepete düştüğünde gözlerime bak eğer iki kere kırpıyorsam, insan kafası kesildikten sonra bir süre daha beyninin düşünmekte olduğunu anlarsınız' der.
Lavoisier`nin kafası kesildikten sonra sepete düşer ve iki kere göz kırpar.
Ölüm cezasına karşı olan Doktor Guillotin bu cezadan vazgeçilinceye kadar hiçdeğilse, acısız ve daha insani hale getirilmesini önermişti. Ne bilsin ki adı tarihe bu yeni ve insani` ölüm makinesi olan giyotinle geçecekti?
Fransız ihtilali döneminin önde gelen mimarlarından biri sivri dili ve ateşli söylemleri ile tanınan gazeteci Jean-Paul Marat idi. Marat`ta sonunda bir suikaste kurban gitmiştir. Bu efsanenin ilk çıkış kaynağı, Marat`ı öldüren Charlotte Corday olduğundan bahsedilir.
O zamanlarda bu suikastın ardından idam edilen Corday`ın kafası giyotinle kesildikten sonra, cellatın sepete düşen kelleye tokat attığı, bunun üzerine Corday`ın yanaklarının öfkeyle kızardığı ve yüzünde aşağılayıcı bir ifade belirdiği iddia edilir.
Tabi ki o günün ortamında, Lagrange`in ya da bir başka tarafsız gözlemcinin giyotin sehpasına yaklaşarak kopuk kelleyi gözlemlemesi imkansızdı. Çünkü Lavoisiser ile aynı gün, 25 dakika içinde 38 kişinin kafasının kesildiği bir ortamda böyle bir deneye Fransızların izin vermesi mümkün değildi.