Türk futbolu çelişkiler üzerine kuruludur. Toplumca futbolu çok severiz. Bir kahvehanede, öğrenci kantininde, holding toplantısında, kadınlar arasında, çarşıda, pazarda konuşulan tek ortak konu futboldur. Ancak bu kadar sevdiğimiz futbolu tribünden izlemeyi tercih etmeyiz. Bu durumun ekonomik nedenleri ve başarıya endeksli bakış açısının etkisi olduğu kadar kulüp yönetimlerinin hataları da etkendir. Yöneticiler taraftarın ilgisizliğinden şikâyet eder ama stadyumların konfordan uzak yapısını gidermek, ulaşım, güvenlik gibi sorunlarını çözmeyi düşünmezler. Ü lkemizde futbolu yönetmek, eleştirmek ve taraftar olmak dışında futbolun diğer paydaşı olmak çok zordur. Futbolcu, profesyonel idareci, sağlık ve yardımcı elemanlar çok sıkıntı yaşar. Ancak hiçbiri teknik adam olmak kadar zor değildir. Teknik adam günah keçisidir, taraftarın önüne atılacak kişidir, kovulacak olandır, yöneticinin sözünü dinlemesi gereken ama işler yolunda gitmediğinde sorumlu olandır. Ü lkemizde teknik adam olmak için futbolumuzun bütün yapısal sorunlarının üstesinden gelecek özelliklere sahip olmak zorundasınız.
Türkiye`de teknik adamlık yapacaksanız sadece taktik, teknik bilmeniz, iyi bir yardımcı ekibinizin olması yetmez. Aynı zamanda psikolog olacaksınız. Böylece maaşları düzenli ödenmeyen futbolcuları yöneticilerin defalarca söz verip ödeme yapmamasına rağmen saha içine konsantre olmaya ikna edebilirsiniz.
Teknik adam aynı zamanda halkla ilişkiler uzmanı olup, kriz yönetebilmelidir. Böylece işler yolunda gitmediği dönemlerde taraftardan, camiadan, medyadan gelen baskıların takıma yansımasına engel olabilirsiniz. Bu gibi anlarda yönetimden kimseyi yanınızda bulamazsınız. Futboldan sorumlu olan ama futbola uzak yöneticiler kriz anlarında ortadan kaybolur. Onların görevi bir başarı anında kameraların önüne geçip 'ben yaptım, ben ettim' demekten ibarettir.
Teknik adam bana şu mevkilere, şu özellikte oyuncu lazım` dediğinde sonuçalamayacağını bilmeli. Kendine ait bir scout ağı olmalı. Çoğu kulübün eski futbolcusu olan scout ekibinden alabileceği ya büyük kulüplerin radarına girmiş, alabileceğiniz rakamların çok üstüne çıkmış isimler veya yaşı 30 olmuş belli defoları olan futbolculardır. Bu arada bulduğunuz isimler yerine yöneticilerin yakın olduğu menajerler aracılığıyla gelecek 'o olmasın bunu al' şeklinde gelecek baskılara da hazır olmalısınız.
Teknik adam sihirbaz olacak. Hem yöneticilerden gelen şöyle oyna`, şunu oynat`, `ekibine şu eski futbolcumuzu al` baskılarına boğun eğmeyecek, hem de bu duruma bozulan ve aleyhine kulis yapmaya başlayan yönetici/eski futbolcunun çabalarına rağmen işine odaklanmalı ki görevde kalabilsin.
adam paylaşımcı olacak ve şunu asla unutmayacak. Ortada bir başarı varsa başrol yöneticilerindir. Asla onların karizmasının önüne geçmemelisiniz. Sonra adınız Fatih Terim de olsa iki sene üst üste şampiyon da olsanız, üstelik derbi maçında rakibiniz Beşiktaş`ı da yendiğiniz hafta bir Ü nal Aysal görevinize son verir. Ya da adınız Arthur Zico da olsa, dünya futbolunda 'beyaz pele' lakabıyla iz de bıraksanız, takımınızı iki senede bir lig şampiyonu bir de Şampiyonlar Ligi çeyrek finalisti de yapsanız başkan soyunma odasına girmesin` derseniz bir Aziz Yıldırım sizi kovar. Hatta adınız Vicente Del Bosque olsa R. Madrid`le efsane başarılar da elde etseniz daha adaptasyon döneminde bir Yıldırım Demirören işinize son verir, bir eski yönetici de ardınızdan Yeniköy kasabı benzetmesi yapar.
İşte bu nedenlerde dolayı Türk futbolu son 20 yıldır Fatih Terim, Mustafa Denizli ve Şenol Güneş dışında üst düzey teknik adam yetiştirmedi.